akıllara bilgisayar oyunlarında zıplama tuşuyla bonus toplamayı getiren, bilimsel üretimi teşvik etmesi beklenen, ama "bilimsel üretiyormuş gibi yapmayı" teşvik edici bir uygulamaya dönüşmüş ödenek türü. burada iki sorun var aslında.
1) bu akademik teşvik uygulaması, sistemin diğer unsurlarındaki mantık hatalarını düzeltmeden getirilmiş, dolayısıyla yamalı bohça gibi durmuş;
2) aklı çakal çukal işlere çalışan insanlar bu teşvikin niteliğini bozmakta...
üniversitede bu komisyonlardan birinde görev aldığım örnek olaylar üzerinden bir analize gireyim...
x kişisi, bir kongrede bildiri olarak sunulmuş çalışmayı uluslararası kongrede sunulan bildiri olarak vermiş. ancak bu bildirilerin basıldığı kongre kitabının da isbn numarası olduğu için aynı zamanda kitap bölümü olarak da vermiş. bunu zaten bilimsel araştırma ve yayın etiği ilkelerine aykırı olduğu için saymadık ancak sonra bunu yapan x,y ve z kişileri başka hocaları örnek göstererek bizi şikayet ettiler, papaz olduğumuzla kaldık, bu biiiiiiir....
uluslararası kongre deyince önce bir duracaksınız. örneğin almanya'da konusu belli, alanı belli kongreler var; ama almanya'da alanı ve konusu belli olmayan "sosyal bilimlerde güncel gelişmeleri araştırma, takip ve bunu birbirimizle paylaşma kongresi" şeklinde, düzenleme kurulunun özbekistan, ukrayna, çin ve abd'den adı hiç duyulmamış üniversite ya da yüksek okullarda kendi halinde takılan teyzeler ve dayılar şeklinde bir gruptan oluştuğu kongreler var...
bunlardan ilkine katılım için gönderdiğiniz bildiri özetleri sıkı hakem denetimlerinden geçer; gerçekten kongreye nitelik ve konu itibariyle uygun görülürse kabul edilir. diğerinde ise ortaya karışık, "kim olursan ol gel, yeter ki gel, yeter ki para ver" tarzında, tıpkı bir otobüs durağında rastgele yan yana gelmiş ama birbiri ile alakası olmayan, tek ortak amaçları 230 numaraları otobüse binmek olan bir topluluk gibiymişçesine bir topluluk olur. daha da ilginci, bu kongrelerde "en iyi bildiri ödülü" adında bildiri ödülü verilir. normal olan kongreye tam metin gönderenlerden, o kongrenin alanında uzman bilim insanları tarafından oluşturulan bir jürinin bu "en iyi bildiri ödülünü" gerekçeleri ile bir kişiye vermesi bunu da kongrenin sonunda açıklamasıdır. anormal olan ise, bu bizim rastgele bir otobüs durağında yan yana gelmiş amcalarla teyzelerin kongrelerinde birden çok "en iyi bildiri ödülleri", ortada tam metin falan yokken, hatta kongre bitmemişken, yani bütün sunumlar yapılmadan, "batan geminin malları" şeklinde dağıtılır. sonra bu dağıtılan "en iyi bildiri ödülleri" alınıp itina ile akademik teşvikte oldukça yüksek bir puan karşılığında bozdurulur... hatta bu ortaya karışık kongreden ödül alan x kişinin iki tane de arkadaşı kongre bilim kurulundadır. çok ilginç.
ancak daha ciddi uluslararası bir takım başarıların bu akademik teşvikte bir karşılığı yoktur. bu ikiiiiiiiiiii........
üçüncüsü de şu; akademik teşvik konusu kesinlikle ilgili bilim alanlarının arasındaki farkı gözetmeksizin oluşturulmuş. örneğin hukuk alanında da proje yapın diye baskı oluyor üniversite yönetiminden. hukuk alanında proje yapmak için ciddi bir zaman gerekmekte. çok fazla bürokratik iş olur, bunun yanında siyasi bağlantılar gerekir, ancak özellikle bakanlıklar, adliye vb kurumlarla çok güzel işler, projeler yapılabilir. bunlara gönüllü olup fikirleri olan genç akademisyenler de ne yazık ki "ne ders olsa veririz" kıskacında haftada 25-30 saati bulan bir ders yükü ile boğuşmaktadır. öğrenci sayıları yalnızca bir ders için 300'lere ulaşmaktadır. bunun birkaç ders için olduğunu düşünelim, sayı 1000'lerde... bunun yanında yüksek lisans tez yönetimi işi de ciddi zaman almaktadır. bu tezleri proje olarak yazın da diyorlar ama bence bu da etiğe aykırı bir durum. olsa olsa öğrencinin projesi olur, oraya hoca kendi adını proje yürütücüsü olarak yazıyor, yaptığı iş tez danışmanlığı. proje yürütmek daha farklı bir olay. sosyal bilimler için en azından. bu nedenle akademik teşvikte ar-ge projeleri diye ayrıca ayrıldığını düşünüyorum. bu konuda bir kavram ve amaç kargaşası yaşandığını düşünüyorum.
akademik çalışma teşvik edilecekse önce ders yükleri azaltılsın. "ben şu şu dersi almak istemiyorum" demek için her kurulda bir insan kavga etmek zorunda kalmasın. onun dışında ek paraya ihtiyaç yok, akademiye giren herkes zaten bir merak ve araştırma duygusuyla bu işe yöneliyor; parası için değil. ders yükleri azaltılsa, her hoca yalnızca kendi uzmanlık alanına ilişkin 2 ders verse, bu kişiler zaten geriye kalan zamanda doğal olarak evinde oturup şizofrenik televizyon programlarını izlemeyecekleri için, okulda, kütüphanede merak ettiği konuları araştırıp okuyor ve üretiyor olacaktır.