osmanlı döneminde tımar sisteminin bozulması gibi sonuçları olacaktır.
kamu istihdam politikası sanıldığından da önemlidir. örnek aldıkları abdülhamit iyi bilirdi devlet kurumlarını zayıflatmayı. 6 ay gibi uzun süreler boyunca memurların, subayların maaşlarını ödemeyen abdülhamit evet. kapitülasyonlu yabancı şirketlere ülkenin beşeri sermayesini köle eden abdülhamit, evet. bu yüce hakanları döneminde kamu istihdamı cortladığından el oğluna 16 saat hizmet eder olmuştu iyi kötü okumuşların çoğu. vasıf değil, halife tarafından buna mahkum edilmekle alakalıydı mesele.
bunlar da farkında kamu istihdamını raydan çıkardıklarında ne gibi sonuçlar elde edeceklerinin. istedikleri tam bir çürüme.
bunu, önce eski oynaşları fetö ile denediler. kurumları soru çalan, üstlerine emir verebilen imamlarla doldurmuşlardı hatırlarsanız. himmetin kadar konuş düzeniydi kamuda geçerli olan. sakarya'daki bol himmetli bir ilahiyatçının lafıyla karar alıyordu ordu. vay anasını lan!
şimdi yine bir benzerini deniyor ve seküler eğitime yani diplomaya dayalı hiyerarşiyi başka türlü deliyorlar. paralel devleti başka parametrelerle kurdular bu defa. fetö aktif-sen kurar da bunlar hak-iş veya memur sen kurmaz mı yani... bırak paralel sendikayı herif ikinci barodan bahsediyor lan.
iyi de geldikleri günden beri bunca toplum mühendisliğinin sebebi ne? meslek, bunların nefret ettiği bir kavramdır çünkü hayalini kurdukları dinsel hiyerarşiyi kurmalarının önündeki en büyük engel, mesleklerin saygınlığıdır. meslek sahiplerini maddi yönden kamu kaynağıyla rahat ettirirlerse ne olur? diploma esasına göre oluşmuş stk'lar mesela meslek odaları güçlenir. din ve mezhep esasına göre oluşturulan vakıflar, stk'lar yani sivil örümcek daş mı yisin, kardeşimm?
bu sivil örümcekten kurtulmanın tek yolu işçi-memur demeden, birbirini insani zaaflarla yemeden meslek kavramında birleşmektir. memur, işçi vurgusu yerine diploma temelindeki kuruluşlarda güç birliği yapmaktır. fetö dönemini bu meslek kavramı yönünden iyi inceleyin. her meslekten özenle seçtikleri kumpas davalarının mağdurlarına bir bakın mesela. kainat imamının canını sıkanlar şöyleydi: subay, doktor, gazeteci, savcı, akademisyen, istihbarat uzmanları... hepsi diplomalı.
ne zaman ki subaylık/askerlik kavramında birleşti ordu işte o gece anaları laciverde boyandı. hazretlerin canını çok sıktı bu durum... tanka atlet tıkan, daha da önemlisi müşterek bir mesleği olmayan bazı sivil kahramanlar çıkardılar bu defa da.
kandırıldık diyerek adeta izahat verdikleri dinleyici kimdi? mühendisler mimarlar mı? ıh ıh. tabipler mi? cıkk. subaylar mı? asla. öğretmenler mi? tabii ki hayır. barolar mı? hadi canım... o kandırıldık izahatının muhatabı din şurasıydı. kanaat önderleri falan. oysa meslek sahibi pırıl pırıl gençlerin yıllarını yemişlerdi, olağanüstü din şurasındaki kanaat önderlerinden ziyade.
neyse can çıkar huy çıkmaz. fetö icadı bu meslek karşıtı politikanın aslında aynen devam ettiğini görmek çok zor değil. örnek olarak önüne ısrarla başörtülü sıfatı getirilen her mesleğe vurulmaktadır halen. amaç mesleği geri plana atmaktır o tamlamayla. kadın onca okumuş onca emek gerektiren bir meslek sahibi ama birinci özelliği başörtüsü bunlara göre. sinsice aşağılamak bu işte. doktoralıyla ilkokul mezununu başörtülü sıfatı üzerinden eş tutmak. tabiplerin meslek birliğine terörö demek de aynı boktan bir lokma daha almaktır. bu ülkede en son ne zaman
meslek etiği dedi bir bakan?
her bir köşe her bir masa anca müslüman ahlakı diyenlerle, edep ya hu çekenlerle, lut kavmine kafa yoranlarla doldu lan. depremden sonra bile celal şengör'e değil de tekbir getirene kulak kesildi kamuoyu. çünkü bi kerem ibrahim'e laf etmişmiş, jeolog olmuş da nolmuşmuş yanii!!
(bkz:
akp'nin mesleklerle savaşı)