fabian oder der gang vor die hunde

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

yönetmenliğini dominik graf'ın yaptığı, oyuncu kadrosunda tom schilling, saskia rosendahl ve albrecht schuch'un yer aldığı film.

film, 1-5 mart 2021 tarihleri arasında düzenlenecek 71. uluslararası berlin film festivali'nin ana yarışma bölümünde büyük ödül olan "altın ayı"yı almak için yarışacak.
1 favorites - -
dün kino alman fimleri gösteriminde izlediğim erich kastner'in nazi döneminde yakılan, aynı adlı romanından uyarlanan 2021 yapımlı 3 saatlik devasa dominik graf filmidir. ben çook beğendim.
hedonist bir kültürün revaçta olduğu 1931 berlin'inde geçen hikaye büyük buhran sonrasında, berlin' de reklam metni yazarı olarak çalışan fabian'ın hayatından bir kesiti anlatıyor. film aynı zamanda faşizm öncesi almanya'yı çok çıplak yansıtarak keskin bir kontrast oluşturuyor. genel anlamda da filmin aşkı adeta shakespeare gibi ele alıp geri kalan her şeye sarkastik yaklaşması uslubunu biraz sertleştirmiş. bu, seyir zevkini artıran bir gerilim yaratmış.
filmde labude karakterinin sonu dışında heyecan verici sekans yok ya da garip şekilde en çarpıcı şeyler bile sıradan olarak aktarılmaya çalışmış. labude karakterine de bayıldım ayrıca.
filmde cinsellik geniş yer kaplıyor, erotik sahneler de son derece estetik çekilmiş. fabian'ın psikojenik nöbetlerinin klip gibi çok hızlı yansıtıldığı sahnede birkaç gotik dönem resmi gördüm. tam bir disosyasyon betimlemesiydi, bayıldım.
şu replik de tam bir weimar cumhuriyeti manifestosu gibiydi.
"apandisit sosyaliste benzer, çünkü onsuz daha rahat edersiniz."
0 favorites - -
ideal bir dünya inancına tutunan ve bugünün dünyasından umudu kesmiş bir hayalperest olan fabian’ın hayatına çöküşe doğru gitmekte olan almanya özelinden bakan film, uzun süresiyle uyarlandığı romanın tadını bırakmayı başarıyor. henüz ilk dakikasından itibaren her yönüyle farklı anlatım tarzı ve teknik ayrıntılarda alınan risklerle doğru yolda ilerleyen film, 1930’lar weimar almanya’sına sarkastik bir bakış atarak hedonizm yüklü bir ülkenin röntgenini çekiyor. geçtiği çağa uygun modernist film teknikleri ve arşiv görüntüleriyle anlatısını güçlendiren hikâye, seyircisini farklı bir aşkın içinde çıkardığı yolculukla görevini başarıyla tamamlıyor.
0 favorites - -
--- spoiler ---

döneme doyduk, farklı kollardan ilerleyen temalara doyduk, görselliğe ve diyaloglara doyduk, konunun zenginliğine doyduk, ama fakat son birkaç dakikaya girilirken sanki hala eksik-kopuk şeyler söz konusuydu. derken fabian öldü ve ben saatler sonra tekrar düşününce, o an fark etmediğim, mümkünler arası en olası olmayan ama en yaraşır sonucun gerçekleştiğini fark ettim. o evren ve fabian'ın bir arada var olmaları gerçekten de mümkün değildi. o fabian ki weimar'da yerini ve kendisini bulamamıştı. yaşasaydı, muhtemeldir ki bu defa bir çocuğun hayatını kurtarmak için değil bir nazi subayının sıktığı kurşun sonrası o nehire atılacaktı. fabian iyi ki öldü. o kafede her gün saat üçte bekleyeceğini söyleyen cornelia kedere sevk etti belki. oysa hikayenin gelişiminden itibaren fabian vardı cornelia vardı ama o heyecan verici ilişkiden eser bile kalmamıştı ve kimseler buna oralı değildi. ölüm işte, çoktan kanıksanmış duyguları uykusundan uyandırıveriyor. üstelik labude'un boktan yere canına kıydığı bir yaşamda benim diyen aşkı yaşasa fabian, ne fark eder?

--- spoiler ---
0 favorites - -
bu filmi ilk izlediğimde kendimi kaybetmiştim -ki bu da üç saatlik bir destan için söylenebilecek en iyi şey.

birçok katmanı ve teması olan filmin duygusal çekirdeğini, büyük siyasi çalkantıların ve ahlaki çöküşün yaşandığı bir dönemde, yazar adayı jakob fabian (tom schilling) ile hırslı oyuncu adayı cornelia battenberg (saskia rosendahl) arasındaki acı tatlı aşk hikayesi oluşturuyor.

filmin anlatısı sıçramalı ve kaotik, ancak bunun açıkça böyle amaçlandığını düşünüyorum. fabian ve cornelia arasındaki ilişki filmin kalbi ve ruhu. filmin ikinci en önemli karakter dinamiği fabian ve en iyi arkadaşı stephan labude (albrecht schuch) arasındaki ilişki. fabian toplumun kötülüklerini gören ve yorumlayan ancak bu konuda bir şeyler yapmaya kalkışamayacak kadar kaderci bir gözlemci iken, labude daha çok olumlu, değişim konusunda hala umutlu olan bir aktivisttir.
nazilerin iktidara gelişi filmin sadece arka planında yer alıyor ama bir gölge gibi filmin üzerinde beliriyor. yönetmen dominik graf, weimar cumhuriyeti'nin son dönemlerindeki çöküşü canlı bir şekilde tasvir ediyor, günümüzle bağlantı kuruyor ve bizi ahlak, dürüstlük, mutluluk, gerçek, aşk, özlem, sanat, aktivizm ve hayal kırıklığı hakkında düşünmeye zorluyor.

film; deneysel, eğlenceli, rüya gibi ve görsel olarak büyüleyici. alışılmadık ve zaman zaman değişen en-boy oranı, büyüleyici sinematografisi, mükemmel prodüksiyon tasarımı, arşiv görüntülerinin ilginç kullanımı, olağanüstü kurgusu ve şiirsel dış ses anlatımı en dikkat çekici yönlerinden sadece birkaçı.
0 favorites - -