iran nükleer programı
Next (2) - Last Page (16)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

abd için potansiyel bir müdahale sebebidir aslında bu program. uzun zamandan beri uygulandığı ve son istihbarat raporlarına göre kuzey kore, rusya ve çin'in tam destek verdiği de ortaya çıktı. yeni iran cumhurbaşkanı mahmud ahmedinejad, programın tamamen barışçıl amaçlarla uygulanacağından bahsediyor fakat nükleer program ve bunun üzerine kurulacak olan diyaloğun önümüzdeki günlerde iran’ın diğer ülkelerle olan ilişkisini şekillendireceği bariz. özellikle abd, israil,almanya ve ingiltere gibi ülkelerin iran ile ilgili sıkıntılarını dile getirirken üzerinde en çok durduğu noktanın nükleer gücün yaratabileceği sorunlar olduğunu göz önünde bulundurursak;iran’ın öncelikle akıllıca hazırlanmış, barıştan ve uluslar arası diyalogdan yana bir dış politikaya ihtiyaç duyduğunu, böyle bir stratejinin de olası askeri müdahalelerin ve diplomatik krizlerin önüne geçebilecek nitelikte olacağını söyleyebiliriz.
ayrıca gitgide güçlenmekte olan iran-çin-rusya eksenini de dengeleri ve yansımaları belirleyebilen faktörler olarak görmek mümkün. özellikle iran ve rusya arasındaki silah ticareti ve iran ile rusya’ya nükleer teknoloji aktardığı belirtilen çin arasındaki enerji paylaşımı, bu üç ülkenin birbiriyle olan bağlarını kuvvetlendiriyor. bu iki ülkenin iran’ın nükleer programına açık destek vermesi ve mevcut ilişkilerinin ağırlıklı olarak stratejik ve lojistik kaynaklar üzerine olması, şüphesiz ki orta doğu’da söz sahibi olmayı hedefleyen amerika ve müttefiki israil’in ulusal çıkarlarına ters düşebilecek nitelikte. bu sebeplerden dolayı, her ne kadar nükleer program amerika için bir gerginlik nedeni olsa da, bu gerginliğin arkasında ciddi bir şekilde yürütülen ve kutuplaşmaya eğilimi olduğu iddia edilen bir stratejik ortaklığın olduğu kesin.
bölge içindeki dengelere bakarsak, kalkınan bir şii ülkesi olarak iran’ın orta doğu’da söz sahibi olmasının özellikle irak’ta düzeni sağlamak için uğraş veren amerika ve israil ile ters düşebileceğini söyleyebiliriz. zira orta doğu’da şii topluluğunun güçlenmesi, irak’ta da şii etkisini de artırabilir. işte bu noktada amerika ve israil’in yükselen şii topluluğunu dengelemek adına kürtleri desteklemesi ihtimali, hem yumuşak karnı kürt sorunu olan türkiye’ye hem de %7 oranında kürt nüfusa sahip olan iran’a sıkıntılı anlar yaşatabilir.

sonuç olarak, 2005 iran seçimleri ve reform yanlısı olmayan ama radikalizme de geçit vermeyen, ilerleme ve özgürlüklerin artırımından yana olan yeni lider ahmedinejad’ın duruşu, iç dinamikleri ve uygulayacağı dış politika sebebiyle hem iran’ın, hem orta doğu’nun hem de dünyanın önümüzdeki günlerde alacağı halle doğrudan ilgili görünüyor. bu sebeplerle iran’ı, ahmedinejad’ı ve bunlara dolaylı veya doğrudan bağlı olarak oluşacak dengeleri hesaba katmadan planlar yapan herhangi bir ülkenin, uzun vadede tutarlı, kararlı ve menfaatlerini karşılayabilecek bir dış politika izlemesi mümkün gözükmüyor.

ve pek çok ülkenin kıçında patlayabilecek bir komplo teorisinden harekete geçersek (bkz: shangai 6)
0 favorites - -
fuatavni bahsetmis blogundaki son yazisinda. o gunlerde sabah gazetesinde cikan haberin basligi ile hakan fidanin zikrettigi cumle aslında aynı: yeni bir donem başlıyor

türkiye'nin son 2 ayina damgasini vuran olayları buna baglamis fuatavni, okuyun.

daha enteresan tespitler ise birçok kose yazisinda dillendirilmis. ozetle iran artik bolgenin yeni hakimi olacak. suudlar ve araplar kendi pisliklerine terk edilecek.

yani yeni bir ortadogu bizi bekliyor. bu ortadoguda da arap ozentisi ve yaveri olan bir türkiyeye yer yok.
0 favorites - -
iran'ın haftalık nükleer programını açıklıyorum:

pazartesi: uranyum

salı: füzyon

çarşamba (yarım gün): proton ve elektron

perşembe: atom mühendisliği

cuma: kuantum
1 favorites - -
iran nükleer görüşmelerinde çıkar çatışması ve belirsizlik güçleniyor

iran ile “altı ülke” (abd, ingiltere, fransa, almanya, rusya, çin) arasında iran’ın nükleer programı ile ilgili devam eden görüşmelerde bu yılın mart ayının sonlarına kadar anlaşmanın genel hatlarının belirlenmesi, haziran ayına kadar ise nihai anlaşmanın sağlanması planlanıyordu. ancak son veriler ilk anlaşmanın sağlanmasının düşünüldüğü kadar erken olmayacağını gösterir. nitekim uluslararası atom enerjisi ajansı’nın (uaea) verilerine göre, iran’la ajans yetkilileri arasındaki gelecek görüşme nisan ayının ortalarında olacak. abd ve avrupalı yetkililere göre, iran’la “altı ülke” arasında herhangi bir anlaşmanın elde edilmesi için, uaea ile yürütülen müzakerelerde ilerleme olmalıdır (bkz.: iran, uaek exchange data in nuclear talks, plan next toplantı / “the wall street journal”, 10 mart 2015). bu demektir ki, mart ayında ilk uzlaşı mümkün olmayacak, iran’la uaea arasında nisan ortalarında gerçekleşecek görüşmenin ise nasıl sonuçlanacağı belli değil.

israil iran’la anlaşmanın elde edilmesine karşıdır

elbette ki, iran’ın nükleer programı ile ilgili görüşmelerin uzaması asıl israil yönetimini sevindiriyor. çünkü belli olduğu gibi, iran’ın nükleer programıyla ilgili uyuşmazlığı çözme niyetinde olan obama yönetimi, iran’da 2013 başkanlık seçimlerinde galip gelen ılımlı politikacı hasan ruhani ile görüşmelerin sonuçlarından büyük umut besliyor (bkz.: ???? ? ??????? ???? / “?????????? ????? ?? ????????????? ????? “(????), 2 mart 2015). israil ise iran’ın tutumuna şüpheci yaklaşımını sürdürüyor. buna rağmen, iran nükleer programının enerji ve tıbbi amaçlara hizmet ettiğinde, hiçbir askeri tehlike taşımadığında ısrarlıdır.

böylece, obama yönetimiyle israil başbakanı benjamin netanyahu arasındaki görüş ayrılığı, son zamanlarda kendini daha net gösterir. öyle ki, görüşmelerde abd ve ortakları, iran’ın nükleer enerji üretim tesislerinde ciddi denetleme sağlanması, uranyum zenginleştirilmesinde kullanılan santrifüjlerin sayısının kısıtlanması ve bu alanda iran’ın mevcut yakıt kaynaklarının bir kısmının ortadan kaldırılması görüşündedir. anlaşma sağlanması takdirde, iran’ın nükleer programına uygulanan sınırlamaların en az 10 yıl devam etmesi bekleniyor. abd uzmanları düşünür ki, öngörülen sınırlamalar sonucunda sözleşmenin koşullarını bozması takdirde, iran’ın nükleer silah için gerekli miktarda yakıt elde etmesi bir yıla kadar gecikebilir.

3 mart’ta israil başbakanı benjamin netanyahu’nun abd kongresi’ndeki üçüncü ve son konuşması, mevcut israil yönetiminin bu konuda oldukça sert konumunu bir kez daha gösterdi. netanyahu konuşmasında, iran’ın nükleer enerji projesinin israil devletine ve tüm dünyaya tehdit olduğunu belirterek, elde edilecek anlaşmanın iran’ı bu niyetinden vazgeçirmeyeceğini söyledi. onun fikrince, nükleer tesislerine kontrol edecek uzmanlar sadece gözlem yapabiliyor olacak, onlar nükleer silah üretimine engel olmayacaktır. öte yandan, israil emindir ki, iran nükleer tesislerinin bir kısmını uluslararası kamuoyundan gizli tutar ve bu tesislerde nükleer silah hazırlanması yönünde çalışmalar yapılır. öte yandan, netanyahu anlaşmanın elde olunması takdirde, iran’ın nükleer programının sadece 10 yıl boyunca sınırlanmasının çok kısa bir süre olduğunu belirterek, böyle bir anlaşmanın emniyete teminat vermeyeceğini vurguladı. ayrıca, o, böyle bir anlaşmanın bölgede nükleer yarışı alevlendireceğine de inanır. bu konuda abd hükümeti ile israil yönetimi arasında oluşan başka bir fikir ayrılığı da iran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması ile ilgilidir. obama beyan etti ki, iran nükleer programını sınırlarsa, yaptırımlar iptal edilebilir. netanyahu ise yaptırımların iptalinin iran’ı daha da tehlikeli hale getireceğine inanır. bütün bunları gerekçe gösteren netanyahu, iran’ın nükleer yakıt üretimine izin veren herhangi bir anlaşmanın aleyhine olduğunu söyledi (bkz.: the complete transkript of netanyahu’s address to congress / “the washington post”, 3 mart 2015).

senatörlerin mektubu acı gerçeği ortaya çıkardı

netanyahu’nun konuşması kongre üyeleri tarafından büyük destekle karşılandı. 2010 yılında kongre’nin her iki kanadında da kazanan cumhuriyetçi parti üyeleri, israil yönetimi ile obama yönetimi arasında oluşan fikir ayrılığından yararlanarak, israil devletine olan desteklerini daha kabarık belirtiyorlar. bunun bir örneği olarak, netanyahu’nun kongre’deki konuşmasından birkaç gün sonra, 47 cumhuriyetçi senatörün imzasıyla iran yönetimine yazılan açık mektup belirtilebilir. mektupta anayasanın hükümleri esas getirilerek bildirilir ki, abd ile başka bir ülke arasında imzalanan anlaşma sadece kongre’nin her iki kanadının da çoğunluğuyla onaylandıktan sonra yürürlüğe girer, yani bu ciddi hukuki önem taşıyor. öte yandan, cumhurbaşkanı sadece iki defa 4 yıllığına seçilebildiği halde, senatörler her 6 yılda olmak üzere sınırsız sayıda seçilebilirler. mektupta şöyle denir: “bugünkü duruma uyarlanırsa, örneğin, başkan obama 2017 yılının ocak ayında görevden gidecek, bizim çoğumuz ise görevde daha uzun süre, belki de yıllar boyu kalacağız. anayasa’nın bu iki şartı şu demektir: biz, sizin nükleer silah programına dair anlaşmanızın, kongre tarafından sadece başkan obama ile ayetullah hamaney arasındaki idari bir anlaşmadan başka bir şey olmamasına çalışacağız. gelecek başkan böyle bir idari anlaşmayı bir kalem hareketiyle iptal edebilir ve gelecek kongre toplantıları anlaşmanın koşullarını her zaman değiştirebilir” (bkz.: letter from senate republicans to the leaders of ıran / “the new york times”, 9 mart 2015).

obama yönetiminin mektubu imzalayan senatörleri sertçe eleştirmesine, iran tarafının ise diplomasi kurallarına uygun olmayan bu olguyu ciddiyetsiz bir adım olarak kabul ettiğini göstermesine rağmen, mektupta belirtilen birtakım hususlar abd gerçeklerini ortaya çıkarır. gerçekten de abd senatörlerinin bir kısmı senatör görevindeyken ölmektedir. ikinci bir yandan, abd’nin imzaladığı uluslararası anlaşmaların büyük kısmı onaylanmamaktadır. oklahoma üniversitesi profesörü glen krutz ve clemson (klemson) üniversitesi profesörü jeffrey peake (cefri pik)’in araştırmasına göre, 1930’lu yıllardan beri abd’nin başka devletlerle imzaladığı anlaşmaların sadece %6’sı senato’da onaylandı (bkz.: politics and tradition collide over ıran nuclear talks / “the new york times “, 10 mart 2015). bu demektir ki, abd’nin şimdiye kadar imzaladığı uluslararası anlaşmaların çoğunun bağlayıcılığı yoktur.

böylece, senatörlerin mektubunun iran’ın nükleer görüşmelerine ciddi darbe vurması beklenmez. fakat mektup, gelecekte herhangi bir anlaşma elde edilmesi takdirde, “altı ülke” arasında itici güç olan abd’nin her zaman onun icrasını durdurabileceği ve avrupa’daki ortaklarını da aynı adımı atmaya yöneltebileceği ihtimalini gündeme getirir. bu ihtimali daha da güçlendiren bir faktör ise, malum mektuptan sonra abd dışişleri bakanı john kerry’nin iran’la elde edilecek anlaşmanın “hukuken bağlayıcı” karakter taşımayacağını bildirmesi oldu (bkz.: ıran nuclear deal, ıf reached, would not be ‘legally binding,’ kerry says / “the wall street journal”, 11 mart 2015).

nükleer görüşmelerinin geleceği karanlık görünüyor

öte yandan, iran’ın bölgedeki rakipleri sayılan suudi arabistan geçenlerde kuzey kore ile nükleer iş birliği anlaşması imzaladı. kraliyet ailesinin üyesi ve suudi arabistan’ın güvenlik biriminin eski başkanı türki el-faysal bu adımı, mutabık olunacağı takdirde iran’ın kazanacağı nükleer yetenekler ile ülkesinin olanakları arasında denge oluşturma girişimi olarak değerlendirdi (bkz.: saudi nuclear deal raises stakes for ıran talks / “the wall street journal “, 11 mart 2015). dolayısıyla netanyahu’nun bölgede nükleer yarışın artacağı uyarısı bir anlamda doğrulanmış oldu.

böylece, iran’ın nükleer programı ile ilgili anlaşmanın elde edilmesi yönünde yakın zamanlarda ciddi ilerleme elde olunması çok şüphelidir. hatta nihai anlaşmanın imzalanması takdirde, onun şartlarına tarafların sonuna kadar uyacağı, bölgede belirgin şekilde nükleer yarışın başlamayacağı ve durumun daha da gerginleşmeyeceği şüphelidir.

kaynak: http://politikaakademisi.org/…lirsizlik-gucleniyor/
0 favorites - -
bu son durum artık şu gerçeği kabul etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor…
artık iran nükleer silah üretebilecek teknolojiye sahiptir ve bölgede nükleer güç olduğunu kabul ettirmiştir. nükleer enerji sayesinde ağır sanayisi harekete geçecek, , uzay çalışmalarını hızlandıracak(nükleer yakıtın öyle sadece sivil amaçlar için kullanılabilecek bir yakıt olmadığını, istendiği zaman askeri amaçlarla da kullanılabileceğini orta öğrenimdeki çocuklar bile bilir…) uranyum zenginleştirme tesislerini kurulumunu çoktan tamamladı.. çok sayıda nükleer başlık üretebilecek kapasiteye sahip…

abd’nin iran’a askeri müdahelesini bekleyen türkiye, israil, suudi arabistan hayal kırıklığına uğramıştır.
türkiye benzer nükleer teknolojiye sahip olmadığı için bölgedeki stratejik denge türkiye aleyhine bozulacaktır. göreceksiniz iran orta asya’dan kafkasya’ya kadar olan bölgenin istikrarında bundan böyle belirleyici bir rol oynayacaktır.

yani türkiye’nin bölgedeki jeopolitik önemi iran’a kaymıştır.
türkiye ortadoğu’daki durumu kendi lehine çevirebilmek için ya nükleer teknoloji yatırımına hız verecek ya da bildik silahlı islami taşaron örgütlerle ilişkilerini legal-illegal daha da artırmak zorunda kalacaktır. …

evet, türkiye zorunlu olarak nükleer çalışmalarına hız verecek… ( bu kez dünyanın gözü türkiye’nin üzerinde olacak ve türkiye kısa dönemde iran kadar başarılı olamayacağı için başı abd, rusya, iran yüzünden ağrıyacaktır. bakın nükleer kriz sırasında iran’ı destekleyen rusya türkiye’nin karşısında olacak; ama israil bölgedeki dengeleri sağlama uğruna türkiye’nin yanında yer alacak... şah’ın devrilmesinden bu yana askıda ve soğuk zeminde olan iran-abd ilişkisi askeri ve ekonomik ilişkilerde, enerji kaynaklarının paylaşımında bir flörte dönüşecektir...)

iran ekonomik açıdan bölgede birden bire çok önemli konuma gelecektir. bir kere ülkesine uygulanan askeri ve ekonomik ambargo kalkacak….

peki ne oldu da abd iran'a olur verdi?
karşılıklı hangi ödünler verildi?
bunları madde madde ortaya koymak uzun sürer ama gerçek olan şu abd ile iran bölgede bir çıkarları konusunda anlaştıkları ve birbirlerine istediklerini verip aldıklarıdır… iran’ın dünya nezninde kaybettiği sanılan uluslar arası prestij kazanmışolması da cabası…

recep tayyip erdoğan bölgede ve dünyada olup bitenleri “van minut” tadında ve ayarında bir gözlükle baktığı ve dış politakayı iç politikada olduğu gibi kısır, içi boş, karartma, doğruları saptırma, höt höt politikalarıyla götürebileceğini sanması türkiye adına büyük talihsizlik olmuştur… bölgedeki silahlı islamcılarla olan tartışmalı ilişkiler ise türkiye’nin prestij kaybetmesine neden olmuştur…
peki bundan sonra türkiye ne yapacak?...
aslında avrupa ülkelerinin tezgahladığı bir olayın içinde bulacak kendini…
bugüne kadar bölgedeki silahlanma yarışı nasıl silah tacirlerinin işine geldiyse, şimdi de bölgede iranla başlatılan nükleer yarış bu teknoljiyi ve eğitimini satan almanya, ingiltere, fransa’nın işine gelecek …
yani bütçemizden haylice para ayırmak zorunda kalacağız…

edit: türkiye açısından olumlu yanı da var elbet... ambargo kalkınca iran'a gıda, beyaz eşya, inşaat malzemeleri falan satacağız... bu durumda bazı gıda ve sebze-meyve fiyatları iç piyasada artacak tabi... iran'da müteahlik işleri yapacağız, iran şirketleri ile ortaklıklar sözkonusu olabilir. bu arada çin mallarından sonra raflarımızda iran malları görmeye başlayacağız... ancak ihracata konu mallarımızın önemli bir bölümünü (mesela beyaz eşya) bir süre sonra iran kendisi üretmeye başlayacaktır...
2 favorites - -
uranyum zengileştirmeyi başarmış ise zaten nükleer silah yapımına çok yaklaşan programdır. rusya ve çin uzun zaman tam destek verdiler sanırım programın teknolojik desteğini ise rusya sağladı tabii karşılığında da eşşek yüküyle para kaldırmıştır. desteklemiyorum demesi ise zaten programa aktaracak tüm bilgisini aktardıktan sonra ona ihytiyaç kalmadığını deklare etmesi yani aslen programın iran tarafından rahatlıkla yürütülecek konuma geldiğinin göstergesidir.

iran yönetim olarak iki başlıdır ülkede ruhban sınıfı olan ayetullahlar ve onlara bazen gevşek bazen sıkı bağı olan hükümet.devlet geleneği ise sanırım dünya üzerinde en eski geleneklerdendir her ne kadar başta ahmedinecad gibi çılgın sayılabilecek bir adam olsada bu silahın getireceği gücü kendilerine dönen namlulardan kurtulmak için ve daha çok caydırcı olarak kullanacaklarını umuyorum ama bu arada en büyük tehlike bu yapılan silahın denemesidir. eğer iran bu silahı denemek isterse nerede yapacak bu bir sorun.

herhangi bir ülkenin nükleer silah kullanması zaten dünya üzerinde yaşayan tüm canlılar için bir tehlike ve etki kaynağıdır malum çernobil felaketi bizi etkilediği kadar aslen tüm avrupanın üzerine yayılan bir bulut oldu ve etkileri gallerde bile görüldü. bu ülkedeki meralarda otlayan koyunlar dahi nükleer serpinti ve radyasyon tespiti sonucu itlaf edildiler. biz ne kadar etkilendik varın siz hesaplayın.karadeniz hala daha kanserden kırılıyor.

bence nükleer tehtid anlamında iranın eli güclendiği gibi belki bizimde gene savunma amaçlı nükleer program başlatmamıza giden bir sonuç dahi doğuracaktır.tabii ab bu durumda özellikle de yunanistan delirir herhalde.

diğer taraftan amerika için çok sıkıcı bir durum zira afganistanda bir koridor açıp asyanın ortasına hakim olmaya çalışırken ülkenin iki komşusunda da pakistan ve iran nükleer silah olması elini zayıflatacaktır.israil açısından da tehdit gözüksede iranın füze sanayinin ulaştığı teknik kapasite ile muhtemelen israili vurmaya çalışırken bölgede ne kadar ülke varsa hepsinin canını yakacaktır. kaldı ki israilde iranı vurur ve ucu avrupaya kadar uzanan nükleer bir bulut olur biz savaşa girsek de girmesekte etkileniriz.

son dönem iranda olanları anlamak için öncelikle şia ve molların gercek gücünü orada yaşayan çok etkili ruhban sınıfını iyi tanımak gerekir. bu sorozcu darbe muhabbetleri komünizm ve tüm izm'ler maalesef batılı standartlara göre ele alınmaktadır. iran batıdan gelen aryani grupların kurduğu doğulu bir ülkedir devlet teşekkülü yoğundur.batılı anlamda bir işçi sınıfı yoktur kaldı ki bu protestoları yapanlar dahil bu rejimin yıkılmasını istemediklerini sadece ülkenin kötü yönetildiğini söylemekteler.iran bu konuda acımasızdır zira bu protestoların aslen cia kaynaklı olduğuna inanamakta ve protestocularıda bir nevi ajan olup ülkenin gerçeğini karatmakla suçlamaktadır.

nükleer silahın iran elinde olması uzun zamandır sessiz sedasız durduğumuz bu doğulu komşumuzun ilk defa elinde bizden üstün bir silah olduğu anlamına gelir ki tarihte sıklıkla itiştiğimiz de hatırlanırsa bizim açımızdan da çok iyi bir durum değildir.
0 favorites - -
abd'nin hala sümüklü çocuklar gibi "iran'ın petrokimya, doğal gaz ve finans sektörlerine kesinlikle malzeme, hizmet ve teknoloji sağlamayın, küsün buna" şeklinde yaptırımlar uygulayarak önlemeye çalıştığı program. iran ise bu yaptırımları "psikolojik savaş ve etkisiz girişim" olarak değerlendirerek istifini bozmadan çalışmalara devam ediyor. bakalım ne olacak.
0 favorites - -
iran nükleer programına ilişkin çerçeve anlaşmasının yarattığı umut ve endişeler

12 yıl süren görüşmelerden sonra, nihayet, 1 nisan 2015’te isviçre’nin lozan kentinde ”iran islam cumhuriyeti’nin nükleer programına ilişkin ortak bileşik faaliyet planının parametreleri” olarak adlandırılan çerçeve anlaşması imzalandı. görüşmelerde iran’ın yanı sıra abd, ingiltere, fransa, almanya, rusya, çin ve avrupa birliği bulundu. bu anlaşma, taraflar arasında uzun yıllardır var olan ”buzların eridiği” izlenimini yaratıyor.

öncelikle tarihe kısa bir göz attığımızda belirtelim ki, iran, uluslararası atom enerjisi kurumu’na (uaek) üyedir ve nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasını 1968 yılında imzalamıştır. anlaşmanın hazırlanmasındaki amaç, nükleer silaha sahip olan ülkelerin bunu başkalarına vermesinin veya başkalarının böyle bir silah hazırlamasına yardım etmelerinin önlenmesidir. bununla birlikte, belgede her ülkenin sivil amaçlarla nükleer teknoloji kullanma hakkı da tanınır. nükleer santraller tanınan faaliyetler için yaklaşık % 3-5 civarında zenginleştirilmiş uranyuma ihtiyaç duyar, bu oran % 20’nin üstünde olduğunda bu, teorik olarak nükleer silah üretimi için elverişli bir gösterge olarak kabul edilir. uygulamada ise, askeri amaçlı kullanım için uranyum % 85 veya daha fazla zenginleştirilir (bkz: pourquoi le nucléaire en ıran pose problème à l’occident depuis plus de 10 ans / ”le huffington post”, 31 mart 2015).

iran’ın nükleer programı ile ilgili anlaşmazlık, 2002 yılında bir muhalifin natanz ve arak’ta gizli nükleer tesislerin var olduğunu beyan etmesinden sonra ortaya çıktı. bölgeye gelen uaek uzmanları bu ihtimali doğruladıktan sonra ingiltere, almanya ve fransa görüşmelere başlamak üzere 2003 yazında dışişleri bakanlarını iran’a gönderdi. 2004 yılında iran ile bu ”üçlü” arasında anlaşma imzalandı ve tahran uranyum zenginleştirme programını durdurduğunu duyurdu. fakat 2005 yılında mahmud ahmedinejad’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, iran nükleer tesislerini tekrar işe başlattı. batı’ya ciddi rahatsızlık veren bu adım, iran’a karşı yaptırımların uygulanmasına neden oldu. 2013 yılında hasan ruhani’nin cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, 2008 yılında bir araya gelen ”altı ülke” ile görüşmeler yenilendi. böylece, bu yılın mart ayı sonuna kadar kabul edilmesi öngörülmüş olan çerçeve anlaşma, az bir gecikme ile 1 nisan’da imzalandı. iran’ın nükleer programına ilişkin nihai anlaşmanın ise 30 haziran 2015’e kadar imzalanması düşünülmüştür.

kim daha fazla taviz veriyor: abd mi iran mı?

”tam uzlaşı olmadan anlaşmaya varmama” ilkesinin esas alındığı çerçeve belge, iran’ın sivil amaçlarla sınırlı miktarda uranyum zenginleştirmesini kabul eder (bkz: details of agreement to limit ıran’s nuclear program / ”the new york times”, 2 nisan 2015). çerçeve anlaşmasının açıklanan ayrıntılarının bazıları şunlardır: iran sahip olduğu santrifüjlerin sayısını 19 binden 6104’e indirecek, bunlardan 5060’ı önümüzdeki 10 yıl boyunca uranyum zenginleştirilmesi için kullanılacak. kullanılan tüm santrifüjlerin daha gelişmiş olan son modeller değil, ilk nesil iran santrifüjleri olmalıdır. uranyumun zenginleştirilmesi natanz’daki tesiste yapılacaktır. iran en az 15 yıl boyunca uranyumu % 3,67’den fazla zenginleştirmeyeceğini taahhüt eder. iran 15 yıl boyunca uranyumu zenginleştirmek amacıyla hiçbir yeni tesis kurmamalıdır. iran’ın nükleer silah üretmek için gerekli yakıtı elde etmesi için şu anda 2-3 ay zaman gerekiyor. bu süre önümüzdeki 10 yıl boyunca en az 1 yıl olacak. iran fordo’daki tesisinde 15 yıl boyunca uranyum zenginleştirmeyecek. burası nükleer enerji, fizik ve teknoloji alanında araştırma merkezine dönüştürülecek. arak santrali için gereken ağır suyun arta kalan kısmı 15 yıl boyunca uluslararası piyasada satılacaktır. iran 15 yıl boyunca ağır su santralleri kurmayacaktır.

şeffaflık konusuna gelince, kullanılmayan santrifüjler, uaek’nin kontrolündeki depolarda tutulacak. uaek uzmanları iran’ın tüm nükleer tesislerini kontrol edecek, çekirdeğin zenginleştirilmesinde şüpheli kabul edilen herhangi bir araziye serbestçe girebilecek. denetçiler 25 yıl boyunca iran’daki uranyum yatakları ve nükleer tesislerinin donanım zincirini denetleyecek.

yaptırımlar konusunda gösterilir ki, uaek iran’ın esas şartlara uyduğunu onayladıktan sonra abd ve ab’nin nükleer programı sebebiyle uygulanan yaptırımları ortadan kaldırılacak. iran yükümlülüklerini yerine getirmediğinde yaptırımlar yeniden getirilebilecektir. abd’nin iran’a terörizm, insan hakları ihlalleri, balistik füzelerle ilgili yaptırımları yürürlükte kalacaktır.

belirtelim ki, çerçeve anlaşması israil tarafını memnun etmemiştir; çünkü tel aviv, iran’ın nükleer programının tamamen iptalini talep etmekteydi ve bu ülkenin az da olsa uranyum zenginleştirmesine izin verilmesini, israil’in geleceğine bir tehlike olarak değerlendirir. israil başbakanı benjamin netanyahu çerçeve anlaşmasının, ortadoğu’da nükleer yarışa neden olacağını söyledi. abd kongresi’nin cumhuriyetçi üyeleri de bu konuda israil yönetiminin tutumunu desteklemektedir (bkz: ???????????? ?????? ??????? / ”???????????”, 4 nisan 2015). bütün olarak bakıldığında, elde edilen ilk anlaşmayı eleştirenler, iran’ın sivil amaçla da olsa nükleer tesislerini kullanmasına razı gelen abd’nin büyük taviz verdiğini, görüşmelerde yeterli kararlılık sergilemediğini iddia ediyorlar. bazıları ise, aksine, ilk anlaşma ile nükleer santrifüjlerin üçte ikisinden vazgeçen ve belgede öngörülen diğer birçok talebi kabul eden iran’ın yaptırımlardan kurtulmak için büyük taviz verdiğini düşünüyor.

iran’la olası anlaşmanın beklenen bölgesel ve küresel etkileri

yaptırımların ortadan kaldırılmasının iran için olası sonuçlarına dair uzmanlar, bunun ilk etapta, iran için ticari kısıtlamalar ve dondurulmuş hesapların ortadan kalkması anlamına geldiğini belirtmektedir. bilindiği gibi, yaptırımlar iran’ın petrol ihracının 2011-2013 yıllarında % 60 azalmasına, ülkenin her ay birkaç milyar dolar tutarındaki gelirden mahrum kalmasına yol açtı, gsyih’nın hacmi azaldı, enflasyon % 40 arttı. iran’a milyarlarca dolar borcu olan çin ve hindistan gibi ülkelerin borçlarını ödemesi de yasaklanmıştır. kabul edilir ki, yaptırımların ortadan kaldırılmasından sonra kısa sürede iran petrol ihracını artırabilir, bankacılık sisteminin ab ile ilişkilerini güçlendirebilir ve milyarlarca dolar gelir elde edebilir (bkz: ıran nuclear deal: how lifted sanctions will benefit the ıranian economy / ”ınternational business times”, 2 nisan 2015).

bir hususu da dikkate almak gerekir ki, çerçeve anlaşmada da belirtildiği gibi, iran’ın yükümlülüklerini yerine getirmeyi durdurması halinde, yaptırımlar her zaman tekrar uygulanabilir. iran yönetimi anlaşmanın tüm şartlarını sonuna kadar uygulayacağını beyan etti. buna rağmen, gelecekte taraflar arasında anlaşmazlık olmayacağına dair hiç kimse garanti veremez. bu ise bazı yatırımcıları iran şirketleri ile iş birliği veya iran ekonomisine yatırım yapmaktan alıkoyabilir; çünkü herhangi bir projenin gerçekleşmesi, ona yapılan harcamaların ödenmesi ve nihayet, gelirin elde edilmesi bazen yıllar alır. dolayısıyla, anlaşmaların her an bozulma ve yaptırımların geri gelme tehlikesi, bazı yatırımcılara riskli gelebilir.

iran’la çerçeve anlaşma sağlandığı haberi, dünya piyasalarında petrolün fiyatının biraz düşmesine neden oldu. ana petrol ihracatçılarından olan iran’ın yaptırımlardan kurtulması halinde, piyasaya daha fazla petrol üretmesinin fiyatlara etki göstermesi bekleniyor. bu faktör petrol ithalatçıları için olumlu olsa da, ”siyah altın” ihraç eden diğer ülkelerin gelirlerini olumsuz etkiler. uzmanlara göre, iran üzerindeki yaptırımların kaldırılması, esasen, rusya ekonomisini olumsuz etkileyecektir. bu demektir ki, rusya’ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle bu ülkenin bankacılık-finans ve diğer alanlarında iş birliği yapamayan yabancı şirketler, iran’a yönelebilir. bu ise rusya’ya uygulanan yaptırımların ab ülkelerine vurduğu hasarı azaltabilir.

ekonomik konuların yanı sıra, iran’ın nükleer programı üzerinde anlaşma sağlanması yönündeki süreçlerin, uluslararası siyasi ilişkiler ve güvenlik düzleminde etkisi de ilginçtir. israil’i memnun etmeyen bu süreç abd-iran ilişkilerinde buzların kırılması ve yakınlaşmaya götürebilir. bölgede iran’ın nüfuzunun artmasından rahatsız olan ve nükleer santraller kurma niyetini beyan eden suudi arabistan başta olmak üzere, bir dizi arap devleti iran’a karşı israil’le yakınlaşabilir. öte yandan, iran’ın esas ortaklarından rusya, bu ülkenin abd ve ab ile siyasi, ekonomik temaslarının artmasından kıskançlık duyabilir.

böylece, iran’ın nükleer programıyla ilgili nihai anlaşmanın haziran sonuna kadar imzalanacağını kesin olarak söylemek mümkün olmasa da, böyle bir anlaşmanın bölgesel ve küresel ölçekte önemli siyasi, ekonomik ve güvenliğe dair sonuçlarının olması beklenmektedir.

kaynak: http://politikaakademisi.org/…gi-umut-ve-endiseler/
0 favorites - -
twitter' da suudileri ve israil'i "ilkokulda hasetten çatlayan kızlara" benzetmişler. bir üzüldüm bir üzüldüm zil takıp oynayayım bari.
1 favorites - -
pazartesi - uranyum zenginleştirme *
salı - uranyum zenginleştirme *
çarşamba- bomba yapma denemeleri *
perşembe- sızıntı kontrolu *
cuma - tatil *
cumartesi- basın tanıtımları ve promosyonlar *
pazar - uranyum zenginleştirme *
0 favorites - -
Next (2) - Last Page (16)