marmara universitesi ingilizce ogretmenligi bolumu öğrencisi olduğum yıllardan kalma, dimağımın tozlu raflarına koyduğum bir anekdot canlanıverdi. speaking dersidir. ortam "kimse de sklemez" bir hava içersindedir. zaten sınıf ilginç şekilde saf ve bakir anadolu çocukları ile doludur öyle anglo-saxon bi hava oluşması teknik itibarı ile pek mümkün gözükmemektedir de. o dönemler (1997) derse giren
bob savage elemanın birine bi kıtır atar ve diyalog as follows;
bob- murat, can you tell me hede höt...
murat- eööhmm gabulu,gubulu,dabulyu kaf kef,gubla gubla, bebl bebl.......................
bob- ok.ok. murat you've been talking for about 10 minutes but i still don't understand a single word!!!
murat- tiçiir(resmen böyle dedi) yu dond andırstet mi biköz(öküzzz) ayem sipikink sittirit ingiliş(yalanım varsa namerdim)
bob-
blue screen!!!!!!!!!!
muratın ingilizce öğrenmek yada konuşabilmek gibi bir gayesi yoktu elbette. olsa 4 yılını bölüm çıkışından fikirtepe yakınlarındaki bir höyüğe ışınlayıp, höyük eşrafı ile king oynayarak yada yakındaki bir ocağa yangeçleyip beleş çay içmekle geçirmezdi. e dolayısyla 2001 de mezun olmuş bu eleman kim bilir şimdi hangi anadolu lisesinde saçmalıyordur. bu bir istek, odaklanma, zaman ayırma, zihinsel bir jimnastik meselesi şüphesiz. aynı okuldan
sevdeğer çeçen gibi bir afetin(hem tip hem mesleki yeterlik anlamında) de çıktığını düşünürsek bu düşüncem doğrulanmış olur bir nebze. dolayısıyla 2000 li yıllarda ingilizce konuşamayan ingilizce öğretmeni fikri kabul edilesi değil bebeciğim.