3 nisan 2013 real madrid galatasaray maçı - Şükela: Nice | All

neyse yine çok zırvalar dönmüş. maçın kilit noktaları vardı ve bunların, çoğu yorumcunun gözünden kaçması artık bu hezimetlerin bizim futbol bilmezliğimizle alakalı olduğunu kanıtlar nitelikte.

hakem kötüydü, real fazla zorlamadı ve çok pozisyon bulamadı, biz bulduklarımızı atmalıydık falan da arkadaş, galatasaray'ın nasıl gol yiyeceği de belli, nasıl gol atacağı da.

malta'dan taçtan gol yiyen bir futbol ekolü olduğumuz için bunlar artık pek şaşırtmıyor. mourihno gibi bir adam, real madrid gibi bir takımla üstelik barnabeu'da hücum girişimlerini net olarak senin eksik bölgelerine yönelik kurguluyor. yani maça göre taktik üretmek zahmetine giriyor. buna karşılık sen madrid'in az da olsa bulunan zayıf noktalarını deşmezsen bu iş olmaz. iyi oynadım ama yenildime döner iş. sonuç elde var sıfır.

real madrid bir kontra takımı, hızlı hücuma çıkıyor ve bu hücumların başlangıç noktası sürekli xabi alonso'nun orta sahadaki ofansif adamları, hatlar arasında topla buluşturması. hiçbir şey bilmiyorsan, kanatları kapatmak yerine top kaybı anında ilk olarak xabi alonso'ya baskı yapacaksın. bunu yapmak selçuk'un aklına 70. dakikada geldi çünkü kenardan öyle bir talimat almamıştı. o dakikada xabi alonso ilk toğ kaybını yaptı. 8. dakikada ise golü hazırlamıştı bile. o golde eboue'nin takip hatası, semih'in dönememsi, mesut'un muhteşem ara pasından önce xabi alonso geliyor. o pas geçtiği anda pozisyon olacağı belli.

real'in özellikle devre başlarında yaptığı bir şey vardı ve bu da çok net galatasaray'ı iyi süzdüklerini gösteriyordu: geçen yıl eskişehir, bu sezon kasımpaşa maçlarından hatırladığımız galatasaray beklerinin arkasına uzun top atıp, melo'nun yardımsız kalmasından oluşan sağ ve sol iç boşluklarda ikinci topları kovalamak. bir sağa atarsın eboue'den seker melo alır. bir sola atarsın riera'dan seker melo alır. üçüncüde yine sağa atarsın eboue karşılar ama artık orada melo yoktur. olmaması da normal. (bkz: felipe melo/@resneli geyik) o toplara semih ve dany ikilisinden biri çıkmak zorunda kalınca da orta sahadan di maria, özil, ronaldo defansın arkasına sarkıp bizi dengesiz yakaladılar. sen bu sorunu çözmez ve real madrid gibi bir takım seni bu kadar ciddiye alır da bu sorunun üzerine giderse, şansın zaten sıfıra yakın.

maçın başında maçın vezirinin de rezilinin de eboue olabileceğini, eboue-semih mesafesini idare etmenin savunma anahtarı olacağını herkes biliyordu. sonuç: bir ters ara pas, bir ortadan ters kademe ve eboue-semih arasından yenen iki gol. ki ikincisine pozisyon bile denemez. vah efendim çok kolay gol yiyoruz. e yememek için özel çalışacaksın. arkadaş koskoca real madrid'in bile dün ilk amacı gol yememekti. 1-0'da da 2-0'da da adamlar zorlamadı kendini. oyununu elbet oynayacaksın ama mesela her ne kadar hatalı bir frikik olsa da duran top savunmasında mücadele bile etmeden rakibe gol attırmayacaksın. yükselmeden kafa vuruyor rakip. maçın kilit noktası bu zaten. yoksa hakikaten futbol kalitesi olarak fena da oynamadın ama bu detayları çalışmadığın, kurgulamadığın için yeniliyorsun.

gelelim taktik şablona. 3 hücumcuyla çıkmak maçın sonunu hazırlayan temel faktör değildi. senin 3 hücumcu ile ne yaptığın önemli. ilk kez drogba-burak ikilisi ilk yarı boyunca defansif açıdan sistematik biçimde oynadılar, kanatlara yanaştılar. bu de şu demek: xabi alonso ile rakip stoper ikilisi arasında sadece sneijder kalıyor. biraz önce yukarıda anlattığım sorun ortaya çıkıyor. az adamla yakalanmamana rağmen rakibin en büyük silahını işlevsel hale getiriyorsun. rakibi kanatlara yönelmek zorunda bırakıp alonso'nun pas trafiğini takımayı tercih etsen, di maria ile ronaldo'nun çok daha geride top almasını sağlarsın. hiçbir taktik şablon, oyuncu değişikliğine gerek bile duymadan. ki sonuçta galatasaray iki yarıda da rakibe eşit sayıda pozisyon verdi, ilk yarıda ikinci yarıya göre daha fazla gole yakın oynadı. demek ki sorunun temeli 3 hücumcu olması değil. istediği kadar vasat oynamış olsun, sneijder çıkınca rakibi tehdit edecek bir varyasyon kuramıyor takım.

tüm bunların yanı sıra takım ilk yarı hücum yönünü iyi oynadı. tek sorun hücumdayken alınan pozisyonun dengesiz olması. top kaybından sonra 5 saniye süre tanırsa rakip, doğru pozisyona dönüyorsun ama real o 5 saniyeyi tanımıyor işte. fişek gibi çıkıyor.

sonuçta eleştirsek de acımasız olmak yersiz. iş bir iki hatada, senin bir beceriksizliğinde bitebiliyor. ilginç değişiklik tercihleri tutsa kral olacakken real gibi bir takıma yenilince yerin dibine sokuluyorsun. bu maçlarda maksat, türkiye liginde gün yüzüne çıkmayan eksiklerini tamamlamak. bir de takımın dünkü ruh hali biraz bizimki gibiydi: umudumuz vardı ama yenilirsek çok takmayız havasındaydık ve o yüzden real bizden daha agresif, daha mücadeleciydi.

varsın real'a elenelim de her sene bu seviyelere gelelim, her sene üstüne koyalım. bir de rövanşı ne olursa olsun prestij için kazanalım.

emeği geçenlere teşekkürler. nisanların müdavimi, mayısların misafiri olalım...
1 favorites - -