iran nükleer programı
Previous / Next (3) - Last Page (16)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

emperyalizme karşı olduğunu ifade eden herkesin desteklemesi gereken programdır. iranlı yetkililer söz konusu programı nükleer silah üretmek için uygulamıyoruz dese bile söz konusu program, iran'ın, atom bombası yapımında çok önemli bir aşama olan ve nükleer güce sahip ülkelerce başka ülkelere verilmeyen kritik kütle formülüne ulaşmasını sağlayacaktır. bu özellikle saddam hüseyin'in artık varolmadığı bir güneybatı asya'da kitle imha silahlarına sahip israil lehine bozulan güç dengesini yeniden kuracaktır. böylece israil ve amerika bölgede istediği gibi at koşturamayacaktır.
1 favorites - -
ülkeye uygulanan yaptırımlara gerekçe olarak gösterilen programdır. bununla birlikte, abd de dahil tüm uluslararası toplumun bildiği üzere uygulanan yaptırımlar iran'ın nükleer silaha sahip olmasını ancak üç yıl geciktirecektir.

peki herkes bunu bilirken, uygulanan yaptırımların asıl kazananı kim? tabii ki rejimin kendisi ve yükselen asya. yaptırımlar sonucunda mollaların ve yükselen asyanın (rusya, çin, k. kore, hindistan) iran ekonomisi üzerindeki etkisi artıyor. zira batıdan uzaklaşan iran; iki yolla yaptırımları by-pass ediyor; ithal ikameci sektörler ve yeni ticari ortaklar. büyük oranda devrim muhafızları tarafından kurulan büyük şirketlerin üretim yaptığı bu ithal ikameci sektörler, "zenginliğin dağıtımı"nda rejim lehine ilave bir pay daha çıkarıyor. sektörlerin verimsizliği ise iran'ın geniş hidrokarbon rezervinin sağladığı finansman kaynakları ve yeni ticari ortaklar -çin ve rus şirketleri özellikle- tarafından karşılanıyor. kısaca, yaptırımlar sonucu özellikle devrim muhafızlarının iran ekonomisi üzerindeki etkisinin artması, rejimin kendini tekrar üretmesine olanak sağlıyor çünkü iran'da rejime bağlılık ekonomik rant üzerinden pazarlık yapılan bir meta haline dönüşmüş durumdadır.

http://www.articlespolitics.com/…-iran-killing.html
0 favorites - -
0 favorites - -
iran'ın yeni seçilen cumhurbaşkanı hasan ruhani'nin verdiği mesajlar, obama-ruhani mektuplaşması ve ruhani'nin washington post'taki makalesinin ardından amerika'dan da sorunun diplomasiyle çözülmesi adına olumlu sinyaller geliyor.

http://thehill.com/…n-nuclear-program#ixzz2fsjmqyp9
0 favorites - -
iran nükleer anlaşması yeni bir dönemin başlangıcı mı?
bu anlaşmadaki şartların neredeyse hepsini taşıyan bir anlaşma, türkiye-brezilya ve iran arasında 2010'da imzalanmıştı
bm güvenlik konseyi üyeleri abd, rusya, çin, ingiltere, fransa (p5) ve almanya'nın (+1) iran ile yürüttüğü müzakereler anlaşmayla sonuçlandı. siyasi çevreler ve uzmanların tarihi olarak niteledikleri anlaşma diplomasinin hala sonuç alabileceğini, sert güç kullanımının doğurabileceği risklerin dikkatlice hesaplanması gerektiğini bir kez daha dünya kamuoyu gündemine taşımış oldu. iran ile yapılan anlaşmaya kim kazandı kim kaybetti mantığı ile bakanlar olduğu kadar söz konusu anlaşmanın hem ilgili tarafların bundan sonraki davranışlarına hem de bölge politikalarına nasıl yansıyacağı sorusu çerçevesinde bakanlar da bulunmaktadır ki özgün olan da böyle bir yaklaşımdır.

anlaşma tarihi başarı mı?
1979 devriminden bu yana iran'ın bazı ülkeler dışında uluslararası sistemin başat aktör ve kurumları ile ilişkilerinde bir kopuş yaşandığı biliniyor. zaman zaman yakınlaşma gereğinden söz edilse de özellikle abd ve batı ülkeleri ile iran arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulamadığı, iran'ın takip ettiği bölge politikaları yüzünden uluslararası sistemin dışında tutulduğu, israil, ırak, suriye ve lübnan siyasetinden dolayı sert biçimde eleştirildiği herkesin malumu. bu sürtüşmelerden dolayı iran'ın nükleer teknoloji geliştirmesi, geliştirmeyi sürdürdüğü teknolojiyi sivil mi yoksa askeri amaçla mı kullanacağı hep tartışılageldi. israil'in de katkısıyla iran üzerinde ciddi bir kuşku bulutu oluşturuldu.
p5+1 ve iran arasında varılan anlaşma kuşkusuz tarihi bir öneme sahip çünkü şimdiye kadar muhatap alınmayan ve ikna edilemeyen iran masaya oturdu, müzakerenin yani sorunun değil de çözümün bir parçası olarak uluslararası sisteme geri dönüş yaptı. bu açıdan bakıldığında anlaşmaya tarihi denilebilir. ancak bu anlaşmadaki şartların neredeyse hepsini taşıyan bir anlaşma, türkiye-brezilya ve iran arasında 2010'da imzalanmıştı. yani türkiye ve brezilya, bölgesel ve küresel güçlerin uluslararası atom enerjisi kanalıyla talep ettikleri şartları iran'a kabul ettirmişti. 2010'daki anlaşmaya soğuk bakan hatta o gün türkiye'yi hoyratça suçlayanların benzer bir anlaşmaya bugün tarihi demeleri manidardır.

iran nükleer anlaşmasının yansımaları
diplomasinin zaferi olarak lanse edilen p5+1 ve iran nükleer anlaşmasının yansımalarını üç açıdan yorumlamak mümkündür.
birincisi, iran açısından bakıldığında anlamlı kazanımların olduğu görülebilir. bazı ülkeler hariç uluslararası toplum iran'ın nükleer projesini bir takım sınırlamalar ile meşru bir girişim olarak kabul etti. ayrıca iran müzakere masasına oturarak uluslararası sistemin yeniden bir parçası olmuş, muhatap alınmış ve böylece izolasyondan kurtulmanın kapısını aralamıştır. iran'ın meşru bir muhatap olarak görülmesine yol açan müzakere ve anlaşmanın en somut kazanımı ise iran'a uygulanan yaptırımların gevşetilecek oluşudur.
ikincisi, p5+1'ın temsil ettiği uluslararası toplum ve bilhassa abd açısından bakıldığında, savaş ve şiddete başvurmadan iran ikna edilmiş, bileği bükülmüş ve nükleer silah üretimi riski en azından şimdilik önlenmiştir. ırak ve afganistan'dan askeri varlığını çeken, suriye'deki krize müdahaleye isteksiz olan abd ve batı ittifakı bölgede kendileri açısından daha az maliyetli ama daha etkin bir yöntem ve siyasetle yönlendirici olmanın yolunu açmıştır.
bu anlaşma, abd ve diğer büyük güçlerin bölgeden çekildiği görüşünü çürütmekte, tam tersi yeniden ama farklı yöntem ve enstrümanla bölgeye müdahil olduğuna işaret etmektedir. israil ve suudi arabistan ise abd müttefiki olmalarına karşın bölgedeki en büyük hasımları olarak gördükleri iran'ı rahatlatan anlaşmaya karşı çıktıklarını açıkça beyan etmeyi sürdürmektedir. anlaşma ile birlikte ortaya çıkan sorulardan biri de iran'dan sonra sıranın hangi ülkeye geleceğidir. örneğin nükleer projeleri olan diğer ülkelere ilişkin nasıl bir siyasal tutum ve uygulama olacak sorusu şimdiden sorulmaya başlanmıştır. israil'in nükleer ve biyolojik silahları olduğu ve npt'ye de imza koymadığı biliniyor. eğer bölgesel bir silahsızlanma olacaksa, israil'in de sorgulanması talep edilebilir.
üçüncüsü, iran ile müzakerelerin anlaşma ile sonuçlanması türkiye'yi de yakından ilgilendiren bir gelişmedir. bir yönü ile türkiye açısından olumlu bir gelişmedir zira nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge türkiye'nin risk ve tehdit algılarını azaltacaktır. ayrıca yaptırımların gevşemesi ve kalkması ile sınır komşusu olması nedeniyle iran'la dış ticaret hacminde genişleme olacak; türkiye'nin ihracatı artacak ve daha güvenli ve ekonomik enerji temini mümkün olacaktır. son tahlilde 2010'da zaten türkiye de brezilya ile birlikte iran'ı çözüme ikna etmişti.
2010'da çözümün liderliğini türkiye ve brezilya yaptığı için soğuk karşılanmıştı. bugün gerçekleşen anlaşma aslında türkiye'nin olayları çok önceden gördüğünün bir işaretidir. iran'ın merkezi bir konuma oturtulması yönünde bir gelişmenin yaşanması ve psikolojik olarak güçlendirilmesi ise bölgesel rekabet açısından bakıldığında türkiye'nin çıkarları ile uyuşmamaktadır.

kaynak: http://www.sabah.com.tr/…-bir-donemin-baslangici-mi
0 favorites - -
iran'da hukumete ait resmi bir internet sitesinde stanford universitesi'nden iki akademisyenin konu ile ilgili yazdigi makale farsca'ya cevrilelerek yayinlanmis. daha once de dile getirdigim uzere bu konu ozelinde, genel olarak iran'in batiya entegrasyonu ve batinin iran'i anlamaya yonelik cabalari ile ilgili guzel gelismeler oluyor galiba.

http://news.stanford.edu/…uclear-energy-021114.html
0 favorites - -
varılan anlaşmanın ilk ayağı için zamanında akpli sabah gazetesinde şöyle bir yorum yayınlanmış:

"iran'ın merkezi bir konuma oturtulması yönünde bir gelişmenin yaşanması ve psikolojik olarak güçlendirilmesi ise bölgesel rekabet açısından bakıldığında türkiye'nin çıkarları ile uyuşmamaktadır."

la demek bunlar o yüzden apar topar iran'a gittiler.
0 favorites - -
0 favorites - -
iran nükleer krizinde tarihi anlaşmaya doğru - yrd. doç. dr. göktürk tüysüzoğlu

iran’ın nükleer programının “barışçıl” bir amaç doğrultusunda şekillendirilebilmesi ve bu ülkenin nükleer silah üretecek kapasiteye ulaşmasını engelleme hedefiyle aylardan bu yana sürdürülen müzakereler, tarafları nihai barışa daha da yakınlaştıran bir çerçeve belgenin kabul edilmesiyle ciddi bir ilerlemeye sahne olmuştur. isviçre’nin lozan kentinde bm adına müzakereleri yürüten p5+1 ülkeleri (bm güvenlik konseyi’nin 5 daimi üyesi olan abd, rusya, fransa, ingiltere, çin) ve almanya’nın iran temsilcileriyle aynı masa etrafında oturarak yürüttüğü müzakereler, ab dış politika yüksek temsilcisi federica mogherini ile iran dışişleri bakanı muhammed cevad zarif’in, anlaşmanın temel ilkelerinin belirleyen çerçeve belgenin kabul edildiğine dair yaptıkları ortak açıklamayla birlikte ciddi bir barış umudunun doğmasına yol açmıştır.

anlaşmanın içeriğine göz gezdirildiğinde özellikle iran’ın ciddi anlamda geri adım attığını görmekteyiz. nitekim tahran, elindeki santrifüjlerin üçte iki oranında azaltılması ve böylece toplam santrifüj sayısının 19 binden 6104’e düşürülmesi, bunların da 10 yıl boyunca 5060 tanesinin zenginleştirme faaliyetinde bulunması şartını kabul etmiştir. iran’ın elindeki stokları 15 yıl boyunca % 3,67’den daha fazla zenginleştirmemesini öngören ve bu ülkenin sahip olduğu 10 bin kg’lik düşük zenginleştirilmiş uranyumu yalnızca 300 kg’a indirerek 15 yıl boyunca % 3,67 zenginleştirmesine izin veren anlaşma uyarınca tahran, 15 yıl boyunca yeni uranyum zenginleştirme tesisi kurmamayı kabul etmiştir. bunların yanı sıra, an itibarıyla 2-3 ay olan nükleer silah için malzeme edinme süresi bir yıla uzatılacak ve bu süre en az 10 yıl boyunca geçerli olacaktır. iran’ın fordo (fordow) tesisinde, en az 15 yıl boyunca uranyum zenginleştirmesini engelleyen ve bu tesisin yalnızca araştırma merkezi olarak kullanmasına izin veren çerçeve belgesi bu ülkenin yalnızca natanz’da uranyum zenginleştirme faaliyeti yürütmesini ve burada dahi bin adet olan 2.nesil santrifüjlerin sökülmesini ve bunların 10 yıl boyunca uluslararası atom enerjisi kurumu (uaea)’nca denetlenmesini öngörmektedir. üzerinde mutabakata varılan belgeye göre; uaea, natanz ve fordo’nun da içerisinde bulunduğu tüm tesisleri düzenli bir şekilde denetleyebilecek (teftiş edebilecek) ve bu ülkenin nükleer tedarik zinciri de uaea’nın denetiminde olacaktır. nükleer silah yapımında kullanılabilecek plütonyum üreten arak’taki “ağır su reaktörü” ise, p5+1 ülkelerinin kabul edebileceği şekilde yeniden tasarlanacak ve inşa edilecektir. çerçeve belgesine göre; üzerinde uzlaşılan bu hususlar yerine getirildiği takdirde, iran’a karşı abd ve ab tarafından uygulanan tüm kısıtlamalar (ambargo) bm gözetiminde kaldırılacaktır. ne var ki, iran, bu şartlardan birini dahi yerine getirmezse ya da önce yerine getirip daha sonra geri adım atarsa, ambargo ve kısıtlamalar yeniden uygulama alanına konacaktır.

gerek iran, gerekse de abd, başta olmak üzere p5+1 ülkelerince önemli bir ilerleme ve adeta bir “zafer” olarak sunulan bu çerçeve belgesi, nihai barışın sağlanması yönünde taraflar arasındaki işbirliği zemininin konsolide edilmesini sağlamıştır. ne var ki, iran devlet başkanı ruhani ile abd başkanı obama’nın anlaşma koşullarını farklı yorumlama çabası içerisine girmesi, ya da anlaşmanın boşluklarına sığınma düşüncesi, taraflar arasındaki iyi niyetin kaybolması sonucunu doğurabilir. nitekim obama, çerçeve belgedeki koşulların imzalanacak bir nihai anlaşma sonucunda yerine getirilmesi halinde, başta abd’nin uyguladığı kısıtlamalar olmak üzere, iran’a yönelik tüm kısıtlamaların “kademeli” olarak ortadan kaldırılacağını ifade etmektedir. iran’ın şartlara uymaması halinde askeri seçeneğin bu kez daha güçlü olarak masaya konulabileceğini belirten obama, başta bu anlaşmaya karşı çıkan cumhuriyetçi parti, israil ve suudi arabistan olmak üzere, tüm paydaşlarını memnun etmeye ve her şeyin kontrolü altında olduğunu göstermeye çalışmaktadır. ruhani ve zarif ise, iran’ın üzerindeki kısıtlamaların yalnızca 15 yıl süreceğini belirterek iç politikada kendilerine karşı çıkabilecek dini lider ayetullah ali hamaney başta olmak üzere “şahin” kesimlere mesaj verirken, çerçeve belgesinde belirtilen şartları uygulayacaklarını, ancak buna paralel olarak ülke üzerindeki kısıtlamaların “aşamalı” olarak değil, “derhal” kaldırılacağını ifade etmektedir. dünya enerji fiyatlarının düşmesi ve üzerine uygulanan petrol/doğalgaz kısıtlamaları nedeniyle geliri oldukça azalan ve parasının değeri düşen iran, içerisine sürüklendiği ekonomik krizden kurtulabilmek ve bu krizin yaratabileceği ve uzun vadede rejimin varlığını/güvenliğini dahi ciddi anlamda etkileyebilecek sosyal ve siyasal yan etkilerden kurtulabilmek için, anlaşmanın imzalanmasına paralel olarak kendisine yönelik kısıtlamaların derhal kaldırılmasını talep etmektedir.

30 haziran 2015’te çerçeve belge üzerinden nihai bir anlaşmaya varılması halinde iran’ın küresel/bölgesel görünümünde ciddi bir değişim yaşanacaktır. nitekim böyle bir durumda, iran, ortadoğu’daki bölgesel denklemlerde oldukça etkin bir rol oynayacak “meşru” bir aktör olarak görülmeye başlanacaktır. bu ülkenin, dinsel/mezhepsel bağlarını da kullanarak ırak, suriye, lübnan, yemen ve hatta bahreyn gibi ülkelerde yaşanan toplumsal/siyasal anlaşmazlıklara etki edebiliyor olması, anlaşmazlıkları tetikleyen bir iran yerine bölgesel anlamda istikrarı savunan ve kurgulamaya çalışan bir iran yaratabilir.

iran’ın uluslararası sisteme meşru bir aktör olarak dönüşü, suudi arabistan ve müttefikleriyle arasında varolan bölgesel rekabeti ortadan kaldırmış olmayacaktır. hatta tahran, abd ile ortak çalışmaya başlarsa, riyad’ın önemi belli bir oranda azalacaktır. bu nedenle, suudi yönetimi anlaşmaya taraftar değildir. benzer bir durum, bu ülkenin müttefikleri olan katar, bae, kuveyt ve önemli oranda şii kökenli nüfus bulunduran bahreyn için de geçerlidir. iran ile ilişkileri bir “tehdit döngüsü” içerisinde şekillenen israil ise, anlaşmaya açıkça karşı çıkmaktadır. hatta çerçeve belgenin kabul edilmesinin ardından da, gerek benjamin netanyahu, gerekse de istihbarat bakanı yuval steinitz tarafından iran’ın nükleer silah üretmesini engelleyecek nihai bir çözüm öngörülmediği ve 15 yılın sonunda iran’ın yeniden nükleer silah üretebilecek kapasiteye ulaşabileceği belirtilerek, bu ülkeye karşı askeri harekat seçeneğinin masada olduğu vurgulanmıştır. steinitz, bu bağlamda yaptığı açıklamada, 1981 yılında ırak’taki osirak nükleer enerji santralinin israil eliyle, abd izin vermemesine karşın, vurulmuş olduğunu ifade etmiştir. israil, iran’ın mevcut yönetimini ortadan kaldıracak bir askeri/siyasal çözüm ortaya konmadığı takdirde her türlü uluslararası anlaşmaya karşı çıkacaktır. nitekim iran’ın içerisine düştüğü ekonomik kriz ortamından ve toplumsal huzursuzluktan yararlanarak muhalefete verilecek geniş çaplı destek ile “molla” hükümetinin devrilmesi israil’in temel hedefidir. bu çerçevede, önümüzdeki dönemde suudi arabistan ve müttefiki olan ülkeleri ile israil arasındaki iran karşıtı cephenin dağılması beklenmemelidir. nükleer müzakelerin içerisinde olan rusya ise, bir anlaşmaya paralel olarak iran ile abd arasında yaşanabilecek bir yakınlaşmadan olumsuz yönde etkilenebilecektir. zira rusya’nın ortadoğu’daki stratejik ortağı iran’dır. bu nedenle, rusya’nın, iran ile ilişkiler bağlamında, ekonomi ve teknoloji aktarımı odaklı müttefiklik ilişkisini devamlı kılmak ve bu ülke üzerinde etkili olabilmek için, özellikle, “barışçıl amaçlı da olsa” nükleer enerji üretimi çerçevesindeki yardımlarını sürdürmek isteyebileceği ortadadır.

iran’ın uluslararası sisteme meşru bir aktör olarak geri dönüşü, türkiye’nin bölgesel politikalarına ve görünümüne de etki edecektir. her şeyden önce, türkiye ile iran arasındaki ticaret hacminde dramatik bir yükseliş olması beklenmelidir. bunun yanı sıra, iki ülke arasındaki yatırım olanakları ciddi anlamda artacak ve özellikle enerji ve ulaştırma tabanlı projeler gerçekleştirilebilecektir. türkiye’nin iran ile geliştireceği diplomatik/siyasal ilişkiler, abd ve batı tarafından “olumsuz” anlamda görülemeyeceği için bu alanda da bir rahatlama görülecektir. ne var ki, iran’ın görünümünün değişmesine paralel olarak, bu ülkenin ortadoğu’daki dengeleyici rolü ön plana çıkacaktır. özellikle ırak ve suriye’deki siyasal krizlerin çözümlenmesi ve bölgesel istikrarın sağlanması anlamında, iran’ın, türkiye’den daha ön planda olduğu ortadadır. bu durum, iran’ın bölgesel anlamda meşrulaştırılması halinde daha da güçlenecektir. yani türkiye’nin bölgesel dengeleyicilik rolü iran tarafından baskılanabilecektir. bu durum, hiç kuşkusuz, türkiye’nin dış politika paradigmasını değiştimesi/farklılaştırmasını da beraberinde getirebilecektir. zira türkiye, son dönemde, sünni blok olarak görülmeye başlanan suudi arabistan liderliğindeki bölgesel aktörler ile yakınlaşmıştır ve her gruba hitap edebilen bölgesel aktör rolü zayıflamıştır. iran’ın etkinliğini arttırması ve ırak ile suriye’yi önemli oranda kontrolüne alması neticesinde, türkiye, suudi arabistan’ın önderliğindeki sünni cepheye daha da yakınlaşabilir ve hatta israil ile ilişkilerinin dahi düzelmesi söz konusu olabilir. tabi ki, bu noktada, abd’nin nükleer anlaşmaya varmış olduğu iran’a yönelik ne tür bir tutum izleyeceği de önemli rol oynayacaktır.

iran ile p5+1 ülkeleri arasında üzerinde uzlaşılan çerçeve belgesi, 30 haziran itibarıyla bir anlaşmaya dönüşürse bölgesel anlamda birçok dengenin değişeceği ortadadır. iran’ın zaten etkin olduğu bölgesel gelişmelere “meşru” bir aktör olarak doğrudan/dolaylı olarak müdahil olmasını sağlayacak olan nükleer enerji antlaşması, ortadoğu’da bölgesel dengelerin yeniden dizayn edilmesi ve başta suudi arabistan, israil ve türkiye’nin dış politika stratejilerine ilişkin yeni bir okuma yapılmasını gerektirebilecektir.

kaynak: http://politikaakademisi.org/…rihi-anlasmaya-dogru/
0 favorites - -
iran nükleer programı: gelecek neler vadediyor?

iran’ın nükleer programına ilişkin “altı ülke” ile elde ettiği anlaşma, dünya basınında geniş yankı doğurdu. anlaşmanın yarattığı büyük coşku; “petrolün fiyatının düşeceği”, “iran’ın dünya politikasına eklemleneceği”, “ortadoğu’da istikrarın oluşacağı” gibi fikirlerin yayılmasına hız verdi. şüphesiz ki, 10 yılı aşkın süredir devam eden bu soruna dair anlaşma sağlanması başlı başına ciddi bir olaydır. fakat anlaşmanın elde edilmesinin ardından gelişen süreç göstermektedir ki; olaya aşırı iyimserlikle yaklaşanlar, sorunun asıl mahiyetini ve olayların olası gelecek senaryolarını gözden kaçırmaktadır.

kim kazandı, kim kaybetti?

anlaşmanın detaylarını inceleyen uzmanlar, kimin daha kazançlı çıktığını tartışıyorlar. bu anlaşma ilk bakışta iran’ın zaferi olarak sayılabilir, çünkü bu ülke nükleer enerjiyi kullanma hakkını batı’ya kabul ettirebildi. aynı zamanda, nükleer silah elde etmeye çalışmadığını da kanıtladı. bununla birlikte, batı’nın ağır yaptırımlarının iptali, iran’ın kendi doğal kaynaklarını kullanarak ekonomik olarak dirilmesine olanak sağlayacaktır. bu sürecin iran’ın ortadoğu’da etki gücünü artıracağını düşünenler de az değildir.

malumdur ki, abd ilk olarak, iran’ın nükleer programının tamamen iptaline çaba gösteriyordu. hatta görüşmelerin son aşamasında, abd başkanı obama, iran’a nükleer programına ilişkin faaliyetlerini 10 yıl süreyle ertelemeyi de önermişti. fakat abd, bu anlaşma ile başka çıkış yolunun kalmadığını itiraf etmeye mecbur oldu. abd genelinde süregiden tartışmalar da gösteriyor ki, “anlaşmanın tek alternatifi iran’a askeri saldırıdır” (“what ‘s the alternative to obama s ıran deal?”, the atlantic, 6 april).

peki, iran’la anlaşma nasıl şimdi mümkün oldu? buü,abd başkanı obama’nın tarihe “iran’ın nükleer sorununu çözmüş başarılı siyasetçi” olarak geçme niyetiyle açıklanabilir. küba ile ilişkilerin yeniden düzenlenmesi de bunun bir örneği olarak kabul edilebilir. obama, başkanlığının ilk yılında nobel barış ödülü’ne layık görülse de, onun iktidar dönemi esasen dünyada sıcak çatışmaların ve anlaşmazlıkların sayısının artmasıyla akılda kaldı. öte yandan, gözlemler gösteriyor ki, abd’de ara seçimler sırasında kongre’de çoğunluğu kaybeden ve ülke genelinde ciddi sosyo-ekonomik reformlar yapma olanağından yoksun başkanları, popülerliklerini arttırmak için daha çok dış politika alanında etkinliği artırırlar. iran ile varılan anlaşmayı “tarihi anlaşma” olarak gösteren obama da, tam olarak bu amaçtadır.

abd’de özellikle cumhuriyetçiler, iran’la varılan anlaşmayı eleştiriyorlar. abd dışişleri eski bakanlarından henry kissinger ve george schultz’un “the wall street journal“da yayınlanan makalesinde; sağlanan anlaşmayla, sorunun 10 yıl süreyle ertelendiği, iran’ın nükleer silah elde etme olasılığının ortadan kalkmadığı, onun aslında görüşmelerde somut olarak kazandığı ve bunun da bölgede istikrara darbe vuracağı kabul edilir (“the ıran deal and ıts consequences”, the wall street journal, april 7). belirtmek gerekir ki, bu düşünce tarzı, abd’de meseleye dair tartışmalarda öne çıkar.

süreçlerin olası gelişimi

şimdi, odakta olan esas mesele, haziran ayı sonunda nihai anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağıdır. abd ve iran taraflarından verilen beyanatlar, hala arada ciddi bazı farkların olduğunu gösteriyor. abd yaptırımların aşamalı şekilde iptal edileceğini bildirir. kongre’nin konumu da olayları önemli ölçüde etkileyebilir. senatör robert korker’in hazırladığı ve senato dış ilişkiler komitesi’nin oybirliğiyle kabul ettiği yasa tasarısı, başkan’ın imzalanacak anlaşmayı 5 gün içinde kongre’ye sunmasını gerektirir. senato, bu anlaşmayı 30 gün içinde gözden geçirmek, onu tasdik etmeme ve yaptırımları iptal etmeme hakkını saklı tutar. kongre ile münakaşaya girmek istemeyen obama, yasayı imzalayacağını söyledi. görüşmelerin esas unsurlarından biri olan, yaptırımların kaldırılma meselesinin son olarak nasıl çözüm bulacağı merakla beklenir.

iran ise, yaptırımların derhal kaldırılmasını talep eder ve nihai anlaşmanın imzalanması konusunda da hiçbir teminatın olmadığını beyan eder. yaptırımlar meselesi, iran genelinde de güç dengesini ciddi etkileyebilir. 10 mart’ta iran’ın uzmanlar konseyi’nin başkanlık seçimlerinde muhammed yezdi’nin galibiyeti, muhafazakârların cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yenilgiden sonra yeniden toparlandığını söylemeye esas verir. sonuç itibariyle, onların müdahalesi ile iran’ın, nihai anlaşmanın çıkarlarına cevap vermediğini gerekçe göstererek, görüşmeleri terk etme ihtimali, zayıf olmakla birlikte bir olasılık olarak kabul edilir. bu faktör gelecek başkanlık veya yüksek dini lider seçimlerinde de önemli rol oynayabilir.

elde edilen anlaşma hakkında aşırı iyimser fikirler seslendirenler, meselenin mahiyetini gözden kaçırmaktadır. iran’ın nükleer programı sorunu, neden değil, sonuçtur. bu, abd ile iran arasında 1979 yılından oluşan anlaşmazlığın sonucudur. haziran ayında nihai anlaşma imzalanabilir. fakat bu, daha da artmakta olan anlaşmazlığı ortadan kaldırmayacak ve abd-iran yakınlaşmasına ivme vermeyecektir. obama “the new york times” gazetesine verdiği röportajda iran’ı “eylemleri sonucunda amerikan vatandaşlarının öldüğü büyük ve tehlikeli bir ülke” olarak adlandırır (“ıran and the obama doctrine”, the new york times, april 5). abd, iran’ı ortadoğu’daki çıkarlarına en büyük tehdit olarak görür. “arap baharı” sonucu bölgede oluşan durum ise, bu çıkarların neler olduğunu göstermektedir. abd’deki gelecek başkanlık seçimlerinde esas aday sayılan hillary clinton’ın da iran’la ilgili tutumu farklı değildir: “nükleer meselesi anlaşmanın imzalanmasıyla çözülse bile, iran’ın terörizme desteği ve bölgedeki saldırgan davranışları, abd’nin ve müttefiklerinin ulusal güvenliğine tehdit olmayı sürdürecektir” (hillary rodham clinton, hard choices, simon and schuster, new york, 2014, s. 446).

güney kafkasya’ya etkisi nedir?

artık birçokları nükleer program kapsamında elde edilecek nihai anlaşmanın olası etkilerini hesaplar ki, bu hesaplamalarda güney kafkasya bölgesine de yer verilir.

süreçlerin azerbaycan’ın çıkarlarına olumsuz etki göstereceği kabul edilir. bu iddiayı ilk dile getirenlerden biri, abd’nin azerbaycan’daki eski büyükelçisi richard kauzlarich’tir. o iddia ediyor ki, iran’ın yaptırımlardan yakasını kurtarması, azerbaycan’ın jeostratejik önemini azaltacak.

bu iddiayı asılsızlaştıran temel argüman şudur ki; azerbaycan, iran’la ilişkilerini hiçbir zaman üçüncü taraflara göre belirlememiştir. ikili ilişkilerde iran’a karşı olan devletlerin çıkarları değil, azerbaycan’ın ulusal çıkarları dikkate alınmıştır. ülke yönetimi defalarca azerbaycan topraklarının komşu ülkelere karşı kullanılamayacağını beyan etti. öte yandan, bilinmektedir ki, belli çevreler farklı zamanlarda azerbaycan-iran ilişkilerine müdahale etmeye çalışmıştır. abd ile iran arasındaki anlaşmazlığın azalmayacağı dikkate alınırsa, bu müdahale girişimlerinin sürmesi muhtemel olabilir. bu bakımdan, azerbaycan’ın jeostratejik öneminin azalması ve bunun iran’la ilişkisi hakkındaki fikirler, belirli amaçlara hizmet eden popülist açıklamalardan başka bir şey değildir.

aksine belirtilmelidir ki, nükleer soruna dair nihai anlaşmanın imzalanması, azerbaycan’ın çıkarlarını sadece olumlu etkileyecektir. siyasi ilişkiler üst düzeydedir. yaptırımların kaldırılmasından sonra ise ekonomik iş birliği daha da artacaktır. bu, özellikle enerji alanı için güncel olabilir. malumdur ki, avrupa devletleri iran gazının potansiyel müşterileri olarak nihai anlaşmanın imzalanmasını sabırsızlıkla bekliyor. şüphesiz ki, onlar bu gazı rusya’ya alternatif olarak değerlendirecektir. bu durumda ise, tanap projesi kapsamında azerbaycan’ın iran’la işbirliği için geniş olanakları ortaya çıkar.

iran’a karşı uygulanan yaptırımların kaldırılma görüşmeleri, ermenistan’ı oldukça sevindiriyor. burada ekonomik ve enerji alanında iş birliğine özel vurgu yapılır. eski cumhurbaşkanı robert koçaryan da; “iran’ın nükleer programıyla ilgili gerginliğin çözülmesinin, ermenistan ekonomisi önünde yeni perspektifler açacağını ve bölgenin jeopolitik durumunu dengeleyeceğini” düşünür.

ekonomik açıdan zor durumda olan, rusya ve yurtdışındaki ermeni diasporasından aldığı bağışlara bağımlı ermenistan’ın bundan ne umabildiği umduğu bilinmemektedir. ekonomisinin tüm stratejik alanları rus şirketleri tarafından özelleştirilmiştir. ermenistan’ın avrasya ekonomik birliği’ne üyeliği ise, birlik dışındaki ülkelerle ekonomik işbirliği fırsatlarını da azaltır. öte yandan, mevcut durumda ermenistan bu işbirliği fırsatlarını artırabilecek doğal, finansal ve altyapısal kaynaklara da sahip değildir.

ermenistan’ın iran gazının avrupa’ya nakli için transit ülke olarak hareket etme şansı yüksek görülür. ancak bu değerlendirmede bazı önemli noktalar gözden kaçırılıyor. birincisi, ermenistan’ın denize çıkışı yoktur. gazın avrupa’ya nakli için en kısa yol da değildir. ikincisi, ermenistan’ın tüm gaz dağıtım ağı rusya’nın “gazprom” şirketine aittir. rusya ise iran’ın ermenistan aracılığıyla kendine rakip olmasına izin vermez. işte bu nedenle iran-ermenistan doğal gaz boru hattı inşa edilirken, rusya’nın ısrarıyla çapı 140 santimetreden 70 santimetreye kadar azaltılmıştır. tüm bu objektif gerçekler, ermenistan’ın iran’ın nükleer sorununun çözümünden büyük kazanç sağlayamayacağını demeye esas verir.

sonuç itibariyle, belirtmek gerekir ki, iran’ın nükleer sorununa dair nihai anlaşmanın imzalanması ve yaptırımların iptali, iran’a birtakım siyasi ve ekonomik kazanımlar getirecek. fakat batı ile ilişkilerde sürecek jeopolitik anlaşmazlıklar, küresel ve bölgesel bağlamda etkisini koruyacaktır.

elmar hüseynov

kaynak: http://politikaakademisi.org/…ecek-neler-vadediyor/

ingilizcesi için; http://politikaakademisi.org/…at-will-future-bring/
3 favorites - -
Previous / Next (3) - Last Page (16)