türkiye özeline baktığımızda, hiçbir netice vermiyor.

bu nedenle ya bonservislerini ödeyip kürşat bumin, ali bayramoğlu, etyan mahcupyan, koray düzgören gibi yabancı oyuncuları alıyorlar,

ya da "40 kere dersek olur" mantığıyla, yeterli hiçbir alt yapıya sahip kendilerinden insanları, pohpohlayıp duruyorlar. ortaya da karikatür gibi manzaralar çıkıyor sonra:

(bkz: eşcinselleri camiye toplayıp ikna etmeye çalışmak)
(bkz: eski bir feministin dini hükümler itirafı)
olmuyor işte. eğreti duruyor, giyenin üstünden düşüyor.

tabii bunun esas sebeplerinden bir tanesi "entelektüellik" kavramının, batı tarafından tanımlanmış olması. içinde "özgür düşünce" var mesela...
ve tamamen özgür bırakılmış düşünce, aslında islama ters. islam'ı aşağılamaya da çalışmıyorum, ve bunu da sadece ben demiyorum. bazı islamcılar da diyor: http://yenisafak.com.tr/…02.2011&y=hayrettinkaraman

tanım gereği, zor yani.
hem işine geldi mi kuran'i, hadis'i kaynak alacak "entelektüel" kulağa da garip geliyor.

(bkz: entelektüellerimiz islami kesimdir)

(bkz: immanuel kant'ı kant zanneden muhafazakar)
(bkz: muhafazakarların entelektüel sohbetler yapamaması)
(bkz: entelektüel görünmek için çabalayan dindar)
(bkz: dincilerin felsefeden anlamadığı gerçeği)

bunu soyleyebilmek icin cahil olmak yetmez. yari cahil olmak gerekir. islamiyet'in gecmisinden, ortaya koydugu medeniyetten haberdar olmamak yetmez bunun icin. carpik bir tarih algisi ve bakis acisi, insafsizlik ve batinin dayattigi akli melekere sahip olmak da gerek. kendini ozgur dusunceli addederken aslinda kaliplarin esiri olmak.

cok sey yazilabilir ama sabri ülgener tek başına yeter.

islami kesimce "entelektüel" ilan edilmiş kimselerden özellikle haz ettiğimi söyleyemem ama bazı sebeplerden ötürü de sempati duyuyorum.

ilk olarak, en azından koyunun olmadığı yerde abdulrahman çelebi ilan edildiklerinin bilincindeler. uluslararası platformlarda, kemalizm karşıtlığından müteşekkil dünya görüşlerinin ya da "başörtülüyüm ama leonard cohen de dinliyorum" sevimliliklerinin beş para etmeyeceğini, devler liginde en fazla sirk hayvanı muamelesi göreceklerini biliyorlar.

kendilerini pohpohlayan ayak takımının etrafında dolanmaları da bu yüzden; yakıt depoları onları daha uzağa taşıyabilecek kadar büyük değil çünkü.

entelektüelliği türkiye siyaseti üstüne tespit yapabilmekten ibaret gören, ya da hükümet desteğiyle yükselmiş islami burjuvazi ile entelektüel birikimi karşılaştırabilecek acziyetteki bireyler arasında durmak onlar için çok daha güvenli.

islamcılardaki "bizim aramızda da dünya klasiklerini okumuş birçok insan var!" tavrı, dışarıdan olduğu kadar, azıcık kafası çalışan biri için içeriden bile komik geliyordur diye düşünüyorum bir yandan da... ama galiba öyle değil.

bence biraz daha ıkınırlarsa başarılı olabilirler. son zamanlarda çıkanlar bokuma benziyor çünkü.

zor bir süreç.. o değil de, arada sinameki içiyorlar, o kötü oluyor.

ürünlerine bakıyoruz:

* eski dostları tarafından "ocak dışında" ilan edilmiş, ama yeni dostlarıyla da cumaya gitmeyen, kendi kimlik bunalımlarını kaleme alırken buhrandan buhrana koşan zamane solcuları,

* "islamcı entelektüel kadın" kimliğiyle öne çıkıp, tüm müslüman kadınların kanaat önderiymişçesine "erkek" kimlikteki medya kanallarının sözcülüğünü yapan mürekkep yalamış geyşalar,

* ilk maddedekilere göre çok daha samimi, ikinci maddedekilere göre de çok daha bilgili olsalar da, gözü toprağa baktıkça bağnazlıktan yağ bağlayıp ahiret ekseni dışında düşünemeyen, eski usül islamcılar.

maddi anlamda güçlenen bu kesimi, düşünsel hususlarda bunlar mı yönlendirecek? kim çıkacak merak ediyorum.
("islam" dünyasına dair negatif herhangi bir şey duymayagörsün, kemalist yaftasını yapıştırmaktan gayrı hiçbir şey yapamayan zavallı sözlükçüler değil, orası kesin de.)

bu ıkınmalar sonucu dücane cündioğlu diye bir adam çıkarmışlar sanırım. en son tv'de izlediğimde evrim teorisi ve yaratılış bilimsel olarak eşit teorilerdir demişti. fazla ıkınmamak lazım.

(bkz: ishal)