uçaktan paraşütle güle oynaya inebilirsiniz.
(bkz:
düğün gecesi)
baltayla kolunuzu indirip, o an kan kaybından filan ölmeyip sevgilinizle aşkınıza devam edebilirsiniz.
(bkz:
zulüm)
bütün erkekler kas kafalıdır, kadınlara eziyet ederler. kadınları hep yanlış anlarlar, kadınların kendilerini ifade etmelerine izin vermezler. kadınların da kendilerini ifade etme istekleri yoktur, ifade de edemezler. herkes her şeyi yanlış anlar, filmin sonunda anlaşılır.
kartal tibet özellikle bu konularda bir numaradır.
hastaysan, öleceksen ya da sakat kaldıysan sevdiğin kişiye kötü davranıp, onu kendinden uzaklaştırabilirsin karşındaki kişi üzülmesin diye. sanki kötü davranınca üzülmüyor.
ilk birliktelikte hamile kalmamak imkansız gibidir, gerçekte bu kadar yüksek bir ihtimal değil.
kadına şiddet normaldir, duygusal şiddet zaten hep var. en elit, zengin, avrupa görmüş erkeklerin bile rahatlıkla kadın tokatladığını görebilirsiniz.
ailenin şerefi, istemdışı dahi olsa kadınların biriyle cinsel ilişki yaşayıp yaşamamasına bağlıdır.
zengin kızlar genelde çalışmaz, fakir, ihtiyacı olan kızlar fabrikalarda çalışır. erkek adam aynı yerde çalışsalar bile evlenince karısını çalıştırmaz.
çocuğunuz olmuyorsa ya da erkek olmamışsa bunun suçlusu (!) mutlaka kadındır, değiştirin.
başrol kadınların hepsinin sesi çok güzeldir, ve bir noktada ünlü bir şarkıcı olup hayatlarını böyle kazanırlar.
kadınlar mazbut görünmek istediklerinde başlarına bir eşarp bağlarlar. ama o dönemde tesettür giyim yoktur. mini etekli ve normal eşarplı pekçok kadın görebilirsiniz.
bütün orta ve orta üst sınıfın evinde amerikan bar vardır. misafire kahve, çay ikram edilmez. viski ikram edilir. bu adeta bir elitlik göstergesidir.
1960'ların, 1970lerden daha açık ve modern olduğunu görürüz. 1960lı yılların siyah beyaz filmlerinde ediz hun, izzet günay ve türkan şoray'ın dilli dudaklı, yalayıp yutmalı french kisslerini görürüz. 70 muhtırası dönemlerinde türkan şuraya kanunları başlamıştır, dünyada cinsel devrim başlarken. her darbe 80 de dahil türkiye'yi daha geriye götürdüğünü, muhafazakarlaştırdığını görüyoruz.
kıt kanaat bile olsa tek maaşla 6-7 kişinin geçindirilebildiğini de öğreniyoruz.
zenginlerin genelde hep fakirlere aşık olduğunu ve evlenmek istediğini görüyoruz, gerçek hayatta pek böyle değil.
kadınlar genelde 1 kişiyi sever ve onunla kavuşamasa bile başka kimseyi sevmez, hayatına almaz, cinsellik yaşamaz. öyle ölüp gider. onu aldatsa, yalan söylese terk etse bile. bu takıntılı ruh hastalığı haline aşk, sevgi derler. bunun gibi erkekler de vardır ama onlara en azından cinsellik serbesttir.
fakir birden zengin olurken, muhakkak zengin de aynı anda parasını kaybeder, iflas eder. fakire gün doğar. buna kaderin cilvesi deriz.