the social dilemma - Şükela: Nice | All

muhtemelen hedef kitlesi ben ve benim gibi sosyal medya kullanmayı birkaç seneden beri tamamen veya büyük ölçüde bırakmış insanlar değildi o yüzden de çok çarpıcı olmasını beklememiştim. bu anlamda beklentilerimi karşıladı.

her ne kadar benim sosyal medyayı kullanmayı bırakmam; takip edilmem, hakkımda verilerin toplanması vs. değilse de bu olayın arkasındaki hikayelerin işin içindeki insanlardan dinlemek daha bi başka oldu. belgeselin de ana teması bu şirketlerin bizleri nasıl takip ettiği ve bizlerden toplamış oldukları verilerle bizleri nasıl manipüle ediyor olmaları olsa da bu majör sebebin yanında pek çok minör sebeplerden de bahsediliyor. benim sosyal medyadan çıkmam da büyük ölçüde bu minör sebepler kaynaklıydı.

bence bu belgeselin hedef kitlesi ortaokul ve lise çağındaki gençler olmalı. tabii bunu büyük bir tespit olarak söylemiyorum :d bahsettiğim mevzu bu ve bunun benzeri belgesellerin 12-18 yaş aralığındaki öğrencilere dikkatlice anlatılması izlendirilmesi.
yıllardan beri internet okuryazarlığı diye konuşup duruyoruz ama bunu konuşanlar bugün birer sosyal medya trolüne döndü bile. işin doğrusu, burada hata onların trolleşmesi değil, sosyal medyanın insanları trolleştirme isteği. insanları kutuplara çekmeden, onları birtakım konuların yılmaz savunucuları yapmadan onların ekran sürelerini tatmin edici seviyelere çıkmasını bekleyemezler. dolayısıyla, bu şirketlerin temelde istedikleri şey trollerin gelip kullanmasından ziyade gelen insanların zamanla kendi ilgilendikleri konuların trollerine dönüşmeleri. o yüzden de zamanında sosyal medya okur yazarlığı diye çığırtkanlık yapanların çoğu bugün kendileri birer troll haline geldiler.

burada benim görebildiğim 2 adet çözüm yolu var. bizzat deneğin bendeniz olarak tecrübe ettiğim :d
birincisi komple bu sosyal medya zamazingolarından kurtulamak. en kesin ve etkili yol budur. ama bağımlı kişiler için son derece sancılıdır. ben bu konuda şanslıydım çünkü bu işi habersiz bir şekilde yaptığım için zamana yayarak yapmak durumunda kalmışım. ama günün 4-5 saatini sosyal medyada geçiren insanların bunları komple kapatması son derece zorlu olacaktir.

ikincisi ise iradeyi güçlendirmektir. fakat yine burada ilk seçenekte olduğu gibi büyük bir paradoks yatmaktadır. ilkindeki paradoks hali hazırda bağımlı olmuş insanların bir anda bundan kurtulmaya çalışmalarıydı, ki bu çok çok zor. bundaki paradoks ise iradenin kendisi. çünkü, bu yapıların alayı kullanıcıların iradelerini zayıflatıp daha uzun bir ekran süresi elde etmeyi hedeflemekte, öyle bi fasit daire ki kaydırdıkça kaydırıyorsun. tüm bu kaydırma işlemlerinin içinde durup da ben napıyorum, nasıl bundan kurtulurum, iradem bu kadar zayıf mıymış?, bu kadar vakti nasıl harcıyorum vs. gibi sorgulamaları yapmak imkansız hale geliyor.

dolayısıyla ya bunun bir şekilde farkına varıp gerekli araçlarla ekran süresini sınırlandıracaksınız ya da yine bunun farkına varıp komple sosyal medya denilen çukurdan kendinizi kurtaracaksınız. burada tercih sizin demek isterdim ama ne yazık ki tercih sizin de olmayabilir. ben şanslıydım, beni sosyal medyaya bağlayan herhangi bir unsur yoktu o yüzden çok kolay oldu. ama bu herkes için böyle olmayabiliyor.

bu konu yıllardan beri üstüne kafa yorduğum, okumalar izlemeler yaptığım, ve ciddi bir problem olarak gördüğüm bir konu olduğu için kendimi salsam sayfalarca yazarım. ama bu yazdigim entry'nin bile sonunu getiren kaç kişi olacaktır bilemiyorum. inşallah okuduğunuza değmiştir.
13 favorites - -