yer: antalya'da sohbahar. öğlenki havaya aldanırsan gir plaja yüz o derece. ama gece-gündüz sıcaklık farkı 10 derece veya daha fazla. tshirt ile dışarda gezebilirsin ama tedbirli antalya'lılar akşama kalacaklarsa yanlarına kalınca bir şey almakta ihtimam gösterirler. ben de öyle bir sonbahar günü incecik blazerle çıktım. esrar içtik gece 11 sıraları dönüyorum eve yayan ışıklar boyunca dedeman'a. bir üşüme tribi girdi bana. hani üşüyünce elleri cebe atar, yağmur yağarkenki gibi başı ve omuzları düşürüp vücudu küçültüp üşüyen deri yüzey alanını minimize etmeye çalışırsınız. yağmur yağmıyordu ama öyle bir üşümeyle seyreden titreme halinde yaya gidiyordum. sonra üşüme tribi öyle oldu ki zangır zangır titriiyorum ve gittikçe kamburum çıkıyor, omuriliğim çemberimsi hal alıyor. giderek küçülüp tostoparlak olacaktım.
işte o an dedim: allah beni çarpıyor. yamuluyorum. adeta o halde tutulup kaldım. kas kasılı kalır boyun tutulması falan oluyor çeviremezsin boynunu bir yere. öyle yamuk yumuk sıcak eve kendimi zor atabildim.
edit: gerçi bir konyak+bitter çikolata çözermiş olayı. : )
edit 2: bir de benim teyze kızının tutulma olayı var akıllara zarar. o taa ortaokula giderken başına gelmiş. sırada otururken sıraya göğsüyle abanır gibi bir halde, işte rükuya varmanın hallicesi bir pozisyonda sırtı tutulmuş. garibim o halde servisle eve kadar gelebilmiş. onun için sosyal fobisini tetiklemiş olabilcek bir unsur. dolmuşa binemezdi bu kız. walla üstteki tutulmam da neredeyse bir rüku pozisyonu diye tasvir edebilirim.
benim dersanede klimanın tam enseme hava üfürdüğü yerde yarım saat kaldım. eve baykuş gibi kafamı hiç kıpırdatamadan girdim. utanç verici bir şey tabii ergenken utanç verici. yoksa takılmazsın böyle şeylere.