bizde çalışmaya erken gelenler var. çalışmak için değil, iş yeri dışında sosyal bir yaşamı yok herifin. geliyor iş yeri arkadaşlarıyla, iş yeri alışılmış yapısıyla ilgileniyor, vakit geçiriyor. al bu insana nereye koyarsan koy bakalım.
refah devleti olsam ben de bunları dile getirirdim. peki refah devleti nasıl olunur ? ilk değişmesi gereken şey nedir? ilgili bir link için bkz.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45626450
bir buçuk yıldır bu sistemle çalışıyorum, kendi işim. verimliliğim çok arttı, ciromuz neredeyse iki kat arttı.
insani olan sistem budur.
finlandiya'nın çocuklara çok yüklenmeden eğitimde de çok başarılı oduğu bugünlerde konuşuluyor. başbakanın çalışan kesime yönelik söylediği bu temenniler de ne kadar doğru; insanlar en güzel yıllarını kapalı ofislerde kendilerinin seçme hakkının olmadığı 3-5 iş arkadaşıyla geçiriyorlar. hayat , iş oluyor .oysa bu yanlış.
başkan öneriyor bir de...
bizim ülkemizde -ki ülkeme aşık biriyimdir- kraldan çok kralcı var. evinde, izinli gününde bile işi takip edecek kadar hasta insanlar tanıyorum. öğle yemeği sırasında bir yandan yemek yiyip diğer yandan işi sürdüren insanlar tanıyorum. bence bu durumların tamamı hastalıktan öte değil ama onlara sorarsanız bu çalışkanlık göstergesi.
işim, hayatımın önüne geçtiği anda çalışkanlıktan çıkar ve hastalığa dönüşür. hep bunu savundum. çevremde beni tembel olmakla suçlayanlar oldu ama evde oturup resim çizmek, kitap okumak, bir yerlerde oturup arkadaşlarımla sohbetler etmek tembellik değildi hiçbir zaman. tembellikse de evet tembelim ama bu şekilde rahatlıyorum. saat kavramını düşünmeden sokaklarda boş boş yürümek varken, molaya bile saatle çıkmak neden bir insana iyi gelir anlamış değilim.
tuzum kuru değil arkadaşlar. bir sürü borç ödüyorum ailemle birlikte. babam esnaftı ve battık, şimdi kalan borçlarımızı bitirmeye çalışıyoruz. bu haldeyken bile yine de çalışmaya bu kadar bağımlı değilim. olmazsa çıkarım.
yani demek istediğim, kendimize vakit ayıramadıktan sonra neden yaşayalım ki? ya da yaşıyor muyuz ki?
simdi size kendimden bahsedeyim azicik.. turkiyede calisirken haftada 45-50 saat kadar calistigim bir isim vardi, ctesi gunleri de calisilirdi.. mesai ucretleri odenmezdi.. sonra hollanda'ya yerlestim.. calisma saatim haftada 40'a dustu.. ctesi pazarlar da tatil.. ne yaptim??
hemen freelance isler kovalamaya basladim.. buldum.. suan 2 iste haftada ortalama 60 saat calisiyorum.. 80i buldugum zamanlar da oluyor.. maksat kenara daha fazla para atabilmek, daha fazla yatirim yapabilmek, hem kendimizi hem cocuklari daha fazla garanti altina alabilmek..
bizim gibi fakir ulkelerde survival kulturu vardir.. bizler yasadigimiz cografya itibariyle hep yarini dusunerek yasamak zorundayiz.. genlerimize islemis durumda bu artik.. sokup atmak on yillar alir.. belki daha bile fazla.. her zaman on yil sonra rahat edebilmek uzerine planlar yapmak zorundayiz..
bizim ulkemizde ya da bizim ayarimizdaki ulkelerde bu sistemler islemez.. neden?? cunku yarin ne olacagi belli olmaz.. finlandiya'da?? oyle dertler oldugunu zannetmiyorum.. ekonomik kriz benzeri seyler, toplu isten cikarmalar filan ekstrem durumlardir.. oldu diyelim devlet ya da sigortan senin ihtiyaclarini ciddi anlamda karsilar.. mesela ev alirken bile yaklasik 1000 euroya bir sigorta yaptirirsin, issiz filan kalirsan calisamadigin surece mortgage taksitlerini sigorta oder..
ozetle bize hayal onlar.. ekonomi izin verse de zihniyetimiz izin vermez..
(bkz:
bertrand russell)
(bkz:
aylaklığa övgü)
85 yıl önce zaten söylenmiştir.
kesinlikle mantıklı bir öneridir. yıllardır ruhumun derinliklerinde gizli ve olabiliritesi yüksektir. ki zaten avrupa yıllardır adı konmamış (teamülen derler sanırım) bu sistemi yaşamakta. belçika özelinde bahsedeyim ayda sadece 1 cuma çalışırdı arkadaşım. geri kalan 3 cuma ya evde çalışacağım diye gitmezdi ya da 10-12 arası toplantı olur dönerdi eve. yani pratikte 3 gün tatil 4 gün çalışma zaten halihazırda var.
tabii bunu yapabilmek için önce eşit gelir dağılımı sağlamak gerek. adalet gerek. herkes işini yapacak; ülke çapında adalet ve işbirliği olacak.
doğu sistemlerinde kültürel olarak mümkün görmüyorum. ancak teknoloji ilerlerse belki başka bir versiyon olarak ortaya çıkabilir. ama zor.
ülkemizde cumartesi günü de tatil olsun yeterli bence. özel kesim çalışan nüfusun büyük çoğunluğu cumartesileri de çalışıyor.
kapitalist sömürü duzeninin yeni oyunudur bu. zamaninda ford demiski araba yapiyiruz da bunlari satacak adam lazim, e alacak adaminda binmesi için zaman lazim. ne yapalim tatili haftada 2 gune cikaralim da insanlar hafta sonu gezmek icin arabaya ihtiyac duysun demişler. dikkatli olmak lazim yani.
ama sahsen bizde oyun studyomuzda haftada 4 gun is 3 gun tatil senede de 1 ay yaz 1 ay kis tatil uygulamasi yapmayi dusunuyoruz.