sonunda dibe vurmak, yalniz kalmak.
kesinlikle problemli insanların tavrı olan hastalık halidir. bak mesela benim öyle saçmalıklarla ilgim olmaz. her zaman hoşgörülü, nazik, terbiyeli, kültürlü, bilgili, varlıklı, becerikli, yakışıklı, iyi kalpli ve sevilen bir insanımdır.
bu durumda olan insanlar yaptiklari her isten sonra kendilerini tebrik ederler alkislarlar," nasi kodun lafi bravo" gibisinden kendilerini gaza getirirler falan ama tum bunlari kendi iclerinde yaparlar biz gormeyiz bilmeyiz..
bazen ne kadar mükemmel olduğumu düşünüp içinde bulunduğum eylem. neyse ki sonra hiç hayranım olmadığını fark ediyorum da kendime geliyorum.
o değil de olaylara benden daha geniş bir çerçeveden bakan, benim kadar sorgulayan, benim gibi büyük hayalleri olan kimse yok çevremde, ya da çok az.
1) bilim ve din hakkındaki düşüncelerim stephen hawking ile aynı. einstein'ın spinoza'nın tanrısına inandığını öğrenmeden çok çok zaman önce, hatta spinozayı okumadan önce evren hakkındaki inanışım tam da bu yöndeydi. yani ünlü bir filozofun tanrı görüşünü bu konuda hiç bir şey okumadan benimsemiş ve bunun çok normal bir düşünce olduğunu, o sebeple de özel bir isim alabileceğini aklına getirmemiş birisiyim. sonradan spinozayı okuduğumda da kendisini mantıklı bulmuştum. geçen yıllarda da einstein ile aynı düşünceyi paylaştığımı öğrendim ve bundan gurur duydum.
2) hiç bir şeyin kutsal olmaması gerektiğine inanıyorum. her şey dalga geçilebilir olmalı, özellikle de dini ve siyasi simgeler. bu tür şeylere takılıp kalan insanlar ne yazık ki kendilerini geliştiremiyorlar, çünkü beyinleri o değerleri sorgulamayı yasaklamış.
3) hayvan haklarını 3 yaşımdan beri savunuyorum. hayvanat bahçelerinden nefret ediyorum. insanların et yemesine karşı değilim çünkü bazı veganların iddia ettiği gibi otobur değiliz. ancak et yiyeceğiz diye hayvanlara esir hayatı ve eziyet edilmesine karşıyım. ayrıca insanların gereğinden çok fazla et yediğini düşünüyorum. buradaki düşüncelerim vegan olma yönünde değişe de bilir, ancak sağlık konusunda endişelerimi yenecek akademik makaleler henüz basılmadı.
4) insan nüfusunun azaltılması gerektiğini düşünüyorum, çünkü nüfus çokluğunun getirdiği sorunlarla başa çıkamıyoruz. bu sorunlarla başa çıkmak için harcanacak kaynak, insan ömrünü uzatmak için ve yaşlılığın getirdiği olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için yapılmalıydı. böylece deneyimle birlikte daha da uzmanlaşmış ve beynini daha çok geliştirmeye vakit bulabilmiş insanlar büyük şeyler başarabilirdi. hala geç değil.
5) kadın hakları, çocuk hakları ve lgbt+ haklarını savunuyorum. burada değişik olarak duran tek şey çocuk hakları. evet, herkes çocukluğunu unuttuğu için dikkate alınmamanın getirdiği rahatsızlığı, bir şeyler başarabilecekken çocuk olduğun için sallanmamanın verdiği hissi hatırlayamıyor. ama ben hatırlıyorum ve kendi kendime çocukken söz vermiştim. ileride, bir zamanlar çocuk olduğunu unutan o yetişkinlerden olmayacağım, ve çocuk hakları için bir şeyler yapacağım diyerek. henüz bir icraat yok maalesef, ama yapacağım kesin.
6) dinin takıntı olduğunu düşünüyorum. şöyle ki nasıl bir insan bir bardağı ters çevirince iyi şeyler olacağına inanıyorsa, dinde de bu tür batıl inançlara inanmaya en yatkın insanlar doğrudan dindar oluyor.
7) tüm bu bahsettiklerim aslında ayrıntı şeyler, ancak sorun şu ki bu sorunlar/inanışlar devam ettikçe insanların kafası da bunlarla meşgul olmaya devam edecek. bu da bilimin ilerlemesinde büyük bir engel oluşturuyor. insanlar eğer yalnız olduklarını gerçekten hissederlerse büyük değişiklikler kaydedebilirler.
8) evlenip çocuk yapmam dışında kimsenin benden bir şey beklememesine rağmen hala büyük şeyler başaracağıma dair bir inanca sahibim. ayrıca çocukluğumdan beri dürüst, "saf" ve iyi bir insan olarak bilinirim, birilerine laf sokmaya çalışmak gibi çabalarım hiç bir zaman olmadı, çünkü insanlardan nefret etmiyorum. burası dışında günlük hayatta kendimi asla övmem, ve genelde kendimle dalga geçerim. bir de bisiklet sürmeyi ve doğa sporlarını seviyorum, ancak son zamanlarda biraz uzak kaldım. dış görünüşüme genellikle güveniyorum, makyajla aram yok, saçlarımı işlemden falan geçirmiyorum, üstüme de hep rahat ve kaliteli bir şeyler geçiriyorum. iyi ve zaman zaman değişen bir müzik zevkim var. kendimi geliştiren şeyler okumaya özen gösteriyorum. dışarıda yemek yemeye çok para vermeyi sevmiyorum, erkek arakadaşımın da ödemesini istemiyorum. ayrıca, geleneksel her şeye karşıyım. erkeklere potensiyel sapık veya aşık muamelesi yapmıyorum. iyi bir espri anlayışım var, insanlara çok değer veririm, ve çok gülen birisiyim.
bu yazdıklarım size çok normal gelebilir, herkes böyle düşünüyor diyenler çıkabilir; ama biliyor musunuz ki ben bu şekilde düşünen bir kişiye dahi rastlamadım çevremde, özellikle de hemcinslerim çok korkunç durumda. kendilerine başka erkekler üzerinden değer biçme, süslenip püslenme peşindeler; ve ben her fırsatta onların da haklarını savunuyorum, onlar istemedikleri halde. çevremde bu tür entellektüel bir bakış açısına sahip neredeyse hiç kadın bulunmadığı halde erkek arkadaşıma kendimle alakalı soru sorduğumda sadece dış görünüşümle alakalı bir iki yanıt alabiliyorum. yani tüm bu özelliklerim aslında benden başka kimse için hayranlık bırakmıyor.
doğduğu günden itibaren, paşam, prensim diye pohpohlana pohpohlana büyüyen türk erkeğinin genel özelliği.
kendine aşık olan erkekler gördük, milleti eziklemeye çalışırlar. sevgilisini arkadaşlarını. sen nesin lan deyip enseye tokatı yapıştıracaksın