kayıp aydınlanma

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

s. frederick starr tarafından arap fethinden timura ortaasyayı adlandırmak için kullanılmış tabirdir. princeton university press tarafından 2013'te basılmış kitabın adı. türkçe baskısını bekliyorum.
ilk bölümü için: http://assets.press.princeton.edu/…pters/s10064.pdf
https://karakugublog.wordpress.com/…yip-aydinlanma/

edit: zaman her şeyin ilacı sanırım. 5 nisan 2019
http://www.kronikkitap.com/kayip-aydinlanma/
8 favorites - -
6/10'luk bir kitap. geçen hafta okumaya başlamıştım bugün bitirdim. tabii akademik bir esermiş gibi başladı ama sonra daha çok popüler kitleye hitap eden bir eser olduğu ortaya çıktı. geçen gün yaptığım bir okuma listesine(bkz: #82475171) ekledim diye biraz pişman oldum.

artısı abbasi-memun vurgusu yerine horasanı merkeze alarak oranın üzerinden anlatması.

eksisi islam felsefesi üzerine üstünkörü bilgiler. yani kalkıp ilk bölümden ali kuşçu'nun bilim felsefe ayrımına dayanan bir fikrini övüyor sonra geliyor gazali'nin etkisi dolayısıyla entelektüel faaliyet geriledi, eşariler aldı başını gitti gibi ikiyüzyıl öncesinde kalması gereken oryantalist masalları tekrarlıyor. halbuki ali kuşçu'nun bir eşari olduğu ve bu fikrinin ve bağlı olduğu bilimsel-felsefi duruşun ve okulun (bkz: semerkant matematik-astronomi okulu) da gazali'ye ve onun aristoculuğa yönelik eleştirilerine kadar gittiğini bilmiyor. gazali'yi az biraz mantıklı bir sufi görmesine hiç girmedim bile. halbuki gazali'de evet sufilik baskındır ama diğer açıdan büyük bir usulcü aynı zamanda razi'deki yoğun felsefi kelamın ve tahkikin başlatıcısıdır. islam felsefesindeki ve bilimindeki esas altınçağlarn gazali sonrasında başladığı da apaçık ortada. neyse zaten bu konularda kendimizi tutamıyoruz biliyorsunuz; (bkz: gazali/@don drapper)

kitabın türkçesi çıkacaktı ne oldu bilmiyorum. ama türkçesi çıkmadan sağolsun bazı kişiler(celal şengör, şaban ali düzgün vs.) sürekli vurgu yapıyorlar kitaba.

geçende duyduğum ve adının popülaritesinden esinlendiğini sandığım "kayıp aydınlanmanın izinde" diye bir matüridilik sempozyumu düzenliyorlar diye düşünmüştüm ki meğerse sempozyumu düzenleyen ve bu ismi veren bizim şaban ali düzgün'müş.

yani şimdi buna ne diyeceğiz? halbuki kitabın matüridilikle herhangi bir alakası yok. ve inanın imam matüridi isminden çok newton, charles darwin, robert boyle hatta ve hatta thomas kuhn ismi geçiyordur asassass. bu matüridi vurgusu artık bir şaka haline geldi. ve aynı mutezile gelecek dertler bitecek (bkz: #79768551) demeye getiren neomutezileler, belli dönemleri altınçağlaştırıp zırvalayan islamcılar, selefiler gibi bomboş ve tamamen içeriksiz retoriklere dönüştü.

üzerimizde sinmiş sandığınız ve gerici dediğiniz eşarilikten matüridiliğe dönünce başımız göğe erip tüm sorunlar çözülmeyecek. geri döndük elimizde bir kitab-ı tevhid tercümesi, bir sabuni akaid kitabı bir de ulrich rudolph'un vs. matüridi çalışmasıyla tüm problemleri halletmeyeceğiz. anlaşılmayan şey şu; problemlerimizin hiçbiri akaidimizle alakalı bile değil. bir keyfiyet problemi, bir siyasi ve enetelektüel bağımsızlık meselesi ve hem tedeyyünde hem de nazari düşüncede bir gerileme var ve bunu akıl, özgürlük, aydınlanma vs sloganlarıyla yenemediğiniz gibi açık bir şekilde son binyıldır sadece islam akaidinin değil aynı zamanda tüm islam düşüncesinin, tüm metafizik ve felsefi faaliyetin, entelektüel veya çağa ait sorunlara çözümlerin ana yolu olmuş olan eşariliğe sallamakla da yapamazsınız. zaten gelenekte de kelamda da eşari matüridi ayrımı diye bişey kalmıyor fahreddin razi'den, taftazani'den sonra. akaiddeki birkaç farklılık önemli değil.

off bir kitap özetinden nerelere girdik ve ne uzattık ama. kısaca gerçek matüridilik tarihsel sürekliliği içinde anlaşılır. bu hiçbir alakası olmayan kitaplarla bile abartılı matüridiliğe dönüş vurgusu modernistlerin, aydınlanmacıların hiçbir probleme asla çözüm üretemeyeceklerin kendini ve milleti gazlama şeklindan başka bişey değil.
19 favorites - -
yazarının ebu bekir razi ile fahreddin razi'yi birbirine karıştırdığı kitap. islam tarihi'nde mülhid olarak bilinen ebu bekir razi'nin daha sonra kapsamlı bir kuran tefsiri yazdığını iddia ediyor. oysa o kapsamlı tefsir fahreddin razi'ye ait.
4 favorites - -
194 sayfasını okuduğum kitap. tarihte orta asya'ya iyi bir perstektif tutmuş lakin islam ile ciddi sıkıntısı var. "arap istilacı" diyorsanız tarihteki bütün büyük devletlere de bunu demeniz gerekir. arapları savunduğum anlaşılmasın sakın. islam'la beraber okuma yazma oranının fırladığını da iddia etmiyorum. islam ile ne gibi bir problematiği var yazarın, onu da anlamış değilim. islam öncesi orta asya'da okuma oranının yüksekliğini bulunan bir mektup tablete göre yüksek görürseniz adama gülerler. mobilitenin ve kağıda ulaşımın düşük oldugu eski devirlerde neredeyse bütün halklarda okuma oranı düşük. ınsanlar doğdukları yerde oluyordu genelde. günümüz şehir altyapı sistemleri ve gıda lojistiği çok iyi olmayan o dönemlerde(temiz suya erişmek bile dert idi) şehir nüfusları on binlerle ifade edilebilir sadece. eğitime cok yakın insan sayısı bu. eğitimi geçmişte elit insanların aldığı çok açık. ayrıca hizmetkar bayanın o mektubu kalem ehli yazdırmadığını kim ispat edebilir?

dipnot: kitabı tamamladığımda tekrardan editleyeceğim umarım.
1 favorites - -
okuması çok zevkli bir kitap.
bu kitaba dair şöyle harika bir video var efenim, buyrun buradan yakın;

okunması gereken kitap; kayıp aydınlanma

aslında tarihten ziyade bir bilim tarihi kitabı. bence tarih okumayı sevin veya sevmeyin kesinlikle sıkmıyor, hatta masal gibi akıp gidiyor.
0 favorites - -
çok detaylı bir kitap sayılmaz. bazı konularda abarttığı çok bariz görülüyor. bir çok kenti anlatırken yerden ısıtmalı yapıların yaygınlığından vs. bahsediyor ki mümkün değil. ayrıca bazı şahıslara da bence çok az yer verilmiş cezeri'den daha fazla bahsedilmesini beklerdim mesela. muhtemelen orta asya değil de şırnak'lı olduğu için bahsetmemiş olabilir gerçi.

genel olarak başlıktaki çoğu eleştiriye ben de katılıyorum. birisi hariç o da şehirlerin büyüklüğü konusu. orta asya aynı nil deltası gibi iki büyük nehrin beslediği alanda toplanan bir bölge. gerisi çöl. yani insanların şehirler harici yaşayabilecekleri çok alan zaten yok. yani şehirler evet avrupa şehirlerinden o dönemde muhtemelen daha büyüktür. ayrıca sulama sistemleri konusunu eski şehirler baya baya çözmüştü. temiz suya ulaşımı sıkıntı her şehirde bunları görebilirsiniz. tarihi yarımadanın altı komple sarnıç ve bu yapılar çok eski. daha eski örnek vermek gerekirse pergamona bakılabilir. şehir zenginse suyu getirmek çözülüyor bir şekilde çünkü köle çok.

orta asya şehirlerinin dönemine göre modern sulama sistemlerine sahip olmaması ve bölgede ilgi odağı olmaması için bir sebep yok.

son olarak: allah belanızı versin sizin moğollar gibi.
0 favorites - -
kafamda lamba düğmesine kayarak basan sergio ramos canlanmasına neden olan söz öbeği (bkz: serbest çağrışım).
0 favorites - -
ortaçağdaki orta asya’yı merak edenler için gayet sürükleyici ve merak uyandırıcı bir kitap. kitap aynı zamanda islamiyet kelam, akaid ve fıkıh alanındaki dinamikleri kavramak için de güzel bir motivasyon sağlıyor.

tarih alanında bilgim kısıtlı olduğu için yazılanların ne derece sağlıklı kaynaklar kullanılarak meydana geldiğini bilemiyorum. uzmanları değerlendirsin.

ama kitabı başından sonuna kadar okuduğunuzda bir sorgulama ve yakınma hissediyorsunuz. “avrupa’nın bilimsel alanda gelişmesine ön ayak olan ortaçağ aydınlanması bu topraklarda nasıl oluştu ve ne oldu da o güzelim bilimsel faaliyetler şimdi yok oldu?” bu sorgulamayı elbette yazar yapıyor.

bilimsel alandaki faaliyetlerin bitmesinin bir “kayıp” olduğu düşüncesi baştan sona hakim.
“e yani? haklı ve doğal değil mi?”

insanlık asırlar içinde her zaman farklı alanlara önem atfetti. günümüzde ve son yüzyıllarda da bilimsel faaliyetlere, bilimsel düşünmeye yönelik ilgi söz konusu. akıl ve bilimi içermeyen herhangi bir şey hor görülüyor, aşağılanıyor. bu her zaman böyle değildi. bilim, birçok toplumun farklı zaman dilimlerinde ilgisini çekti ama çağa hakim bir uğraş olması son 300-400 yılın gerçeğidir.
kitapta ortaçağ aydınlanmasının neden devam etmediğine dair bir sorgulama var. halbuki soru bence şöyle olmalı: “neden devam etsin ki?”

bu sorunun cevabını bulmak için avrupa’da yaşanan bilimsel faaliyetlerdeki ilerlemenin sonuçlarına bakmak gerekiyor. avrupadaki bilimsel faaliyetlerin ekonomik, siyasi ve askeri alanda kesin sonuçları olmuştur. ama aynı etki orta asya’da olmamıştır. avrupadaki bilimsel gelişmeler ordu yapılarını, üretim araçlarını, siyasal erki dönüştüren bir sürece yol açmışken orta asya’daki bilimsel faaliyetler ekonomik bir gelişime kaynaklık etmemiştir.
günümüzde de bilimsel faaliyetlerdeki gelişmeler, teknoloji alanında ve dolayısıyla ekonomi ile siyaset alanında ciddi değişimlerin ve güç mücadelelerin belirleyicisi oluyor. yani
bilimsel gelişme=para=güç denklemi orta asyada yoktu. bilimsel gelişme yerine toprak hakimiyeti, insan kaynağı, nüfus gibi değişkenler para ve gücün belirleyicisiydi.

eğer bir gün bu bilimsel faaliyetler ekonomik ve siyasal güce katkı sağlamaz hale gelirse üstelik başka uğraşlar güç değişimlerine sebep olursa muhtemelen bilimsel düşünme, akıl, mantık, rasyonalite filan tahtını kaybeder.

diyelim ki müneccimlik alanında çok ciddi bir gelişme oldu ve hiç bir bilimsel temeli olmasa bile bu alanda beceri sahibi olan otoriteler güç dengesini değiştirdi. birden bu alana yönelik ilgi artar ve şirketler, devletler, sermaye sahipleri müneccimlik faaliyetlerine yönelir. bundan bir 300 sene sonra da avrupa ve amerika’da neden müneccimlik faaliyetlerinden geri kalındığı ile ilgili kitaplar yazılır. kitapta da “çünkü o zaman müneccimliğin önemi anlaşılamamıştı” diye bir ifade geçer.
çünkü şimdi nasıl ki“osmanlı bilimsel gelişmeleri takip edemediği için geri kaldı” diye düşünenler varsa o zaman da sonuca bakıp süreci yorumlamaya çalışanlar olacaktır.

size abartı gelebilir ama şirketlerin insan kaynakları uzak olmayan bir gelecekte çalışanların doğum haritalarına bakıp karar vermeye başlayabilir. ürün lansman tarihleri gökyüzündeki hareketlere bağlı şekilde belirlenebilir. bu yönelişte ufak bir başarı elde edilmesi ise “aman canım o kadar da bilimsel düşünmeye gerek yokmuş.” inancını ortaya çıkarırsa ve müneccimlik faaliyetleri ekonomik güç dengesini değiştirirse bilimsel düşünce şimdi ki kadar önemli bir halde olmaz ve orta asya’da bilimsel düşüncenin neden kaybolduğu merak edilen bir soru olmaktan çıkar. “avrupa’da müneccimliğin gerilemesi ve ortaya çıkardığı yıkım” diye makaleler yazarlar, okurlar. hatta şöyle olabilir: “avrupadaki müneccimlik faaliyetlerinin gerilemesinde plüton açısının ve mars retrosunun etkisi”

bunlar oluncaya dek bilimle kalın…

kaybolan aydınlanmanın gizemini çözerken de bugün sahip olduğumuz ve önemsemediğimiz çoğu şeyin yarın “kayıp” olarak adlandırılabileceğini de unutmayın.

bu arada müneccimliği savunmuyorum. örnek olması için sundum. müneccimlik yerine yorgancılık, fıçıcılık gibi meslekleri de koyabilirsiniz.
1 favorites - -
uzun zamandır bu kadar doyurucu bir kitap okumamıştım. çok iyi hazırlanmış, uzun olmasına rağmen boğmadan kendisini okutan enfes bir kitap. tarih derslerinde yüzeysel geçilen ve aslında hem coğrafi hem de sosyolojik olarak bizi oldukça yakından ilgilendiren orta asya'ya derinlemesine bir bakış sunuyor starr. büyük bir zevkle okudum.

yusuf selman inanç'a da bu kadar zorlu bir metni başarıyla ve kusursuza yakın çevirdiği için teşekkür etmek gerekir. gerçekten çok temiz bir iş çıkarmış.
0 favorites - -