biraz daha param olsa tam zamanlı alkolik olurdum. sürünüyorum da demeyeyim şimdi şükür bu kafayla yine iyi geldik ama beni az ya da çok tanıyan hiç kimsenin beklentisini karşılamadığımı düşünüyorum. hani "bundan bi bok olmaz" diyen var idiyse onları bile yanılttım. "bu çocuk olur" diyenleri daha fazla yanılttım.
yalnız veya özel olduğumu kesinlikle düşünmüyorum. çocukken "başarılı" olmak için ders çalışmasına gerek olmayan, çok efendi ve olgun görüldüğü için çoğunlukla çocuk gibi davranamamış, yaş ilerleyip çok çeşitli sosyal faktörler ve
çaba gösterme ihtiyacı hasıl olunca kurabiye gibi dağılmış binlerce türk gencinden biriyim.
ebleh dediğimiz adamlar alıp yürüdüler. çünkü şuna buna takılmadan yaşadılar hayatlarını. bir zorluk gördüklerinde ya çabaladılar ya da etrafından dolandılar. muhtemelen hiçbir şeyi idealize etmediler, kafalarında çerçeveleri çok kalın tablolar yoktu; ayak uydurdular, değiştiler, geliştiler. çocukken çocuk oldular, yerine göre gerçekten yaramaz ya da aptalca davrandılar ama büyüyünce de "işinde gücünde" insanlara dönüştüler.
bizim gibiler de işte fanustan çıkınca far görmüş tavşan gibi kalakaldı. çok didikledi, uyum sağlayamadı, "ama bu böyle değil, ben şöyle olmasını istiyordum" deyip hiçbir işe odaklanamadı. belki hakikaten kafası çok çalışanlarımız da vardı ama o kafa fazla parçalı olduğu için hiçbir işe koşulup potansiyelini gerçekleştiremedi; gerçekçi olursak çoğumuz da zaten "çok zeki" filan değildik, moba tabiriyle konuşacak olursak bizde "early game" build'i vardı sadece. zirveyi hayatın en olmayacak yerinde gördük. bunu fark edip uyum sağlayabilen zaten yürüdü, sağlayamayan kaldı.
gerçi şimdi allah içün terapistim spektrumda olduğumu düşünüyor, 30 yaşına kadar "pilav üstü az otistik" takılmışım belli ki. bu konuda istikrar sağlayıp çok sevdiğim, güvendiğim biriyle çalışana kadar farklı kişilerden de "sen bu kafayla bu yaşına kadar iyi gelmişsin, ben böyle bi şey görmedim" tarzı laflar duymuşluğum vakidir. sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim. o açıdan mücadelemi veriyorum ama kendime de çok yüklenmemeye çalışıyorum. yiğit özgür karikatüründeki gibi, "siktir et gafa yok demek ki" diyorum bazen. adım hıdır, elimden gelen budur.
sonuçta çocukken çok iyi futbol ve basketbol oynayan da bizdik anasını satayım... kaçımız profesyonel oldu? hayat böyle. er ya da geç senin kontrolünde olmadığını, "akıp gitmek" zorunda olduğunu, başarını ve mutluluğunu büyük ölçüde bu uyum kabiliyetinin sağlayacağını anlıyorsun. biz onu akranlarımız gibi 17-18 yaşında yapamadık ama olsun, bi' yerden yakalayabiliyorsak yine güzel bence.