başlıca sebeplerinden biri türkiye'nin savaşa girmemesinin almanya'nın işine gelmesiydi. bilindiği gibi kurtuluş savaşının etkilerinden yeni yeni kurtulmata başlayan türkiye'nin ikinci bir dünya savaşını kaldıracak ne maddi ne de manevi gücü vardı. hitler'in müttefiklerinden mussolini'nin gerek boğazlarda gerek de ege'deki adalarda hak iddia etmesi üzerine paniğe kapılan türkiye'nin savaşın başlarında izlediği politika müttefik devletlerin yararınaydı. bununla birlikte ingiltere ve fransa sürekli olarak türkiye'ye "savaşa gir" baskısı yapıyorlardı. türkiye savaşa girmeme gerekçesi olarak askeri ve mali yetersizliği bahane ediyordu. fransa'nın kısa bir süre sonra tamamiyle alman işgalinde kalması sonucu muhatapların sayısının da bire inmesiyle türkiye üzerindeki baskıda gözle görülür bir hafifleme olmuştu. ingiltere'den askeri ve maddi yardım sözü alan türkiye, almanya'nın olası bir saldırısına karşı önlem olarak trakya'daki köprüleri atmaya ve geceleri karartma uygulamaya başlamıştı. türkiye'nin savaşa girme konusunda bir diğer çekincesi ise sovyet rusya'nın politikasının belirsizliği idi. kurtuluş savaşında en büyük yardımı gösteren sovyet rusya'ya karşı sempatisini hiçbir zaman gizlemeyen türkiye bu dostluğun kısa sürede bozulabileceği ihtimalini de elden bırakmıyordu.
hitler ise rusya'yı işgal planları çerçevesinde sovyet yönetimi altında yaşayan türki halklara büyük önem veriyor, zorlu rus cephesinde yerel halkların kışkırtılarak kullanılmasının almanlara tasarruf sağlayacağını düşünüyordu. bu politika çerçevesinde hitler, türkiye'deki reich büyük elçisi
von pappen aracılığıyla dönemin turancı çevreleriyle irtibata geçti ve türklerin aryan olduklarını, almanların amacının rusya'yı gerileterek türkiye'nin kapılarını turan ellerine açmak olduğunu söyleyerek kamu oyunun sempatisini almanya üzerine çekmeye çalıştı. kısmen başarılı olan bu politika dönemin ünlü ve barışsever karikatüristlerinin çalışmalarına bile yansıdı. mecliste "almanların yanında savaşa girelim. turan'ı kuralım" nidaları yükselmeye başladı". gelgelelim zaten türkler birinci dünya savaşında almanlarla aynı safta savaşmış olmalarından ve onlarında türkiye gibi haksız bir antlaşmayla gereğinden çok toprak kaybettiğini düşünmelerinden almanlarla savaşa tekrar girme düşünceleri belli bir rahatsızlığa neden olmuyordu. italyanların yunanistan dağlarında bozguna uğramasıyla rahat bir nefes alan türkiye müttefiklerden beklediği maddi ve mali yardımları yavaş yavaş almaya başlamasına rağmen almanya ile saldırmazlık antlaşması imzaladı. dünya diplomasisinde ders olarak okutulması gereken bu çelişkiye göre türkiye müttefiklerle aynı safta yer alıp müttefiklerin düşman olduğu bir ülkeyle saldırmazlık antlaşması imzalamış oluyordu. bu saldırmazlık antlaşması türkiye'nin müttefik saflarında savaş girmesi durumunda almanların türkiye'yi işgal planlarının da rafa kaldırılması anlamına geliyordu.zira savaştan yıllar sonra açıklanan belgelere göre alman ordusu
zonguldak ,
istanbul,
ankara gibi kentlerin yangın bombalarıyla kısa sürede yok edilebileceğine dair raporlar hazırlamıştı.
savaşın gidişatı, abd'nin dahil oluş süreci ve yeni cephelerin açılmaya başlaması, ingiltere ve sürgündeki fransız generallerinin oluşturduğu müttefik kanadının türkiye üzerindeki baskılarının bir süreliğine de olsa hafiflemesine neden oldu. bu dönemlerde almanların rusya işgal planlarını yürürlüğe koymasıyla wermacht kapsamında bir türk birliği de oluşturulunca türkiye türklerinden bile gönüllü olup almanya safında savaşmaya çalışanlar oldu. (bkz:
altemur kılıç) bu dönemde türkiye'nin tarafsızlığı da tartışılmaya başlamıştı . zira "savaşa girmiyorum" diyen türkiye almanlara savaşta kullanılması kaçınılmaz bir malzeme olan krom satışından vazgeçmiyor , bunu da savaş öncesi yapılmış olan ticaret antlaşmalarına bağlıyordu. alman savaş gemilerinin silahlarını sökerek kendilerine ticaret gemisi havası vermeleriyle boğazlardan geçişlerine izin verilmesi ise müttefiklerin sabrını taşıran son olay oldu ve bu skandalın sorumlusu olarak görülen kurt diplomat
numan menemencioğlu görevinden alındı.
almanya'nın rusya işgalinin başarısızlığa uğramasıyla sona doğru yaklaşması türk dış politikasının alman sempatisi üzerine olan yoğunlaşmasını bitiren bir unsur oldu. bu dönemden sonra türkiye yavaş yavaş müttefik güçlerin güdümüne girecek ama yinede son gün ve son dakikaya kadar almanya'ya savaş ilan etmeyerek bir anlamda bu durumun bir zorunluluk olduğunu ifade edecekti. savaştan sonra açıklanan nazi belgeleri ise türk kamu oyu üzerinde yaratılan turan sevdasının bir kandırmacadan ibaret olduğunu ortaya koyuyordu.