karga bar
Next (2) - Last Page (23)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

erkekler tuvaletinde yazan yazı beni benden almıştır:

"bunu okuyan ilk ekşi sözlük yazarı bu yazıyla ilgili entry yazsın. "
görev bildim geldim yazdım hemen.
1 favorites - -
damsız almama gibi saçma sapan bir uygulaması olan bar.
1 favorites - -
ah bide damsiz alsa. anlamadigim yalniz gidiyorum, bir tumen asker bara girmeye calisiyor gibi agir siktir yiyorum. tek bir erkek ne yapabilir ulan bir barda? 18 tane penisim, 15 tane doner bicagim ile ortaligi dole ve kana bulayacagim degil mi? son carem agir gay taklidi yapip gitmek olacak sanirim.
6 favorites - -
barlar sokaginin ilk bari.. sevilen bari..
2 favorites - -
(bkz: damsız girilmez/#27105046)

hah, bu damsız girememe olayının bana en çok koyduğu yer bu karga. üç sene kadıköy'de oturdum, buraya çok girip çıkmışlığım var ama ne zaman iki herif gidip adam gibi müzik dinleyip muhabbet etmeye niyetlensek kapıdaki suratsız öküze hesap vermemiz gerekiyor. yirmi tane dam alıp kapıya yığasım geliyor ama nazik bi insan olduğum için vazgeçiyorum. illa her gün gidip kendimizi tanıtmamız mı gerekiyor, nedir olayı tam çözemedim.
1 favorites - -
ahşap bar taburesi, sağımda üç sandalye, solumda duvar var. önümde bar sehpası ve onun önü: içki hazırlamak için düzenlenmiş, sürekli ama sürekli temiz tutulan bir alan; bir içki bir temizlik, bir içki bir temizlik...bir barmen sürekli kokteyl ve içki hazırlamakta. hazırladığının ardından sürekli tezgahı temiz bırakmakta... saat 01:00 . barmen mütemadiyen ve durmaksızın (aynı değil mi ikisi ? çalışırken değil bence) ve yorgun ve dinç ve bitkin ve hevesli ve geç ve şimdi...

hoppp, cuba libre, hoooppp: rakı; hoooppp, hooopppp... bitmiyor. hapasa bir şey hazırlıyor tüm estetikliğiyle...

saat 02:30. dışarıdaki arkadaşıma 'gitsek ya!' diyorum. yanındaki adam kalkıp yerini veriyor, ısrar ediyor 'oturayım' diye. çöküyorum açılan yere. biraz muhabbet... 'gidelim' diyorum gene. o an masadaki tanımadığım iki insana tanıtıyor beni. tanıtmak dediğim: ismimin dile gelişi. "hadi gidelim, çocuklara da yazık" diyorum. bakıyor. "kaç saattir pür-i pak çalıştı çocuk önümde. yazık uyusunlar, barmeni, garsonu, bulaşıkçısı..." diyorum.

"bunlar" diyor "buranın sahipleri!".

e diyorum, gene yazık! "kaç saat çalışıyor bu çocuklar hocam?" diyorum.

"rahat olmam gerektiğini" söylüyorlar. "iyi de kaç saat?" diyorum, mesela bu barmen hiç değişiyor mu, bu garsonlar kaç saat uyuyor?

"evet" diyor adam.

"kaç saatte bir?" diyorum, "mesela bu ekip kaç saat buradalar?

bana yerini veren adam ayakta izlerken bizi "14 saat" diyor. "yani 10 saat mi kalan? zaten 8 saat en az uyurlar?". adam sessiz. sahibi delleniyor bu kez. "siz ne biliyorsunuz ki buraya dair?" diyor. hiçbir şey bilmediğimi, karşıdan geldiğimi söylüyorum. "o zaman ne yorum yaptığımı soruyor?" adeta orada o kadar süre o barmeni izlememişim gibi, adeta o kadar hesabı ödememişim gibi, adeta saat 02:30 değilmiş gibi, adeta bana yerini veren arkadaşı, çalışma süreleri için "on dört saat" dememiş gibi...

"beyefendi bunu dediğinize göre bir şeyleri bilmiyorumdur, yanlış mı söylüyor arkadaşlar?" diyorum, "evet" diyor, "eksik bilgi mi var?" diyorum, "evet" diyor. "kaç saat çalışıyorlar, on dört saat mi?" diyorum, "evet" diyor. ama ne koşullarda çalıştıklarını bilmediğimi söylüyor (14 saat çalışmak koşul değilmiş gibi)

-------caps look açık------
14 saat çalışmak koşul değilmiş gibi
------caps look kapalı------

"buyurun eksik bilgiyi verin o zaman ve onun üzerine konuşalım" diyorum, "niye vereyim ki?" diyor. bu arada yanındaki kadın "çok dert ettiyseniz kalkarsınız" diyor, "arkadaşımda kalacağımı ve onu beklediğimi, bu sebepten ondan kalkmamızı istedğimi" söylüyorum. sonra adama dönüp "ekstra bilgi vermiyorsanız bu bilgi üzerinden gideriz zaman diyorum. "ne biliyorsunuz ki diyor " şaka mısınız hocam, ya bilgi verin ya da bu saçma tavrı kesin" diyorum; çıkmaza giriyor. diyorum ki lahavle çekip: "beyefendi bakınız, şunu dışarıda biri izlese güler. çağırın dışarıdan birisine sorun". "niye sorayım ki?" diyor... tartışmayı bitirmeyi de anlamlı devam ettirmeyi de zinhar kabul etmiyor.

vesselam, tahminimce (hiçbir şey bilmediğimi söyleyip zinhar bilgi vermediği ve 14 saat çalıştıkları bilgisini kabul ettiğinden yola çıkarak) kendi ölçeğinde "çok para verdiği" için insanların insanlık dışı koşullarda çalıştırılmasını savunan ve çalıştıran bir işletmecinin an itibariyle işlettiği yerdir.

uzun kalırken ona göre düşünün: 14 saattir çalışıyor oradaki çocuklar ve umurunda olmayan bir adam var başında.
6 favorites - -
sevdiğim bir mekandı. tabii bu 3 kişi orta katta oturmuş birşeyler yiyip içerken garsonun tekinin gelip kalabalık bir gurubun geldiğini, oturduğumuz yerin 4 kişilik masa olduğunu, rezerve edildiğini söyleyinceye kadar. böyle söyleyince makul bir istek gibi görünebilir. bize de öyle geldi. tamam dedik, yan tarafa geçelim. yok dedi, orasını da birleştireceğiz. iyi de başka boş yer yok ki dedik. "burası rezerve aslında, yan tarafla da birleştirip 8 kişi alcaz buraya" dedi. yani garson kısaca, yemeğimizin ortasında bize "kalkın gidin" dedi. geleli 1 saat olmuş, otururken kimse "burası rezerve, bir saat sonra gelecekler var" dememiş, paşa paşa siparişleri almış ve getirmişler. rezerve edilmiş olması koca bir yalan tabi ki. kalkın gidin demeleri terbiyesizlikken, bir de başka bir garsonla dimdik bizim masaya bakıp fısır fısır birşeyler konuşmaları ayrı bir ayılık. kavga çıkmamasının tek sebebi karmaşık kardeşimin sakin bir gününde oluşu ve benim de bir saattir kurtulamadığım hıçkırığın o sinirle geçmiş oluşudur. ayrıca, dürüm sipariş ederken içinde biber olup olmadığını sormamız, içinde biber yok demesi, "iyi, olmasın zaten" demiş olmamıza rağmen dürümün olabilecek maksimum biberi içeriyor olması ayrı bir olay tabi ki.
bir daha gitmem.
0 favorites - -
beş senedir her hafta en az bir kere gittiğim, ancak engin abinin gidişi ve yerine tevfik adında yeni bi' bouncer gelişi ile geçen gün "damsız" olduğum için alınmadığım mekan. işin garibi de bu dinine yandığımın mekanına hiçbir zaman "belki bi' kız buluruz" kafası ile gitmemişimdir, ya o anki sevgilimi götürmüşümdür ya da eşi dostu. kafam bozulduğunda üst katta kendi kendime demlenmişimdir ya da sabah saatlerinde bi' kitap kapıp terasta ona gömülmüşümdür.

tebrik ederim bouncer tevfik, beni ikinci evim haline gelmiş mekana almayıp sokağın başındaki rastgele kızların eline yirmilik tutuşturup içeri kaynayan yersiz sığırları alınız ki karga geçmişteki güzel bi' fantezi olarak kalsın.

edit: stereogun'a gidin gençler, karga'nın aydınlığı ve "damını göster" demeyeni. müzikler karga ayarında değil ama sırıtmıyor da.
edit 2: stereogun biraya su katmaya (ya da fıçıları temizlememeye) başlamış ve irish coffee'yi normal bi' fincanda americano ve viskiyi karıştırarak servis etmeye başlamış. evde için.
2 favorites - -
nasıl tanımlayabilirim bilmiyorum, oldukça zor. ama "hayatımda tecrübe ettiğim her türlü duyguyu barındıran" gibi bir klişeyle başlamak fena olmaz herhalde. evet, karga tırsarak kapısından içeri girdiğim günden şu güne kadar hayatımda konmadık dal, gagasıyla çekiştirmedik yer bırakmadı. üzerimize sinmiş silgi tebeşir kokusunu daha üzerimizden atamadan kıçımızı koyduğumuz taburelere şimdi kıçlarımız sığmaz oldu, karga hala karga.

karga evet, bar karga, sanata ve onu üretene -nereden geldiği belirsiz- ilgisiyle ve verdiği önemiyle sahip çıkan karga, edebiyata, müziğe karşı olan duruşunu gene o nereden geldiği belli olmayan bir sorumluluk hissiyatıyla eyleme dönüştürüp ücretsiz mecmua yayımlayan karga. ben bu soruyu kendime soralı çok uzun zaman olmadı, yani bir müdavim olarak baktığımda kendime, ama merak ediyorum kaç kişi soruyor: "ulan size ne, ne uğraşıyorsunuz sergiydi, bedava film gösterimiydi, ücretsiz mecmuasıydı?"

anlayamıyorum, inanamıyorum. sadece bir "bar" olma kimliğinden sıyrılıp nasıl böyle harika görevler üstleniyorlar, bunu neden yapıyorlar, sanırım bu ülkede yetişip büyüdüğüm için bunu anlamıyorum. bu sorumluluğu neden duyuyorlar, bu harika şeyleri neden yapıyorlar hala bilmiyorum. "iyi ki yapıyorlar" demeye ise gerek bile görmüyorum. böyle "saçma", kargaşık, ve mükemmel bir yapının bir parçası olmaktan gurur duyduğum kadar da az şeyden gurur duymuşumdur.

benden bu kadar, bir de bahadır dilbaz, açıldığı günden beri bu bütünün bir parçası olarak karga hakkında ne demiş ona bakmak lazım diye düşünüyorum:

karga, popüler müziğin en karmaşık yıllarını yaşadığı bir dönemde, yani 90' ların ortasında kuruldu. o sıralar, türkiye' de herkes 'birşeycilik' in arkasına sığınıyordu: karga 'hiçbir şeyci'ydi ve hala hiçbir şey olarak 'görevini' sürdürüyor.

geçmişten gelen seslerden biri şöyle söylüyordu. "hang the dj..." (1) anlaşılacağı üzere karga cansız müzik yapıyor ve bundan gurur duyuyor. hayati önem taşıyan soruyu soralım: "asmayalım da, besleyelim mi?"

"i don't know. how radical you are or how radical i'm. i'm certainly not radical enough that is on must always be as radical as reality itself"(2).karga yanmayı bile başardı. karga bütün hayatın karga-şası içerisinde zevksiz yapıların, gürültünün, şaşırtıcı olayların, beşinci sınıf bir demokrasinin, zevksizliğin...içinde "yeniden geri dönüşüm" kavramını sunuyor..

biliyoruz ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

karga' nın iç mekanı eski eşyalar kullanılarak döşendi. örneğin şimdi bar diye dirseklerimizi dayadığımız tahta parçası, eskiden bir sandık olmakla yükümlüydü. rastlantı mı, aynı şey müzik içinde geçerli: yeniden dönüşüm. belli bir tür müzik yok, çoğu zaman belirgin bir tarz da yok. 'kaos' çok önemli bir sözcük. yaşadığımız 'ses kırıklığı' içinde yeniden dönüştürülmüş sesler bütününü sunuyor. onlara kendi silahlarını yöneltiyoruz. tıpkı nine inch nails' ın ya da einstürzende neubauten' ın yaptığı gibi.

karga, sözcüklerin arkasına sığınmıyor. "indie" : kim ne kadar bağımsız ki? "alternatif" :kim, neye, neden alternatif? karga, bu tarz adlardan ya da yakıştırmalardan uzak kalmaya çalışıyor. kediler kuşların peşinde. keza, john zorn, ned rothenberg ve benzeri müzisyenleri inatla çalmayı sürdürüyor. knitting factory' nin ilk basın bülteninde yer aldığı gibi "amacımız, çarşamba geceleri okunan şiirlerden duvarlardaki resimlere, farklı sanat mecralarını dokuyarak bir bütün oluşturmak. knitting factory, birçok şeyi sanal addeder ve önerilere açıktır.

görüşmek üzere..." (3)

karga, kendisiyle barışık kalmak için kaydadeğer bir çaba sarfediyor. aynı zamanda disipline global mobile, dijital hardcore, ninja tune, all saints records, knitting factory gibi kuruluşların ürünlerini aynı çatı altında sunuyor. ne kadar birbilerinden farklı ve bir anlamda da birbilerinden uzak gözükseler de... buradan hepsi çok yakın görünüyor.

"i repeat myself when i'm under stress"(4) "ikinci dünya savaşı sırasında nazi almanya'sı için heryeri ateşe veren alman intihar pilotları, ateşlemeden önce wagner dinliyorlardı. hardcore ve hip-hop, afro amerikalılar'da los angeles'ı işgal edecek bir etki uyandırmıştı."(5) bunlar bir alman olan alec empire' ın sözleri. yine aynıkişini başka bir yerde söyledikleri daha da ilginç: "bir neo-nazi magazini, techno'ya almanlar'ın müziği olarak 'heill' çekmişti vecd içinde."(6) bunlar bir alman'ın ağzından çıkan sözcükler. bize düşen ne birşeyleri reddetmek ne de aşağılamak... sadece onları bir bütün içerisinde sunmak. yüzlerce akımın oluştuğu bir yüzyılda birbirlerinden uzakta gözükseler bile buradan yakın gözükmek zorunda. çünkü üretemiyoruz, tüketiyoruz; aklımızı yitirmemek için.

stres altında yeni bir gün. burada çekişmeye yeer yok. nefret edilecek çok şey var. sorulması gereken doğru soru: herkesin şair olduğu bir ülkede şiirden nefret etmek mi doğrudur, yoksa bu durumla başa çıkmaya çalışmak mı? hangisi daha zor? evet, stres altında, kendini tekrarlamaktan başka çare yok. "can sıkıntısı sonsuz olacak... fakat ölüm de ışık gibi bir yere sahip olacak ve bununla birlikte hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. evet. 90' ların ortasındayız. tek eğlence radyodaki ve müzik televizyonlarındaki reklamlar!!! bu bir sır değil. müzik bir silahtır!"(7)

karga, bütün bu sonsuz can sıkıntısı içinde

"hiçbirşeycilik"ini korumaya devam ediyor...

m. bahadir dilbaz

notlar:
1- the smiths
2- dj vadim
3- roll, (sayı 21, sayfa 62-63)
4- king crimson
5- digital hardcore manifesto, alec empire (the destroyer) roll, (sayı 7, sayfa 49)
6- alec empire, roll, (sayı 1, sayfa 46)
7- digital hardcore manifesto, alec empire (the destroyer) roll, (sayı 7, sayfa 49)
0 favorites - -
sigara yasağının başlamasıyla puslu havası yok olup karizması çizilen bar.
0 favorites - -
Next (2) - Last Page (23)