muhalif yaşam felsefesinin, ekonomik sistemlerin yan (örn. kariyer) ve ana motorları (mülkiyet) ile ilişkisinin çelişkiden ibaret oluşunun ortadan kalkmasından kaynaklanır. sistem sadece çelişki kavramının kendisini değil; peşinden koşulmadığı takdirde asla eylenemeyecek felsefelerin de asla peşinden koşulmamasını sağlayan koşulları da içselleştirmiştir. bu noktada, sadece ve sadece eylemle gerçekliğe dönüştürülecek muhalef felsefelerin hayali şekil, şema ve imajlarını da bu çelişkili dinamiğe dayanarak maddi hesapların hizmetine koşmuş, bu zihinsel soyut gerçekliği somut ürüne dönüştürerek bir başkasının kariyer yollarını oluşturmuştur.
sanat dallarında biçimsel gerçeklikten kopmanın, örgütlenmiş düşünce biçimleri sayesinde kendi bekası için ekstra çabaya gerek bırakmayan sistemin oluşturduğu kurgusal gerçeğin "gerçekçi" yapılarına soyutlama yoluyla saldırmasının altındaki ideolojik tavrı; muhalefeti görmek ilazım gelir. burada hafif bir zihin jimnastiği bizlere postmodern sanat denen hadisenin ne kadar sahtekarca bir tezgah olduğunu görünür kılacaktır.
öte yandan, "felsefesi fight club olup kariyer için yırtınan it" diye bir şey yoktur. "it" default gelmemektedir. eğer ki tüm bu koşulların bilincinde, gerek entelektüel gerekse yaşam araçları açısından yeterince özümsemiş bir insandan bahsetmiyorsanız. işte gerçek "it" odur; böyle insanlar yok da değildir. ama önları görmezsiniz; hayatta çok ortada olanları dahi pek görünmezler. yoksa işin esprisi kalmazdı.
evet, "
aslında it yok" diyorduk, felsefesiyle çeliştiği halde kariyer için deli gibi emek harcayan insan için ortada bir çelişki yoktur. çünkü sistemle çelişen felsefeyi sürdürmenin sistemin tanımlarıyla eninde sonunda ölüm anlamına geldiği koşullardan başka türlü bir yaşam biçimi bilmemekte; merak etme imkanları düzenli olarak elinden alınmakta; bunun ciddi bir çelişki olduğunu fark etmesinin imkansız olduğu bir düşünce bütününü, kendisini bu yönde eleştiren insanlarla birlikte her gün bizzat kendisi yeniden üretmekte ve yaymaktadır.
siz "sana benzemeyeni yok et" özelliği üzerinden sürekli kendini düşmanlılla yeniden tanımlayan ve en temelde de bu özelliğini eleştirdiğiniz sistemi sorgulamıyorsunuz; bu mesai ister. onun yerine kendi fikrinizi temellendireceğine, sizi melodramatik bir öfkeli muhalif; bir
jimmy porter haline getireceğini varsaydığınız düşüncenizle, size göre kallavi bir çelişkiye imza atan insana "it" demeyi seçiyorsunuz. dediğim gibi aslında ortada bir it yok. sadece size benzemeyeni yok etmek istiyorsunuz; sizin sistem üzerinde tanımlanabileceğiniz en muhalif şekil bu. en yüksek muhalefetiniz acayip çelişen adamlara "it" diyebilmek, böylelikle ayrılığı derinleştiriyorsunuz, döndük mü başa?
sistem mekanizmalarla çalışır. muhalefet ile yol açıp birbirini aydınlatmaya çalışmak da yine mekanizma ile gerçekleşir. sistem muhalif mekanizmaları görünmez kılan; haz, mülkiyet, erdemsizleştirme ve kişiliksizleştirme temelli mekanizmalarla birbirine eklenip güçlenecek bireyler yerine takım elbiseler içinde dolaşan "it"ler ve onlara "it" diyen diğer takım elbiseliler üzerinden kendini her an yeniden sağlama alır. en büyük başarısı da buradadır hani; sistemin simgeleri ve kodlarının güvenli alanı her daim diğerini tehdit eder, seçmemeyi isteyeni ötekileştirir. savaşmamayı seçenle (vicdani ret) savaşır. barış isteyene karşı nefret örgütler (bunu da genelde gerçekleşen tüm iri yarı kıyımların altında yatan ana iki faktör olan ırk ve din kavramlarını kutsayarak yapması ayrı bir ironidir. bu irrasyonellik ile dünyanın en balkaymak insanını ağzında salya ile cihada koşan bir nefere dönüştürebilir sistem. aslolan zihni ele geçirmektir).
burjuva yaşamının günlük yaşamda insan imgesini "hizmet veren" ve "hizmet alan" tanımlarına indirgeyerek parçalaması, yaşam tarzının bir alternatifi olamayacağına dair yanılsamalı zorunluluklar içinde kendini mümkün en muğlak alana çekerek ipleri elinde tutması, sahiplenmenin alternatifinin ölüm olduğu fikrini insanın genlerine işler. o yüzden, felsefesi fight club olup kariyer için yırtınan bir insanı, kendi mülkiyet ve şehirlilik çelişkilerini çözmemiş -kusursuz bir çözümden bahsetmediğim tahmin edilebiliyordur sanırım- bir başka insan belki de eleştirmemelidir. hayır, hakkı olmadığı için değil, perhiz ve lahana turşusu arasına sokulmuş nifaktan değil. sadece ve sadece eleştiri kavramını soysuzlaştıracağından.
zira bir insana "it" derseniz eleştiri değil, hakarettir o. içinizdeki tyler durden nereden geldiğini göremediği-niz ani bir sol kroşeyle yere serilirse, o kadar kudretli olmayabileceğini anlarsınız.