"kadınlar duyduklarına aşık olurlar, erkekler gördüklerine. bu yüzden kadınlar makyaj yapar, erkekler de yalan söyler."

(bkz: söyleyenin yalancısıyım)
(bkz: elçiye zeval olmaz)

kişilerin farklılığı, yaş, eğitim durumu, sosyal çevre vs falan hiç fark etmiyor bu hadisede sanırım. sabahtan beri ofiste 6 yaşında bir tosbaayla takılıyoruz.
ben ona yaklaşık üç defa ''şu klozetin kapağını indir ama yaaaa!!!'' diye çemkirdim. o da bana bir kez ''bence çok konuştuğun için yemeğini geç bitiriyorsun.'' bir kez de ''şımarmayı keser misin?'' dedi.
demek ki fazla kasmamak lazım la bu ilişki şeylerini. ben seninle mutsuz olmaya da varım amirim falan. gerek yok yani, behzat amir de yeri gelecek çıkacak tuvaletten, klozet kapağı hep açık. :(

-ne zaman konuşsak inanılmaz anlamsız kavga ediyoruz.
+çok şey beklediğin ilişkilerde böyle olur, iyi geçinen çiftlere bak birbirlerinden artık bekledikleri bi şey kalmamıştır.
-çok şey beklemiyorum. ama sabah özene bezene hazırladığım kahvaltıyı yemek istemezse insan kırılıyor.
+neden illa ki senin hazırladığın o öldürücü kahvaltıyı yemek zorunda olsun ki!?
-çünkü ben onu, onun için hazırladım!

+hayır onun için hazırlamadın! kafandaki hikayeye uygun çiftler sabah mutlu mesut kahvaltı ederler. sadece onlara benzemek için hazırladın. çünkü ilişkiyi o filmlerde, reklamlarda gördüğün şey sanıyorsun.

benim için yukarıdaki diyalogtur. adam haklı. dağılabiliriz.

dünya üzerinde sekse en çok değeri veren, en çok parayı bağlayan toplum olduğumuzu iddia ediyorum. dolayısıyla kadınların en değerli olduğu ülkeyizdir. bir kız dünyaya bedeldir. türlü maymunluklar yapıp çeşitli stratejilerle ve muhteşem bir medeni cesaretle ayarladığımız kız çoğu zaman salaktır. sorumluluğunuz büyüktür artık. eğer aynı şehirde yaşıyorsanız zamanınızın büyük bölümünü yanında geçirmeniz gerekir. bu zamanın büyük çoğunluğu "canım bu gün ne yaptın?, iş nasıl geçti, hava nasıl da kapalı, aaa (kızın sevdiği şarkıcı ya da grup) bir albüm çıkarmış biliyon mu?, dün yolda giderken bi kedi gördüm tir tir titriyodu soğuktan duvar dibine işemiş o derece!" gibi gereksiz diyaloglarla (genellikle de monologlarla) geçer. eğer aynı şehirde değilseniz her gün saatlerce ottan boktan konulardan oluşan telefon muhabbetleri yapmalısınız yoksa "bana değer vermiyorsun", "artık beni sevmiyorsun" gibi eleştirilere maruz kalırsınız. eğer bu tür laflar duyarsanız bilin ki kıçınıza tekmenin vurulması yakındır. "araba, futbol, cep telefonu" triosunu kendine yaşam felsefesi edinmiş yurdum erkeğinin başında bir de cep mesajı sorunu vardır. belirli periyotlarla kız arkadaşınıza "seni güneşin aydınlattığı gökyüzünde bir kuşun kanadındaki tüylerin rüzgarda uçuşması kadar acayip seviyorum" tarzı çiçekli böcüklü mesaj göndermek suretiyle ilişkinizin romantizm boyutunu tamamlamak zorundasınızdır. eğer bu tür mesajları yazamıyorsanız karşınızdaki hatun sizin bir öküz olduğunuzu düşünüp zamanla sizden soğuyacaktır. seçenek çoktur çünkü. bir diğer sorumluluğunuz ise hatunun doğum günü, sevgililer günü, ilk tanıştığınız gün, ilk buluştuğunuz gün, ilk seviştiğiniz gün gibi kronolojik bilgileri aklınızda bulundurmak, gün geldiğinde çiçekli böcüklü hediye, çiçek gibi kızlara özgü hediyeler alıp onu mutlu etmektir. bunun yanında bağyanın "çağrıma niye cevap vermedin?, son konuşmanda sesin soğuk gibiydi, artık senden elektrik alamıyorum, neden gözlerini benden kaçırıyorsun" ve varyasyonları "yoksa beni artık sevmiyomusun" orijinli kaprislerine göğüs germek zorundasınız.

eğer ki kız ile internet aracılığıyla tanıştıysanız haliniz harap demektir. bilin ki kız size yazdığı mesajların ya da maillerin hemen hemen aynı içerikteki benzerlerini en az 6-7 erkeğe daha yazmaktadır. bu durum da ortada bir rekabet vardır ve bu gruptan çıkıp gerçek hayatta tanışmak için kızın güvenini kazanmalı, rakiplerinizi ekarte edip top-10 listesinde en baş sıraya yerleşmelisinizdir. bunun için hatun kişinin güvenini kazanacak mailler gönderlemisiniz. "annem bu gün baklava yaptı yedim pek bi tatlıydı.. ee sen neler yaptın?" tarzı naturel, "önüme yıldızları serseler, avcuma dolarlar verseler, güneşin ışığını ampül, yağmuru kristal tanecikleri yapsalar yine de değişmem bir tek bakışına" tarzı romantik, "seni çılgınlar gibi yalamak istiyorum" tarzı realist maillerden birini seçebilirsiniz. tüm internet maymunluğunun sonunda bir şekilde başarılı olup kızla buluşma sağlayabilirseniz çoğu zaman buluşma yerinde bekleyen şişman, sivilceli, gözlüklü ve hafif bıyıklı^* bir maki sizi bekliyor olacaktır. koşarak uzaklaşır, akşam "üzgünüm hayatım bu günkü buluşmaya gelemedim. hem sana karşı dürüst olmak istiyorum benim hayatımda başka bir kadın var hatta onunla evliyim ve 8 çocuk sahibiyim ayrıca sana söylediğim gibi 26 yaşında değil 47 yaşındayım. kelim, bıyıklıyım hatta göbeğim bile var" içerikli bir mail yazıp olayı kapatırsınız. bunca maymunluğun sonunda varmak istediğiniz nokta yatak odası, kanepe ya da benzeri herhangi bir yerde "seni çılgınlar gibi yalamak istiyorum" mailinin gerçeğe dönüşmesidir. "peki sonu evlilikle biten ciddi beraberlikleri neden gözardı ediyorsun?" diye sorana " gerdek gecesi " kavramını irdeleme tavsiyem cevap olarak nitelenebilir.

kadın nüfusun her daim erkek nüfusundan fazla çıktığı ülkemde nasıl oluyorsa her kızın peşinde 15 erkek vardır. bu orantısızlık biraz da biz erkeklerden kaynaklanır çünkü güzel yurdumda erkekler aynı anda 15 kızı takip edebilecek kapasitede yaratılmıştır.

"merhaba güzel bayan, seviyeli bir muhabbete ne dersiniz?"

- si della porte inciire asi,
- alkesta di lore maldi.
- allora e-falli,
- fatiki-fakko di laardi, zooori

- roberto baggio -

yani.;
- çıktın bir incir ağacına,
- yedin hamını-mamını.
- bir de düşersen,
- görürsün ebenin amını, afedersin.

bu ilişkiler bütününün neredeyse tamamı işte böyle incir ağacından düşmüşçesine sakattır..belirli bir yaşa kadar da ağır-aksak, kör-topal gitmeye mahkumdur.
gelenek-görenek-anane-görgü-öğreti.. en başından başlıyor bu keleklikler silsilesi.
yolsuzluk haberleri ile büyüyüp, yerli diziler seyrederek şekillendiriyoruz karakterlerimizi.
farkında olmadan ayvayı yemiş olarak başlıyoruz oyuna ve sonra da dut yemiş bülbül gibi şaşıyoruz bütün bu olana.
halkalı çöplüğü gibi ruhlarımız, patlamaya hep hazır.
nedir ki kızdığımız?
ve nerden geliyor bu kendi bokumuzla didişme ustalığımız..
kimlerin şeftalisini yarıp, kaç kestane çizmişiz,
yoksa ayı bile olamayıp armudun iyisini yiyemediğimize mi sinirimiz.?
ruhlarımız kararmış birbirine bakan üzümler gibi. vermenin hazzı hikaye, önemli olan almanın puslu, minyatür zaferi.
kimse kimseyi tanıyamıyor, yada sağlam bir kavgaya kadar tanıdığı yanılgısıyla yaşıyor.
kavun da değil hani, koklatmaz kimse kendini, koklatsa bile anlamaz kimse kimseyi. hadi diyelim anladı, en çok tanıdığını sandığı an öyle bir şey yapar ki karşıdaki, berbat eder bir çuval inciri..
sevginin sünnet, saygının farz olduğunu yekten geçtim, o zaten hiç aklımıza gelmez ki.
muşmula suratlı insanlar yaptık birbirimizi. havlıyıp duruyoruz birbirimize niçin havladığını çoktan unutmuş gece köpekleri gibi.
ruh bakiyemiz yetersiz fedakarlık göstermeye ve hep 1 koyup 3 tahsil etmenin derdinde.
kim kime baskın çıkar ve muz kabuklarını en masumca, en zekice, en sinsice kim kimin yoluna koyar.. ve ego doyurmaya yarayan penis çevreleyesi sıcak, kaygan duvarlar yegane ilgi duyulan konular.
kiraz dudaklar bile sallamaz olmuş salıncakta; öpüşürken bile gözler yarı açık, hep tetikte.
ruhumuz abaza kalmış aslında, bu da ıskaladığımız bir diğer boktan realite..
doğal olamıyoruz bir türlü birbirimize, mimikler hep turfanda.
uzun lafın kısası;
ruhlarımızda kargalar,
kafamızda tilkiler.
bu ilişkilerden yorgun, bir çoğumuz serseri mayın gibi dolaşmakta..

(bkz: manav manzaralı evden entry girmek)

y = sin (x) şeklinde bir fonksiyondur. x değişkendir, değişken olduğuna göre kadındır.. 0 ile 360 derece arasında değişebilir. değiştiği ölçüde y 'yi hallaç pamuğuna çevirme yetisine sahiptir. bağımlı değişken y olan erkek, bu durumdan çok muzdarip olsada doğaya yenilir, öyle olmuştur, olacaktır..

not: sin0 = 0 olduğunu hatırlatır, platonik aşklara göndermemi yapar, saygılar sunarım..

(bkz: böyleyken böyle)

edit: birde hatırlatmak lazım gelen bir başka nokta.. #8224153

ben son zamanlarda bu duruma takmış durumdayım çünkü ortada müthiş bir bilgi kirliliği, yanlış ve dahası haksızlık var.

ilişkilerde istisnalar kaideyi bozmadığı sürece, ilişkiyi kadın başlatır, kadın bitirir. başlatan ve bitiren kadın olmasına rağmen genelde erkek suçlu olur. erkek hata yapar, kadın da vazo gibidir ya bir kırıldı mı bir daha onarılmaz ondan sonra ilişki biter. üç aşağı beş yukarı böyledir kadın erkek ilişkisi algısı. işte bu algıda büyük bir haksızlık var.

şimdi, ilişkinin bitmesinin sebebi, bir aldatma ya da güveni zedeleyici bir yalan olmadığını varsayarak konuşuyorum çünkü bunların haksızlığı yanlışı yok. haksızlık şurada, erkek hata yapıyor diyorsunuz ya genelde. peki hatayı yapan neden genelde erkek? çünkü sürekli bir şeyler yapması gereken erkek de ondan.

sürprizler, iltifatlar, ilgi, evden alma eve bırakma, hediyeler, kadının monoton hayatını güzelleştirecek şeyler, ataerkil düzenin erkeğe yüklediği daha bir dünya saçmalık. bakın dikkat edin erkek sürekli ama sürekli bir şeyler yapmak zorunda. kıskanacak, arayacak, mesaj atacak, konuşmayı hep o başlatacak, konu bulacak, sürpriz yapacak, özledim demeyecek kapında belirecek, hediye alacak, hesabı ödeyecek, nereye gidiyoruz demeyecek her şeyi o ayarlayacak, doğum gününden günler önce sürpriz bir parti düzenleyecek, yapacak oğlu yapacak.

bir tarafta sürekli bir şeyler yapması gereken bir erkek varken, hatayı yapanın da genelde erkek olması normal değil mi? yani düşünün sürekli işleniyorsunuz sürekli bir şeyler yapıyorsunuz ve bunun yanında hatalar da oluyor. olması doğal dimi. çünkü sürekli bir şeyler yapıyorsunuz ve yapmak zorundasınız. bu bir şeyler yapmanın doğal neticesi olarak, hata da oluyor. yani erkek bir dünya bir şey yapmak zorunda kalsın. ondan sonra ee hata ettin sen ben kırıldım. hatayı da bırakın biz erkekler yapalım be abi. o kadar şeyi bizim üzerimize yüklüyorsunuz bırakın da o bir sürü şeyin getirdiği hata da bizim olsun bari.

ya var ya, kadın erkek ilişkisi aslında gerçekten çok basit bir şey. erkek hoşlanır kızın gönlü varsa yanaşır. konuşurlar anlaşırlar sevgili olurlar. bu kadar basit işte. işte bu kadar basit ilişkiyi çıkmaza sokmakta üstüne yok türk kızı. çünkü ataerkil düzenin erkeğe yüklediği aptalca şeylerin arkasına sığınıp "erkek abi bu tabi o yapacak her şeyi" deyip işinize gelmedi mi de "kadın erkek eşittir" diyorsunuz. eşitlik varsa her alanda olmalı. dünya üzerinde erkeğe ve kadın biçilen rol vardır eyvallah da her şeyi de erkeğin üzerine yıkmayın be anam!

"kadın ve erkek konuşamıyorlar." çok acımasızca.

kadın, konuşmadan olmaz. konuşalım.
erkek, konuşarak olmaz. biraz sessiz kalalım.

kadının sabrı.
erkeğin tahammülsüzlüğü.

kadının hep anlatmaya, kendini ifade etmeye çalışması.
erkeğin bunu dırdıırdırrr olarak algılaması.

neticesinde;

kadının susması, yorulması.
erkeğin, anlamaya başlaması, dinlemek istemesi.

evrenin bizimle taşak geçmesi. tanrının en büyük oyunu. kimse mutlu değil, olmadı, olmayacak.

son zamanlarda iyice karıştı bende.. sevgilimden ayrıldım, eski sevgililerimle aram -benden kaynaklı- çok bozuk.. kadınlara karşı ilgim azaldı.. çalıştığım yere gelen, flörtleştiğim bir kız var, samimiyetimiz ilerlemesin diye kırk takla atıyorum.. bakışmak, gülüşmek, havadan sudan konuşmak, karşıdakinden hoşlanmak çok güzel; sevgililik ve aşk ise uzak durulması gereken iki nane.

geçimimi flörtleşmelerden sağlıyorum artık^*.

genelde insan ilişkilerinde iyi olduğunuzu düşünürsünüz. insanlarla konuşarak birçok kez başarılı olmuşsunuzdur. erkekleri de kadınları da anladığınızı en azından az biraz tanıdığınızı düşünürsünüz. genelde mantıklı yorumlar yaparsınız, arkadaşlarınız fikrinizi sorar, çünkü kadınları erkekleri kafanızda bir yere oturttuktan sonra genelde olayların sebepleri sonuçları aynıdır, herkesin karakterinden bağımsız bazı gerçekler vardır. derken..,

öyle biri çıkar ki karşınıza bir anda bütün bildiklerinizi unutursunuz. bu zamana kadar düşündüklerinizi, değer yargılarınızı, hepsini siler^* atar. ne olduğunu anlamadan kendinizi onun çevresinde pervane halde bulursunuz. asla anlayamazsınız neler döndüğünü, neler düşündüğünü. bu kadar iyi tanıdığınızı düşündüğünüz erkeklerden farklı biridir işte. bu zamana kadar gelmiş geçmiş olanlardan daha başka, haliyle daha çekici daha heyecanlandırıcı, ama bir yandan da içinin içini yemesine sebep olan. geleceğe bakınca ne olacağını göremediğin biri, genellemeleri yıkan, beklenmedik olan, hayatında ilk defa birinin aklını okuyabilmeyi, içini görebilmeyi her şeyden çok istemene sebep olan..
sonuç olarak deli gibi istediğin ama bir yandan da korktuğun, yanındayken aylardır aradığın huzuru, mutluluğu kısa bir süre için de olsa sana hissettiren ve yine aylar sonra "evet ya budur işte şu an burada zaman dursun, daha fazlasını istemiyorum" dedirtebilen biri..

işte tam da bu sebeplerle genellemelerden kaçınmak gerekir iş kadınla erkeğe geldiğinde, çünkü bir gün öyle biri çıkar ki..