şayet ikili ilişkiler söz konusuysa ve bu söz söyleniyorsa, söyleyen taraf, söylenen tarafın düşüncesine katılıyormuş gibi görünebilir. hatta katılmış bile olabilir. gel gelelim, bu durum her zaman o kadar basit değildir.
eğer ortada bir haklılık/haksızlık durumu varsa, bunun mücadelesi de var demektir. en açık şekliye, ortada bir "biz" yoktur. ikili ilişkilerde eğer bir haklı aranıyorsa, haksızın da olacağından şüphen olmasın.
peki, haklılık neden önemlidir ki ikili ilişkilerde? üstünlük kurma çabasının, bu derecede egonun yönettiği ilişkiler ne kadar sağlıklı olabilir? dahası; eğer bu bir ilişkiyse ve bir taraf haklıysa, haksız olduğunu düşünüp diğer tarafa "haklısın" diyen, bu andan sonra kendisine o ilişkinin neresinde yer bulabilir?
hatta öyledir ki, bazı durumlarda "haklısın" kelimesini duymak, haksız olmaktan bile daha fazla acıtabilir insanı.
- haksız mıyım?
- evet. "sen", "bize" haksızlık ediyorsun.
bir ilişkideki en önemli olgu, karşılıklı güvendir. güvene dayalı bir ilişkide, ne haklı olur, ne de haksız. eğer bir ilişkide haklı/haksız aranıyorsa; bu o anda, spontane olarak gelişmiş bir durum olamaz. muhakkak ki, diğerinin haksız olduğunu düşünmüşlüğe dair bir geçmişi de barındırıyordur içerisinde. oysa başladığını hissetiğin anda bu duruma müdahale etmediğin her sıkıntı, ilişki için kartopu gibi büyümeye mahkumdur. iletişimsizlik, sonunda "haklı olma" kalkanıyla kendini koruma altına almaya mahkum eder kişileri. ayrıştırır haklılık, ilişikleri...
bir ilişkide hak arama çabası başlamışsa, o ilişki bitmek üzeredir... geçmiş olsun.