cumhuriyet döneminde türkiye'nin gelişimine ve değişimine oldukça büyük bir katkı sunsa da,
laiklik, sekülerizm, inkılapçılık, kadın yaklaşımı, demokrasi ve cumhuriyetçilik gibi üst başlıklarda toplanmış ilke ve yaklaşımlarının büyük bir kısmı günümüzde bile gelişime katkıda bulunsa da,
milliyetçilik ile homojen toplum yaratma, halkçılık ile 21. yy'da anlamını tamamen yitirmiş emperyalizm tehlikesine karşı toplumu içe dönük/dışa kapalı bir konuma çekme düşüncesi ve devletçilik ile bireysel özgürlükleri tamamen istismar eden ve özel mülkiyeti tek bir yapının çatısı altında hapseden ve dolaylı olarak demokrasiye zarar veren ilkelere artık -bir zamanlar türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişime önem veren ülkeler özelinde- günümüz dünyasında yer olmadığına dair rasyonel bir tespittir.
kısacası, "memleket mutlaka modern, medeni ve yeni olacaktır. bizim için bu hayat davasıdır." diyen ilerici atatürk,
"ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar." diyen pragmatik atatürk,
"iki mustafa kemal vardır: biri ben, et ve kemik, geçici mustafa kemal... ikinci mustafa kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! o, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. ben, onların rüyasını temsil ediyorum. benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. o mustafa kemal sizsiniz, hepinizsiniz. geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken mustafa kemal odur!" diyen diyalektik atatürk -yaşasaydı-, günümüzde ilericilik potansiyelini büyük ölçüde yitirmiş, çeşitli siyasi yapılanmaların da suistimalleriyle gericiliğe kaymış kemalizm ideolojisine karşı çıkacak bir insan olurdu.