çoğunluğun ağzından belli sıklıkta dökülen bir cümle bu. "hayatım dizi/film gibi..." ya da "hayatımı yazsam roman olur." ama anlattıkları hayatları dinlediğinizde, sıkıcı bir hayat hikayesinden ya da kişiler arası çatışmalardan daha fazlasını pek duymayız. burada bir yanılsama var, hayat illüzyonu. bu yanılsamaya sebep olan şeyin; kaliteli film ya da dizi gibi yapımlarda ana karakterle kurulan bağ ile alakalı olduğunu düşünüyorum. kilit nokta burada bence. yani bu yapımlarda karakterle öyle bir bağ kuruyoruz ki onun başına gelen şeyler bizim başımıza gelmiş gibi hissederek kurgudan o derece etkileniyoruz. zaten kendi hayatlarımızda böyle bir özdeşim kurmaya gerek kalmadan her olaydan duygusal olarak etkilendiğimiz için başkalarına basit gelen olaylar bile bizim için bir roman, dizi ya da film gibi his yaratıyor. kısacası hayatlarımız dizi ya da film gibi değil, daha çok sanatsal filmler gibi olabilir belki. gündelik sıradanlıkta, sessiz ve hatta sıkıcı. lütfen hayatlarınızı abartmayın. bu, hayatlarınızı kendiniz için daha çekilmez kılmaktan başka bir işe yaramıyor. hayat, asla trajedi veya kusursuz bir kurgu, kaderin ördüğü ağ değildir. olaylar sadece gelişir ve bizler bu olaylara duygusal reaksiyonlar veririz. evet. her şey bu kadara basit, bizler bu kadar basitiz.