ya bu kadarmi guzel bir makale hislerim tercuman olur. dusuncelerimi aynen aktarmis sema marasli. tanimam , etmem yazarini. tesadufen okuyunca sasirdim kaldim. ama hayatta tesaduf diye birsey yoktur derler hep o ayri konu.
makalenin en begendigim kismini ekledim. soyle ki:

" kadın ve erkek ilişkilerinde temel denge kadının yumuşaklığı ve erkeğin sertliğidir.

kadın vücudu yumuşak yaratılmış. allah iç ve dışı birbiri ile uyumlu yaratmış. kadın ruhen de şefkat ve teslimiyetle donanımlı yaratılmış. erkek vücudu sert yaratılmış. erkek de ruhen güç odaklı yaratılmış. iki tarafta kendinde olmayanı arzular. bir erkek bir kadında en çok yumuşaklık ister. bir kadında bir erkekte en çok güç olsun ister. bu şekilde bir araya geldiklerinde denge sağlanır, iki tarafta ruhen tatmin olur.

iki tarafta kendinde olmayanı kendi bedenine yüklerse yaratılış özelliklerini bozmuş olur ve karşı tarafın gözünde de çekiciliğini kaybeder. erkek kendi gibi sert bir kadını uzun vadede çekici bulmaz ve onunla mutlu olamaz, kadın da kendi gibi yumuşak bir erkeğe saygı duymaz ve onunla mutlu olamaz.

olayı tersinden anlamak isteyen bazıların zannettiği gibi kadının yumuşaklığı eziklik değildir; erkeğin sertliği de kabalık değildir. kadının yumuşaklığı; sıcaklığı, sevecenliği, nezaketi, edası, sedası, davranışlarının kadınca olmasıdır.

erkeğin sertliği korumacılığında, adaletli ve merhametli olmasındadır. korumacı ve adaletli olması için erkeğin güç sahibi olması lazım. erkek için güç öncelikle cesarettir, daha sonrasında işi gelir. korumak, kazanmak, ailesinin ihtiyaçlarını gidermek erkek için en temel fıtri davranışlardır. erkeklerin kadın yaratılışına uygun işleri yapmaları, kadınların erkek yaratılışına uygun işleri yapmaları iki tarafı da mutlu etmez. "

not: londra'da yasiyorum. belki turkiyede isler ayni yukaridaki gibi dengede diyecegim ama ama.. sanmiyorum tabi ki...

iki tarafın birbirine bulaşmamasıyla sağlanır.

(bkz: cinsiyetçilik nedir nasıl yapılır)

muhtesem james brown sarkisi it's a man's man's man's world ne guzel de hislerime tercuman. her gun dinlenmeli sabah gune baslarken.

this is a man's world, this is a man's world
but it wouldn't be nothing, nothing without a woman or a girl
you see, man made the cars to take us over the road
man made the trains to carry heavy loads
man made electric light to take us out of the dark
man made the boat for the water, like noah made the ark
this is a man's, a man's, a man's world
but it wouldn't be nothing, nothing without a woman or a girl
man thinks about a little baby girls and a baby boys
man makes then happy 'cause man makes them toys
and after man has made everything, everything he can
you know that man makes money to buy from other man
this is a man's world
but it wouldn't be nothing, nothing without a woman or a girl
he's lost in the world of man
he's lost in bitterness

kadın ve erkek doğası apayrıdır. kadın "uyumu", erkek "liderliği" sembolize eder.

binlerce yıldır erkek egemen sistem, son iki yüz yılda değişmeye başladı. kadın nihayet hak ettiği değeri kazandı. ancak günümüzde rollerin değişmeye başladığını görüyoruz. erkek feminenleşiyor, kadın ise erkeksileşiyor. bu da kadın-erkek ilişkilerinin çivisinin çıkmasına neden oluyor.

olması gereken tabii ki kadınların her alanda özgürleşmesi, ancak sınırlar bilinmeli! birileri^* özgürleşmeyi erkeğe kafa tutmak olarak anlıyor ve cinsiyetçilik yapıyor. baş edemeyince mutsuz oluyor. mutsuz oldukça da saldırganlaşıyor. çünkü boy ölçüşmeye çalıştığı varlık: erkek! her şeyde en iyi olmanın ve en kötü olmanın liderliğini elinde bulunduran cins.

kontrol edilmeye çalışılan ya da onun gibi olunmaya çalışılan varlığın dünyaya geliş amacı zaten yönetmek, böyle bir varlığın kadın doğasıyla olunmayacağını bilen kadın, "öyleyse erkeksileşmeliyim" diye düşünüyor. böylece dengelerinin şirazesi çıkıp şakülü kayınca, erkek gibi giyinip konuşan, maskulen tavır takınan kadınlar türüyor. ama bilinmelidir ki taklitler aslını yaşatır!

dengenin kadın tarafından bahsederken iki tip kadına değinmekte fayda var: lilith karakterli kadın ve havva karakterli kadın.

efsaneye göre hz. adem'in ilk eşi lilith'tir! o da hz. adem gibi çamurdan yaratılmıştır. lilith, adem'e uyum göstermiyor, ona destek vermiyordu. hatta adem ile sürekli tartışarak ona köstek bile oluyordu. lilith, "ben de çamurdan yaratıldım. sana uymak zorunda değilim!" diyor ve adem'e birçok konuda karşı geliyordu. sorumluluğuna değil de özgürlüğüne ısrarlı bir şekilde düşkün olduğu için, adem de onu durdurmak istemedi ve lilith cennet bahçesinden ayrılarak şeytanın yanına gitti. şeytanın eşi ve birçok cinin de annesi oldu.

adem çok üzgündü, eşinin geri gelmesi için eşine yalvarmadı, o yalnızca tanrıya dua ederek önüne baktı ve sabretti. hz. adem uyurken kaburgasından hz. havva yaratıldı. adem, havva'yı görünce çok sevindi. adem, havvadan cennetten kovulurken dahi şikayetçi olmadı!

kıssadan hisseler:

eğer adem önüne değil de geriye bakıp kendisine huzur vermeyen kadını için ağlayıp sızlansaydı, ne adem'e lilith geri dönerdi ne de adem havva'nın farkına varabilirdi.

lilith karakterli değil, ama havva karakterli bir kadınla erkek mutlu olur. kadın ne kadar güzel olursa olsun, hiçbir erkek geçimsiz, kendisini sürekli sorgulayan, destek olacağına kendisiyle adeta rekabete tutuşan, didişen bir kadınla mutlu olamaz.

erkek olsun kadın olsun, itaat kelimesine karşıyız; lakin erkek etken, kadın edilgendir! kadın bir erkeğe sahip olabilir, ama bu sahiplik erkeğin kendisine itaat etmesi gerektiği anlamına gelmemeli. kadın daima uyumlu taraf olmalı.

sevginin temeli=saygı
saygının temeli= güven

ise,

sevginin temeli güvendir.

sevgi saygı güven üçlemesine dikkat etmek gerekir.

aşk ilişkilerinde, ilk başlarda önemsenmediği takdirde ileride büyük pişmanlıklar yaşatacak olan dengedir ki, bu dengede "saygı"nın önplanda olması gerektiği kanaatindeyim.

denge filan yok, bir gözünü kapayıp, bir kulağını tıkayacaksın, katil olursun yoksa.

erkek etken, kadin edilgenmis, kadin her zaman uyumlu olan olmaliymismis.

neden?

neden cinsiyete gore rol biciyoruz? neden bir iliskide guclu olmak zorunda birakilan erkek, itaat etmesi gerektigi soylenen kadin oluyor? neden erkege kadini tasima gorevini, kadina ise erkegi mutlu etmek adina ozgurlugunu feda etmesi geregini dikte ediyoruz?

gayet dengeli bir iliskim var, ne ben bir kadin olarak, ne erkek arkadasim bir erkek olarak digerine "itaat" ediyor. birbirimizin goruslerini degerlendirip, kabul etmeyi ya da etmemeyi itaat ya da itaatsizlik olarak gormuyoruz. birbirimize karsi ciktigimizda onun yerine "acaba benim gozden kacirdigim bir durum mu var?" ya da "bu konuya yanlis yaklastigini dusunuyorum, sebepleri de sunlar." diyoruz, konuyu masaya yatirip tartisiyoruz, uzlasacak bir nokta buluyoruz.

kimse kimseden daha guclu degil, kimse kimseye bir sorumluluk ya da bir rol yukleyip, kafasindaki kaliplara gore davranilmasini beklemiyor. ben "erkeksilesmiyorum", o "kadinlasmiyor." onun hala penisi var, benim vajinam. o kendini gucsuz hissettiginde ben ipleri elime aliyorum, ben gucsuz hissettigimde o, bu durum kimsenin penisini ya da vajinasini kaybetmesine sebep olmuyor.

bir kadin ve bir erkek olmaktan ote (heteronormatif toplum zaten bu rol dagitimini dikte eden sey, acikcasi homoseksuel iliskilerin daha homojen oldugunu dusunuyorum ama bu baska bir konu) iki insan olarak birbirimize sonsuz saygi duydugumuz kimsenin digerinden daha uyumlu olmaya zorlanmadigi bir iliski yasiyoruz.

demek ki bu imkansiz degil. demek ki kimsenin etken, kimsenin edilgen olmasina gerek yok. iki insanin uyum icinde beraber yasamasi icin bir otorite ve bir itaatkar gerekmiyor. insanlara cinsiyetleri kadin olsun erkek olsun, onlara rol bicmekten ve bu rollerin disina cikmamalarini beklemekten vazgecin. binlerce yil once ortaya cikmis bir yaratilis hikayesinin kadin ve erkek rollerini kimsenin size empoze etmesine izin vermeyin.

şüphesiz ki kadın ve erkek ilişkilerindeki temel denge; götten uydurma mitolojik zırvalıklardaki ezik kadın modeliyle sağlanamaz.