duracell pil.
ortadirek femıli çocuğu için ayrı bir etkisi vardı. lüks araç, lüks mobilya, lüks ev anlayamazdık biz. çocuktuk neticede, körpeydik, bilemezdik lüks ne. ama pili bilirdik, pil candı, pil çocuğun bel kemiğiydi. bizim de pilli oyuncaklarımız oldu. akülü olmadı belki ama pilli oldu. pillerimiz oldu bizim. rengarenk, yarım saatte biten pillerimiz. iki dk daha iş görsün diye ekmek gibi ısırdığımız, fare gibi kemirdiğimiz. daha uzaktan kumandalı arabanın ne olduğunu anlamadan biten piller. adı batasıcalar.
bizim ömrümüz varta ile panasonic'le geçmiş. o yüzden oyuncağımız da bizim gibi ortadirekti. bir anda karşımıza o bronzlu siyahlı zengin pili olduğu tipinden belli olan çipil çipil duracell çıkınca bir şaşırıyorduk. bir bakakalıyorduk. hop bakalım bi durun diyorduk. ev sahibine dönüp "bayım sanırım siz zengin bi insansınız piliniz öyle gösteriyor" deyiveriyorduk. o pilin bitmişi, bizim pillerin sıfırından daha canlı, daha coşumluydu. o pili bizim oyuncaklara takabilseydik, bizim gariban bünyeli oyuncaklar ne çılgın atacaktı, ne hünerlerini sergileyecekti belki de. geçen tv kumandasının pili bitmişti de, çocukluğumun hırsıyla paraya kıydım internetten 50 tane alıverdim. eyyy gidi duracell, artık sen de herkes gibisin.