lâflar hazırladım, sinir titremelerim geçtikten sonra yazacağım söz konusu ev sahibine.
edit: geldim.
mafya, devletin yetişemediği ya da vatandaşları korumak için yanıt vermeyi reddettiği ticari ihtiyaçları ya da çözümsüzlükleri kendisine faaliyet alanı olarak seçmiş yapıların tanımıdır. devlet kiracıyı evden vakitlice çıkaramıyor ve ev sahibi zarar ediyor diye, devlet anlaşmazlıklarda ağırlıklı olarak kiracıya hak veriyor diye yasa dışı yöntemlerle kiracıyı caydırmak, ürkütmek, kaçırmak gibi her yöntem ev sahibini eksiksiz gediksiz bir "mafya" yapar.
---
yeni edit: söz verdiğim üzere, şiddet yanlısı söylemleri benimsemiş tiplerin yoğun desteğinin ve bu söylemi masaya taşıma cüretini onlara sunuyor olmanın verdiği rahatsızlık gerekçesiyle entry tırpanlanmıştır. yalnızca bu bölüm için bu entry'yi beğenen ya da favorileyen olduysa kendilerine karşı sorumlu hissetmediğimi bilmelerini isterim. artık bu bölüm yok.
herkese keyifli günler dilerim.
---
bir de belirtmek isterim ki; bir insanın gözlerinin önünde evine girip buzdolabını açan, kavanozlarını parçalayan ve karısına aşağılıkça hakaretler yağdıran bir yaratığın yaptıklarına bir buçuk dakika boyunca maruz kalıp sakin kafayla ev sahibi - kiracı meselelerini düşünebilen, olayı kişisellikten çıkarıp mevzuatlara ya da sosyal dinamiklere getirebilen insanın ya antik uzak doğu öğretileriyle uzun bir mesaisi vardır ya da bayağı vicdansızdır bu zat.
videoyu çeken adamın nasıl sakin kalabildiğini merak ediyorum ben hâlâ. karıma "o yatak odasını iki erkeğe kiraya verdim, git kal" dediği saniye o telefonu alıp kayda almaya çalıştığım adamın ağzına sokmamam mümkün değil benim.
o anda itidalli düşünemem, içimden "sakin ol oğlum, haklılığını yitirme, bu adamla gireceğin herhangi bir münakaşada aileni sensiz bırakabilirsin ya da uzun süre yükünü taşımak zorunda kalacağın maddi ve manevi yükler edinebilirsin; sen sükûnetini koru, adamın söylediği lâfla ne karına ne sana bir şey olacak. bırak, kırsın ne kıracaksa, videoyu çekebildiğin sürece hepsini tazmin edeceksin zaten çatır çatır ve belki bu adamın yaşattıklarını unutturacak kadar güzel bir eve çıkabilmen ve eşyanı konforluca taşıyabilmen için gerekli meblağı da alacaksın mahkeme takdiriyle. bugün bunları yapan adam yarın arabulucu marifetiyle sana yalvarıp kendi ailesinin önünde karından özür dileyecek ve uzun süre sürünecek. yeter ki sen yanlış bir hareket yapma." diye geçiremem ve sakince kayda devam edemem.
takdire şayan olup olmadığının çok ötesindeyim ben şu anda, "insanın bunu yapabilmesi için hangi koşullara ihtiyacı var acaba?" diye düşünebiliyorum yalnızca. 8 feetlik ve 400 poundluk bir basketbolcunun o fizikle oyunu nasıl domine ettiğini değil nasıl 8 feet ve 400 pound olabildiğini merak etmek gibi benimki şu anda.
edit: sabah uyandığımda aklıma ilk gelen şey bu entry oldu. "acaba fazla mı kaybettim kendimi?" diye kendimi sorguladım fakat gelen mesajları gördüğümde tereddütüm de suçluluk hissim de kayboluverdi.
bana mesaj yoluyla hakaret eden ya da ifadelerimi hastalıklı bulduğunu söyleyen kim varsa ya yakın zamanda "ev sahibi - kiracı" başlıklarında kiracıları suçlayıp aşağılamış ya da daha önce bu konu üzerine benimle tartışıp ev sahiplerini savunmuş.
gözünün önünde özel yaşam alanına zorla giren ve erzak kavanozlarını kaldırıp kaldırıp yere vururken sana ve karına hakaretler yağdıran birinin ne kadar iğrenç bir şey yaptığı konusu dikkatinden kaçıveriyorsa ve "olur öyle şeyler, kirayı enflasyon ile sınırlarsan illaki günün birinde olur yiaaaa" diye meseleye bakabiliyorsan sen sağduyulu değil merhametsiz, vicdansız bir ucubesin be arkadaşım. birini çekip vurmak kadar ağır şu ev sahibi etiketli metropol magandasının yaptığı. gözümün önünde çoluğumu çocuğumu vursalar muhtemelen hayatımın sonuna kadar yaşayacağım travmanın aynısını şöyle bir olay başıma geldiğinde yaşarım. unutulacak bir şey değil bu ve biri kalkıp "olabilir, yanlış yapmış ama abartmamak gerek" diyebiliyor!
edit 2: karım da çocuğum da yok, bekârım. kimseye zarar verme niyetimi ilân etmiyorum, "başıma gelirse bunları yaparım muhtemelen" diyorum.
mesaj atıp "bi şey yapacak adam bu kadar uzun yazmaz, yapacaksan yaparsın" diye beni icraate davet eden tuhaf tipler bile var. ben mi oturup kurgu yaptım ve o kurguda alınabilecek aksiyonlar üzerine düşündüm yoksa siz mi kurgudan ibaret bir evrende yaşıyorsunuz acaba? videodaki kiracı kadın ya da sevgilisi ben değilim, haberiniz olsun.
- - - - - - - - - - - - - - -
son edit: az evvel aldığım mesajlar arasında bir tanesi beni oldukça kötü hissettirdi. yazdıklarımdaki şiddet unsurlarını destekleyen, bunları gerekli bulan ve adaletin gerekirse şiddetle, birey tarafından sağlanması gerektiğini düşünen bir yazard mesajın sahibi. bireysel silahlanma hakkından dem vurdu, sabah uyandığımda yaşadığım "fazla mı ileri gittim" huzursuzluğunu eleştirdi, primitif güdülerin sistemlerden daha caydırıcı olabileceğine dair inancını görebilmem için geçmişinden örnek de verdi.
hayır, ben buraya yazdığım hiçbir hissi, videoyu izlerken aklımdan geçenlere dair kullandığım hiçbir ifadeyi şiddet bu işin doğru yolu diye aktarmadım insanlara. bunun altını kalın çizgilerle çizmekte fayda görüyorum. ne o metropol magandasına duyduğum öfkeden memnunum ne de başıma böyle bir şey geldiğinde "adalet için" o herife yapabileceklerim beni memnun eder. dünyada 8 milyar farklı adalet anlayışı var ve bir insanın adalet anlayışı yaşadıkları neticesinde günbegün değişebiliyor. aklıyla, fikriyle hareket eden kimse meselesini yalnızca devlete emanet edilmiş şiddet kullanma hakkını kendi eline alarak çözmeye çalışmaz. vurguladığım şey de oydu zaten; böyle aşağılıkça ve insanın ruhunda büyük yıkımlara neden olacak kadar travmatik bir saldırıyla karşı karşıya kaldığımda, muhakeme becerimle ya da soğukkanlılığımla karar alamam. bir anlık öfke de olmaz bu; olayı takip eden uzunca bir süreç, intikam hırsını içime sığdırmaya çalışarak geçer benim için. bu onaylanacak bir şey değil ve en başta kendim olmak üzere kimsenin başına gelmemesini tüm kalbimle diliyorum.
yazara verdiğim yanıtı da buraya olduğu gibi kopyalamak istiyorum.
---
spoiler ---
katılmıyorum size. ne bireysel silahlanma konusunda ne adaletin birey eliyle sağlanması konusunda onaylayabilirim söylediklerinizi.
özellikle böyle bir coğrafyada abd'deki silahlanma hakkının dayandırıldığı dehşet dengesi prensibinin çuvallayacağına adım gibi eminim.
ben bu mide bulandırıcı videoyu izlerken yaşadığım histen, aklımdan geçenlerden memnun değilim. ben devlete vergi ödüyorsam neden devletin görevini yapamadığı alanlarda başıma gelenlerle ilgili böyle şeyler düşünmek, hissetmek zorunda kalıyorum?
devlet güvenliği bana bırakacaksa ve karşılığında artık vergi almaktan vazgeçecekse bunu açıkça söylesin, vergi ödeyerek güvenliğimi devlete ihale edebildiğim başka bir ülkeye göç edeyim.
bu maganda ev sahibine dair duyduğum öfke belki de hayatımı daha vazgeçilebilir bulmamın üzerine bina edilmiş bir his. çok daha büyük emeklerle inşa edilmiş, çok daha dikkate değer bir hayatı olan insanları şiddet sarmalının içine itmenin mantığını hiçbir şekilde anlayamam. adam zaten başına gelen bir olayda sırf caydırıcı olacak ve gelecekteki toplum huzuru için örnek teşkil edecek diye inşa ettiği ne varsa hepsini pat diye kaybedebilecekse neden inşa etsin onca şeyi?
üzgünüm, sizinle çok başka bakıyoruz dünyaya. keyifli günler dilerim.
---
spoiler ---
yazdıklarımın bir çeşit şiddet övücülüğüne , şiddetim çözüm yolu olarak benimsenmesi hususunda olumlu görüşlerin kendilerine alan bulamalarına yol açacağını hissetmeme neden olacak bir mesaj daha alırsam entry buharlaşacak.
herkese keyifli günler dilerim.