bu hafta; kuaför saçımın katını güzel veremedi, en güzel köşesinde yer bulup oturduğum şehir manzaralı cafe'de lattem bir dikişte bitirilecek kadar soğuk geldi, bir arkadaş paylaştığım özgün fikrimi bana sormadan aldı, kullandı, sergiledi; hiç bir şey demedim. saçlarım gür ve dalgalı, kat hatası göstermez, manzaram harika tadımı bozamaz, fikirlerim gırla bende tükenmez. bugün için ne mi yaptım? olup biten basit aksiliklere şöyle bir bakıp, size verecek kuruşum yok dedim, yine sinirlenemedim sözlük. herkesin, her şeyin hata payını baştan kabullenmişim. gün sonunda elinde kalanı mükemmelleştirmeye çalışmanın içindeki yıkıcılığı, marazı görmüşüm, hataların, aksiliklerin de hayatta bir yeri var ki karşımıza çıkıp duruyorlar, bununla savaşamam demişim. o hatayı genel kompozisyonda önemsiz ama gerekli bir detaya çevirmek elimde, öğrenmişim. saçımın katını güzel kesememişmiş, gidip şikayet edecekmişim. bu tip şeylerin hangi birini şikayet edeceğiz? sana da teslimim ağzı iyi laf yapan eli beceriksiz kuaför, sana da teslimim. çünkü zaten zor beğenirim ve kendimi iyi ifade etmemiş olabilirim. bir dahakine başka yeri denerim. cafe latte'mi 60 derecede değil 45 derecede yapıp getiren (ben de yaptığım için anlayabiliyorum) ama sıcacık karşılayan başı kalabalık barista. razıyım senden, manzaram güzel. ikinci gelişimde “extra hot” derim. “bu fikri senin şu şu paylaşımından aldım” demeye gerek duymayan arkadaş. sadece gülümsettin. senin bunu biliyor olman yeter, kendi muhasebeni yapmışsındır illa ki. ben çatışmayı bilmiyorum. öğretmemişim kendime. alın her gurur, her yarış, her başarı sizin olsun.
tanrım büyük ve mümkünse orta seviyede de aksilik göstermesin, gerisi siz sadece gülün diye. bazen kahkahayla bazen müstehzi.