yavuz sultan selim'in alevi katliamı - Şükela: Nice | All

olmayan katliamlardır.

anadolu tarihinin önemli kırılma noktalarından biri, 13. yüzyılda ortaya çıkan babai ve vefai isyanlarıdır. alevi inanç çevrelerinin öncülüğünde patlak veren bu hareketler, özellikle sivas, tokat ve erzincan hattında geniş kitleleri etkisi altına almıştır. babai ayaklanmaları sırasında, dönemin kaynaklarına göre isyancı gruplar müslüman-türk halkı hedef almış, erzincan ve çevresindeki kaleleri yakıp yıkmış, tahkim edilen yerleşimleri tahrip etmiştir. bu gelişmeler yalnızca yerel düzeyde büyük can kayıplarına yol açmakla kalmamış, aynı zamanda anadolu selçuklu devleti’nin siyasi ve askeri bakımdan zayıflamasına neden olmuştur.

moğol istilasının hemen öncesinde yaşanan bu iç karışıklıklar, selçuklu savunma hatlarını zedelemiş, merkezi otoriteyi sarsmış ve sonuçta anadolu’nun moğollara karşı savunmasız hale gelmesine zemin hazırlamıştır. böylece babai isyanlarının, doğrudan olmasa da dolaylı biçimde anadolu selçuklu devleti’nin yıkılış sürecine ve on binlerce müslüman türk’ün katline sebebiyet verdiği görülmektedir. bu yönüyle söz konusu hareketler, yalnızca bir mezhep ya da tarikat başkaldırısı değil, aynı zamanda anadolu’nun siyasi kaderini tayin eden bir dönüm noktasıdır.

bu tarihsel süreklilik, 16. yüzyılda osmanlı-safevi rekabeti bağlamında yaşanan kızılbaş isyanlarına da ışık tutmaktadır. 1511’deki şahkulu isyanı bunun en belirgin örneğidir. antalya’nın teke yöresinde başlayan ve manisa’ya kadar yayılan bu isyanda, kaynaklar isyancıların camileri tahrip ettiğini, din adamlarını öldürdüğünü ve osmanlı otoritesine bağlı köylüleri katlettiğini aktarır. ulema ve devlet otoritesini temsil eden kesimlerin özellikle hedef alınması, bu isyanların yalnızca sosyo-ekonomik değil, aynı zamanda açık bir siyasi boyut taşıdığını göstermektedir.

şahkulu isyanı’nın ardından, 16. yüzyıl boyunca tokat, sivas ve teke bölgelerinde, hatta rumeli hattında safevi propagandasının etkisiyle yeni ayaklanmalar meydana gelmiştir. bu hareketler çoğu zaman osmanlı’ya sadık halk ile kızılbaş topluluklar arasında kanlı çatışmalara dönüşmüştür. osmanlı yönetimi bu durumu bir fitne olarak değerlendirmiş ve safevi nüfuzunun artışını devletin iç bütünlüğünü tehdit eden en önemli unsur olarak görmüştür. yavuz sultan selim döneminde alınan sert tedbirlerle anadolu’da safevi taraftarı olduğu düşünülen binlerce kişi tutuklanmış, idam edilmiş ya da sürgün edilmiştir.

kaynaklar bu süreci farklı biçimlerde yansıtmaktadır. osmanlı kronikleri, kızılbaşların imamları öldürdüğünü, köyleri ateşe verdiğini ve halka saldırdığını aktarır. alevi-bektaşi anlatıları ise osmanlı’nın sırf inançlarından dolayı masum kızılbaşları katlettiğini öne sürer. modern tarihçilik her iki anlatıda da propaganda unsurlarının bulunduğunu, ancak şiddetin karşılıklı olduğunu vurgular. kabul edilen nokta, kızılbaş hareketlerinin anadolu’da gerçekten halkı hedef alan saldırılar barındırdığı, osmanlı’nın ise buna devlet düzenini koruma refleksiyle fakat bazen tüm bir topluluğu kapsayacak kadar sert yöntemlerle karşılık verdiğidir.

anadolu’daki babai / vefai isyanlarından başlayarak osmanlı-safevi çatışmalarına kadar uzanan çizgide, alevi hareketlerin yalnızca dini değil aynı zamanda siyasi boyutları da olduğu açıktır. bu isyanlar, bir yandan anadolu’daki toplumsal ve mezhep temelli gerilimleri derinleştirirken, diğer yandan devletlerin iç ve dış tehditlere karşı kırılgan hâle gelmesine yol açmıştır. babai hareketleri anadolu selçuklu devleti’nin çöküşünü hızlandırmış ve moğol istilasına zemin hazırlamış, kızılbaş isyanları ise osmanlı-safevi mücadelesinin anadolu’daki yansımaları olarak devlet düzenini tehdit etmiştir. böylece söz konusu hareketler, hem doğrudan hem de dolaylı biçimde on binlerce müslüman türk'ün ölümüne sebebiyet vermiş, anadolu’nun siyasi istikrarını uzun vadeli biçimde sarsmıştır.
0 favorites - -