roman yazmak - Şükela: Nice | All

kendi yöntemimden yola çıkarak net bir şekilde söyleyebilirim ki roman yazarken yapacağınız ilk iş -temayı ve konuyu belirlemiş olduğunuzu varsayarak- biyografi yazmaktır.

başkarakteriniz kimdir! en önemli soru budur. ne zaman nerede doğdu, nasıl bir ailede büyüdü, sosyoekonomik ve sosyokültürel durumu nasıldı, eğitim aldı mı! mesleği ne! hobileri fobileri takıntıları… hepsini yazmanız gerekir. bunları yapmanızdaki neden çok basit. karakterinizi gerçekleştirmek. hakiki bir insan olarak yaratıp önce onu bir yazar olarak kendinize inandırmak. sen haritayı açar karakteri orada bir yere çakarsan, bir anda onunla ilgili temel özellikleri bir çerçeveye oturtmuş olursun. aidiyetleri, değer yargıları, aksanı, dinlediği müzik hatta damak zevki bile kafanda yerleşiverir. hikayedeki temel karakterleri bu şekilde sabitlediğinde kendiliğinden özgün figürler yaratmış olursun. hikaye boyunca yazdığın biyografi referans olacağından tutarlılık sorunun da ortadan kalkacak.

okuduğumuz veya izlediğimiz işlerde gördüğümüz; ya hu bu adam/kadın böyle davranır mı, o öyle der mi, onun karakterine o hareket oldu mu gibi eleştirilerden paçanı kurtarırsın.
bir hikayede inandırıcılığın mekanla zamanla bir ilgisi yoktur. sen gerçek bir karakter inşa et, sonra istersen m.ö. 3000 yılına gitsin. başka bir galakside yaşasın veya süper güçleri olsun. okur inanır, kabul eder.
ha biyografi sadece insan karakterler için değil, hikayedeki hayvanı da sürekli gidilen veya bahsedilen bir mekanı da bir ağacı da kapsar. çok teferruata girmene gerek yok. kabaca kimdir nedir diye not alabilirsin.

bunlar ön hazırlıktır ve illa hikayende bu bilgilerin geçmesi de gerekmez. yazar olarak senin bilmen önemli. okurun soracağı tüm soruları önceden çalışıp, hiçbirini es geçmeden kendi içinde cevaplamış olman gerekir. birkaç sorunun es geçildiği işlerde söylenen ‘’’tam olacakken olmamış, aceleye mi gelmiş, ne olmuş buna bir şey olmuş anlamadım’’ eleştirilerine maruz kalmamak için.
roman dediğin puzzle gibi. önce resmi tüm detaylarıyla çizer sonra parçalara bölüp okurun önüne koyarsın. ha istersen bazı parçaları yollamazsın, kendi çözsün tamamlasın kafasında diye. ama onlar sendedir, çizilmiştir en baştan. okur da onu anlar, bütüne bakınca her şey yerli yerine oturur.

diğer mesele sabır.
3 günde, 1 haftada, 2 ayda roman yazılmaz. sadece ön hazırlığı günler sürer. acele etmemelisin. hele gerçek mekân, tarihi yer, gerçek olay, belge, bilgi referansları varsa hikayende işin daha da uzun. akabinde tema, konu, karakterler ve taslak. sonrası işçilik. başlarsın ilmek ilmek örmeye.

başlıkta sık sık birilerine okutun diyenler olmuş. çok katılmıyorum bu fikre. 2 editör okumasını geçirmemenizi salık veririm. eş dost zaten moraliniz bozulmasın diye kötüyse bile iyi der. zaman kaybı. yazdığınız türü çok okuyan insanlara gösterirsiniz, onlar da sırf eleştirmek için ayarsızca hevesinizi kırabilir. okumak başka yazmak bambaşka. teknik değerlendirme de yapacak potansiyel yoksa şahsi yani öznel yönlendirmeleriyle sizi olmadık yollara sokabilirler. o da zaman kaybı. bunlara gerek yok.
önce kendine karşı dürüst ol. potansiyeline inanıyor musun! o yazdığın kitabı bir başkası yazsa, para verir saatlerce zaman harcar okur sonra da değdi ya hu der misin! öyleyse önüne gelene okutup da ele ayağa düşürme emeğini. oraya buraya çekiştirmelerine, üstünde tepinmelerine, yalandan övmelerine yahut acımasızca yermelerine izin verme. dağ taş yayınevi. parayla basan da var bedava yapan da. şansını dene.
62 favorites - -