kim yazıyor bu senaryoları anlamıyorum ülkede işini iyi yapan kimse mi kalmadı? ulan ben yazsam bir şeyler daha mantıklı yazardım. sonu başından belli izlemesi sıkıcı ötesi gereksiz şekilde izleyiciyi geren bomboş bir yapım. oyunculara yazık olmuş.
1. bölüme şöyle ilerletip 2-3 dakika baktım. klasik holding patronlularının hayatı 2-3 aşk üçgeni filan da olur galiba. içinde sağlam bir drama olduğunu zannetmiyorum. tamam kardeşim succession çekin demiyoruz da biraz derinlik be.
olumlu olumsuz bir çok şey var dizide ve tabi saçmalıklar barındırıyor.
ancak ben genel anlamda beğendim.özellikle engin ve nihal son sahne gayet güzeldi.
bir yerinden bir sürpriz yapar dedim ama yapmadı, kötü bir işti. bilerek ve isteyerek yapılmış olmalı diye düşünüyorum. ticaretlerini döndürmeyi başardıkları için emeği geçenleri (heba olanları) tebrik ederim ama dizi/film kültürü açısından bir değer taşıdığını düşünemiyorum.
senarist, yönetmen, oyuncular.. neresinden bakarsam bakayım elimde kalıyor.
ben diğer işlerine baktığımda meriç'i beğenirim, elbette ekşide de sıkça linçlenen diğer senaristler gibi o da yazdıkları ile zekasının ve yaratıcılığın ispatını yapma lüksüne sahip değil. özgün bir terzi gibi düşünmeyin senaristleri, hazır bir saçmalıkla geliyor işler, ya da yolda saçmalaşıyor talepler. meriç akıllı bir kadın, elinden bu çıkmışsa vardır bir eziyet edeni diye düşünüyorum. umarım kendini ifade edebildiği işlerle bu işin izlerini hızla siler.
uluç ise benim dil uzatamayacağım bir adam, yaptıkları ortada. rüştünü ispatlamış oyunculardan bu sahneleri nasıl ve neden çıkardı? gerçekten şu uzakdoğu menşeili yeni nesil pembe dizi uygulamaları gibi olmuş, hani şu instagramda falan kesitlerini gösterip devamı için app indirip üye olmanızı isteyen işler gibi.
sanki herkes bir deneye katılmış, sanki tepeden tırnağa herkes bir çeşit gizli boykot yapmış, ne bileyim kariyerlerinin en kötü işlerini parmakla gösterebilelim diye dibini sıyırmış gibi.
sinirliyim,
onlara bunu yakıştıramadığım için sinirliyim.
bize bunu reva gördükleri için sinirliyim.
piyasayı kokuşuk hale getiren bipolar netflixe sinirliyim.
globalde bir türk yapımı olarak vitrine girmiş olmasına sinirliyim.
lütfen tez zamanda unutturun bu eziyeti canım ekip. neyse rahatladım bir nebze.
televizyonda yayınlanan sıradan dizilerin ücretli platformları işgal etmesinin can sıkıcı son örneği.
tatlım ile gin , indian water, buz. evet.
---
spoiler ---
ya bu devamlı yanlış anlaşılmalar eskilerde kalmadı mı gerçekten, başrollerin ilişkileri yanlış anlaşılmalar ve konuşamamaları üzerine, fazlasıyla sinir bozucu, hele son bölüm tam facia, telefon icadından iki tarafında haberi yok.
---
spoiler ---
tanım: olucakmış belki de ama olmamış dizi.
başrol hanım ve beyefendinin kimyası tutmuştu onların gerilimini izlemek keyifliydi ama maalesef dehbli olduğum için atlayarak sadede geldim. yavaş işleyen işlere, plana camları, lüks ortamların penceresinden bakmalar falan içim bayılıyor
diğer türk dizilerine göre fena değil; en azından bir mesajı var.
yaş eleştirilerine takılmayın: aşkın, tutkunun, sevginin yaşı yok!
dizi sadece para ve güç savaşı gibi görünse de aslında kimlik ve aidiyetin romantik ilişkilerde yarattığı sorunları, geçmişin insan üzerindeki etkisini ve ego, güç, önyargının duygusal ilişkileri nasıl yıktığını anlatıyor.
seneryo, iletişimsizliğin yıkıcı gücünü de oldukça net hissettiriyor.
kısaca, seneryo fena değil. oyuncular iyi. müzikler güzel.
ikinci sezonu umarım daha keyifli olur. iyi seyirler!