ultra maraton dünyasının prestijli markası utmb'nin kaçkar etabını.
sayıları neredeyse yüzleri bulan, koşuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, koşuyu tinder maksadıyla kullanan, tek amacı ınstagram’da fotoğraf paylaşmak, çevresinde farklı görünmek, belki de “orada birileriyle tanışırız” hevesiyle gelen artık her etkinlikte sayıları gitgide artan yılışık, yapay ve gevşek tipleri bir araya getiren bir organizasyona şahit olduk.
kimin nerede koşacağına ben mi karar vereceğim? tabii ki hayır, bana ne, haddime de değil! ama hiç trail koşmamış adamın kaçkar’da, utmb’de ne işi var? hayatınız baştan sona şov. iki post paylaşacağım diye sosyal medyada kendimi eşe dosta havalı göstereyim derken, koşuya gönül veren insanlara zulüm olmaktan başka bir şey değilsiniz. kafamızı, beynimizi şişirdiniz boş muhabbetinizle. dua ediyoruz ki başınıza bir şey gelmedi. keşke aladağlar gibi katılım kriteri konulsaydı, hatta ve hatta konulmalıydı.
ha bu arada koşamayan sözde influencer tayfa bir havada, koşan başka bir havada. ne kasıntı ne yapay insanlarsız! elit koşucular olur, onları anlarım ki onlar bile sizin kadar kasıntı değil ama arkadaşım, kardeşim; bu kadar kasıntılık, bu kadar ego nedir? biz kimleri gördük, ne mütevazı, ne insancıl, ne alçakgönüllü insanlardı. bu ülkede spartathlon bitiren kahramanlar, backyard’da rekor kıran insanlar var. inanın, bir tanesinde bile sizdeki kibir, ego ve şovculuk yok.
geçtiğimiz yıllarda, o veya bu sebeple bölgede düzenlenen kaçkar koşusu bu kadar desteklenmedi. belki yetkililerin fazla bilgisi, haberi yoktu, belki farklı nedenler vardı. çok normal. utmb markası çalışmak, destek verilmesi, marka etkisiyle bölgede hareketliliğin fazla olacağı beklentisi gayet anlaşılır. genelde tartışmaların büyük kısmı da bu kaynak odaklıydı. “eski organizasyon vardı, yerliydi, milliydi” gibi eleştiriler ise açıkçası lakırdıdan öteye geçmedi. çünkü kıyaslanan organizasyonlar aynı seviyede değildi. aynı insan tepeden tırnağa ithal giyinirken neden yerli ekipman kullanmaktan kaçındıysa iki organizasyon arasındaki farkta bu kadar açık.
ama bir başka ve belki de en önemli konu şu: ülkemizde yapılan en kötü, en başarısız organizasyonlardan biri oldu. utmb değil sanki anadoluda yapılan sıradan bir amatör etkinlik havasını aşıladılar. başarısız mı desem, rezil mi desem bilemiyorum…
eğer devlet yetkilileri okursa yada bu satırlar bir şekilde kulaklarına giderse, tüm kalbimle söylüyorum: utmb ve devletin emeğinin karşılığı bu değil!
evet, bu ülkemizde yapılan ilk utmb idi. ilk organizasyonda hatalar olur, kabul. ama bu etkinliği alan firmanın ilk organizasyonu değil! nasıl ki kaçkar’a ilk defa gelen bir koşucunun izahı yoksa, bu firmaya da yok. sonuçta etkinliği pastaneye yaptırmadılar, üstelik aramızda utmb’nin dünyada yaptığı başka yarışlarını bitirmiş, ülkemizde 100k gibi mesafelerde defalarca başarı göstermiş, hayatını koşuya vermiş insanlar vardı. onların da çok net bildiği gibi: bu organizatör firma, işin ne olduğunu bilen bir firma.
ama günün sonunda açıkça söylemek gerekirse pek çok rezilliğe şahit olduk.
utmb büyük marka. bu kadar yolu, bu kadar zahmeti çeken kimse çer çöp için gelmedi. kaç kişi geldi, 400 mü, 800 mü? kimse boş çantaya ya da 50 lira etmeyecek yeleğe ihtiyaç duymadı. ama kardeşim, boş çanta nedir ya! bu şoku atamıyorum. vermeyin dostum, gerçekten vermeyin. bunca masrafın sonunda kimse kitlerin peşinde değil. ama boş çanta da alay konusu oldu.
ha, kayıt ücretleri, parkur iptali sonrası insanların paralarının nasıl geri ödenmediği meselesine girmiyorum bile. sayın devlet büyüklerimiz küçük bir araştırma yapsın, yeter. ilgili firmanın bu konudaki tutumu baştan sona ayıptır.
gelelim yerel yönetim ve devlet desteğine…
rize’de ne kadar iş makinesi varsa bu etkinlik için oraya yığan yerel yönetime, enerji hatlarını ayağa kaldıran çoruh saha ekibine, gsm ekiplerine, yaylaya ekip çıkaran şoför arkadaşlara, kıymetli jandarma personeline, tüm bunları koordine edip amirine, müdürüne, başkanına, komutanına bilgi veren çalışanlara, iş makinasına mazot getirene, enerji ekibine çay verene, havaalanından ayder’e utmb servisi süren şoför abiye kadar herkese siyasi görüşten bağımsız, yürekten teşekkürler.
kıymetli abilerim, bilin ki organizasyon firması öyle eleştiriler aldı ki, yazık… üstelik pek çok eleştiri, az evvel bahsettiğim gibi, dünya gerçeklerinden habersiz, tek amaçları sosyal mecrada fotoğraf paylaşmak olan, hayattan-doğadan kopuk insanlardan geldi. yine de ben emek veren herkese şükranlarımı sunuyorum.
ama bu organizasyonun verildiği firma ile maalesef beş sene geçmez, geçmemeli!
parkurda 20 yar geçişi varsa, en fazla 5-6 tanesi görece korunaklıydı ve yaşam halatı vardı. bölgeyi bilmeyen insanlar için şöyle izah edeyim, herhangi biri düşse üç gün sonra zor çıkarılacak geçişler. o uçurumlarda ne bir halat, ne bir güvenlik önlemi, ne bir ekip vardı. bunun çok daha kolay ve daha risksiz örneklerinde mesela babadağ’da akut veya afad hazır beklerken, başka yerlerde anda ekipleri varken, kaçkar’da bu ihmal kabul edilemez.
adım gibi eminim ki sayın bakanın da, sayın valinin de bu durumdan haberi yoktur.
görevliyi düz alana koymakla olmaz yada insanlara kırmızı mont giydirmekle kimseyi hayatta tutamazsınız, karşı tarafın yerine kendimi koyuyorum ve son dakika parkur değişikliği kaynaklı bu noktalara önlem alamadık diyebilirler, haklılar mı? evet, sonuna kadar. lakin bir kaza durumunda bu açıklamayı kimse dinlemez. riskli geçişlerde birinin burnu bile kanamadıysa bu tamamen şans.
katılımcıların büyük kısmı da laylaylom için gelmişti zaten. düşünün, dünya çapı bir etkinlikte birisi düşüyor ve düştüğü yerde ne halat var, ne ikaz bandı. arkadaş, parkur işaretlemek sadece verilen çubukları dikmek mi? ilk defa işaretleme yapmıyorsunuz, biliyoruz. bir kenara şerit çekmek bu kadar mı zordu?
bir başka konuşulması gereken konu da etkinlik tarihi. şans faktörü var, kabul. ama bu tarihte ısrar edilirse, her yıl aynı dönemde yetkililerin uykusuz geceleri olur.
peki güzel şey yok muydu? ah, bu ülkede kimseyi memnun edemiyoruz mu diyeceksiniz…
olmaz mı? dağ olur da güzel olmaz mı? yeşil olur da güzel olmaz mı? anadolu bozkırından çıkıp oralara gitmek ne demek, bunu bozkırda yaşayan, yeşili yağmuru görmeyen bilir. o kadar güzel anlar var ki, onları anlatacak kelime bulamıyorum.
sitem ağırlıklı bir yazı oldu ama utmb öyle bir marka ki yarın kayıtlar açılsın sanırım yine ilk kayıt olan kişiler arasında olurum. (bkz:
marka)
çamlıhemşin belediye başkanı… abim, hangi partidensin bilmiyordum ama ödül töreninde çıktın konuştun, dedim ki: “ula, ne güzel adam be!” yakın olsan, sırf seni görmeye gelirim. ne güzel enerjin vardı, sağlığın daim olsun.
ve son olarak; bu bölgeye en büyük zararı yine bu bölgenin insanı veriyor.