dünyanın salt insanlar için kurallarla bezendiğini düşünen gafil insanların sayısı hiç de az değildir..oysa hayvanların yaşadıkları ritüeller, iklim ve göç hafızaları, ebeveynlik duygusunun esasları, zevk algısı, bölge sahiplenme ( vatan sevgisi) ve tabii ki hemşehricilik olgusu güdüsel bir kod olarak benliklerinde vardır..düşünün ki kuzey avrupa dan afrika ya her yıl göç eden kuşların uğrak yerleri genelde aynıdır..ya da vardıkları yerlerdeki bölge aynı bölgedir..kaplumbağa aynı sahillere, somon aynı nehirler, penguenler aynı kayalıklara..örneğimiz kırlangıç olsun misal; çankırı da konaklayan bir kırlangıç neden hep orayı tercih eder de güngörmüş, erguvani renklere aşık bir kırlangıç hanesi hep boğazda ikamet eder? gelenekler hayvanları bu dünyaya bağlayan yegane olgudur da ondan..boğazda yaz aylarını geçiren bir kırlangıcın ötüşü ile yozgat ta kendine yurt edinmiş bir kırlangıcınki aynı mıdır? yedikleri böceklerden, ciğerlerine çektikleri nefese, kokulara kadar ayrı özellikler sergileyen bu hayatta kuşkusuz ki ötüşler, duruş, gelenek ve görenekler ( ritüel) de ayrı olacaktır..bir de dostlarım, ara hayatlar vardır..bildiğin köksüz, serseri..örneğin 5 gün istanbul, hızlı ve seri uçuşla sonrasında afyon, efendime söyleyeyim yozgat , anamur gibi yerlerde serkeşçe dolananlar..işte kilit canlılar bunlardır konumuzu aydınlatacak..onlar bu kültürleri gözlemleme olanağı bulan canlılardır..hazreti süleyman ın hakim olduğu kuşdili bilgisi bizde olsa ihtimaldir ki şöyle diyaloglara şahit olacaktık;
- ellaham sen yadırgısın..hankı zaman geldin boralara? bıldır geldimizde de sana benzer biri varıdı da ellaham sen değildin..bu sene biz bodularla geldik ki ne gafa galdı ne uyku..neyse ki onlar öteaaçede galdılar da gafayı dinleyoz..bunlar çığırdıkça ben bi hersleniyom bilemezsin..anam bunlar çığırdıkça bizim çocuklar mazaratlık yapmaya başlıyolar mı? zahar yüz buluyolar..mazaratlık peşinde uçmaktan ne çitlek yeyolar ne goruğ yeyolar, ne diyim sağa ne de sellelerimizle yapdığımız yuvalara rahat veriyolar..tüm horanta doplandık bu mazaratların peşinde goşturuyoz..eme döşüm ağrıyo, eyaalarım sızlıyo..sen niyniyon, nerden geliyon?
* * *
oysa istanbul da bir erguvan ağacındaki serkeşimiz kendisini ihtimaldir ki bir konak sohbeti içinde bulmuştu..doğal olarak hayvanlar arasında da bu farklılıklardan kaynaklı hemşehricilik algısı da bir güdüsel gereklilik olsa gerektir..
antalya civarı;
gardaş, biz de sivaslıyık..nerden geldin? hafik..oo..hemşerim benim..ben de kangallıyım..ya buranın sineği nerdee kangalın nerde..madem hemşeriyiz aynı grupta gidek, birbirimizi kollarız hemi de..hee, kenya ya mı siz de?..valla bah hemşerim ayrılmıyak ha..
* * *
hayvanların şehirlisi ayrı uyumludur taşralısı ayrı sert ve tutucu..sokaklarda binlerce insanla yanyana yürüyen köpek kuyruğunu sallayarak kırmızı ışığı beklerken köyde olanı yabancıya dünyayı dar eder..ve bu böylece sürer gider..