gurme olmadığını anladığı ana tekabül eden andır.
yirmili yaşların ikinci yarısından itibaren * karşılaştığım bir durum da etrafımdaki insanların birer lezzet avcısı haline gelmeleri oldu. kime sorsan nerde ne yenilir çok iyi biliyor. hangi hamburger, hangi pizza, hangi mantı, nerde, hangi gün, saat kaçta yenir hango garsondan sipariş edilir hepsini biliyor insanlar. varsın bilsinler, hiç lafım yok. benim lafım kendime. *
arkadaşlarla bir yer oturmayalım. yediğim yemekten de kendimden de cehaletimden de tiksiniyorum. yaklaşık olarak şöyle bir diyalog yaşanıyor:
1. arkadaş - (yarısına kadar yediği hamburgeri tabağa bıraktıktan sonra) yani bişey diyim mi? gerçekten başarısız.
2. arkadaş - evet abi köftesi hiç dinlendirilmemiş çok belli ya nasıl iş yapıyorlar anlamıyorum.
ben - (hamburgeri çoktan götürmüş, patatesleri acı sosla yiyebilmek için garsonlara kaş göz yaparken) bence fena değildi ya.
işte ben o anda "bence fena değildi ya" dedim ya işte beni keşke sikselerdi de demeyeydim. ağzıma tabağaın tersiyle vuralardı da bitirmeyeydim o hamburgeri. itin götüne girip girip çıkıyorum artık o masada.
1. ark - mano abi mano. hamburgeri sadece mano'da yiceksin onu da grilled bbq isteyeceksin. başka yenmiyor.
2. ark - aynen abi aynen. (kafayı sallayarak)
ben - manonuzu canonuzu sikeyim. gayet güzel işte.
pizza yemeye kalksak başka bir rezalet. kenarların çıtırlık seviyesinden tutun da üzerindeki malzemenin mevsimselliğine kadar tartışılmadık konu kalmıyor. hayran kalıyorum. ama tabi alalade bir yerde yemeye kalkışırsak hemen başlıyor götler:
-"abi bak bu bişey değil de galata'nın altında bir yer var. orada italian seasoning isteyeceksin. pizza neymiş göreceksin."
bu örnekler saymakla bitmiyor. ya ben? minnettar anadolu köylüsü gibi ne yesem beğeniyorum, tabakta hiçbir şey bırakmıyorum. hatta çok yenilen yemeklerin ardından ellerimi karnıma götürüp "yalnız iyi yedik" klişesini bile yerine getiriyorum.
her yemek muhabbetinde bir kere daha ne kadar düz bir adam olduğumu anlıyorum. düzüm, mutluyum.