enfes bir aksam'in ovgu dolu yorumlar aldigini okuyunca, 'baska dizi mi izledim aq?' seklinde bir an sasirdim. o yorumlar icin para almadilarsa, fanatik engin akyurek hayranidirlar veya romantik iliskileri, genel izleyici kitlesi yapimlarindan ogrenmislerdir. bundan daha kotu diziler gordum ama bundan daha kotu yazilmis veya canlandirilmis bir basrol erkek karakter gormedim. engin akyurek'in canlandirdigi osman'in oldugu bolumleri cikartin, degeri az da olsa artiyor. basrolde yali ve tekne var zaten, nereye artmiyor? cop atmaya gider gibi karsi yaliya gidip geliyorlar.

engin akyurek'in canlandirdigi osman'i sevmedim, ama nesini sevecektik bunu bile bilmiyorum. yakisikli zengin cahil yobaz koylu rolunu basariyla oynamis ve 'sefirin kiziii' sesi kulagima yapisip kalmis adami 'canavar' olarak tanitiyorlar ama sulu sulu gozlerle, ask veya travmasindan degil, takintili oldugu disinda her seysi oturmamis karakter olarak geziyor. basrol engin akyurek ama onun disinda taro emir, ismail demirci ve armagan oguz daha gercek iliskiler yasiyor. bundan daha sacma senaryo olabilir mi? babami bile bile borc icinde birakmis, evimizi sattirmak icin tuzaga cekmis karakterle diyelim ki aramizda cinsel cekim oldu, sevismisiz ve bana 'cocukken ugur bocekli tokan vardi, el salladin vapurdan' gibi cumleler etse, korkarim, ne diyo bu yerli ve milli joe goldberg der kacarim. bir de tokayi takti kafaya skdlskdldl.

senarist ask 101 de yazmis. 2. sezonu bok ettigi o dizide sinan'la birlikte aci cektim, acinin ilaci esliginde agladim. osman beni de findik gibi yesin dedim, eda ve kerem birlikte olsun, burcu ve kemal evlensin derken ilk sezon muthisti. bir de bu enfes bir arap ruyasina bakiyorum, icinde the great gatsby cakmasi bile olan istanbul klibi. gorsel disinda etkileyici his yok. muzikler alakasiz. pixies where is my mind? oyle bir sahnede caldi ki, sarkiyi dizinin icine girip kurtarmak istedim. nihal ve osman'in ilk fiziksel yakinlasmasinda bildigin dugun salonuna giris muzigi caldi. havai fisekler patlasa, arkadan balon satan adam gecse tam olacakti ya o kadar boktandi.

buyuk bir aska, tutkuya sahitlik etseydik, en azindan berna/arda, asli/mahir gibi izlemesi zevkli iliski gorseydim, diger mantiksiz olaylara da takilmazdim. enfes bir yali, enfes bir tekne, enfes bir kupe, enfes bir ayakkabi otesinde elimizde bisey olmayinca insan soruyor: 'nerede koca yalida hizmetciler? asansor var ama asgari ucretle corba yapan abla da mi yok? ameliyattan^* bienale gitmeye hazir gelen pinar ve berna'nin yaninda pamuk nine kalan nihal'i harcayacaklar matmazel derken, erkeklerin dogal bulup begenmesi saka mi? fever pitch izlemistim, bulusacaklari gece hasta olan ve kusan kadinin evini temizleyen, kopeginin disini bile fircalayan karakter vardi. boyle romantik yapimlar varken, usuttugumuzde ev halimizi luks aracinin icinden begenen sonradan gormeleri 'cok romantik' mi bulayim? 'ananiza gulun' der ve benden eski para olmayacagini gosterirdim zaten nihal'den de eski para olmamis. ugglar, siyah ojelerle benim gibi geziniyor. lol. bir de su cok zenginlerin cevresine figuran mi koysaniz? hani bunlar buyuk paralar kazaniyorlar ya, kardesler pide salonu isletiyorlarmiscasina hep beraber olmalari cok cringe degil mi? hic mi succession izlemiyorsunuz, hani helikopter? ama dolunay soysert'ten iyi shiv olacakmis hakkini yemeyelim. taro emir ve zeynep oymak daha cok netflix'te olsun, onlar ugruna izledim. 2.sezon bos vaktim olursa belki...

televizyonda yayınlanan sıradan dizilerin ücretli platformları işgal etmesinin can sıkıcı son örneği.

--- spoiler ---

ya bu devamlı yanlış anlaşılmalar eskilerde kalmadı mı gerçekten, başrollerin ilişkileri yanlış anlaşılmalar ve konuşamamaları üzerine, fazlasıyla sinir bozucu, hele son bölüm tam facia, telefon icadından iki tarafında haberi yok.
--- spoiler ---

tanım: olucakmış belki de ama olmamış dizi.

diğer türk dizilerine göre fena değil; en azından bir mesajı var.

yaş eleştirilerine takılmayın: aşkın, tutkunun, sevginin yaşı yok!

dizi sadece para ve güç savaşı gibi görünse de aslında kimlik ve aidiyetin romantik ilişkilerde yarattığı sorunları, geçmişin insan üzerindeki etkisini ve ego, güç, önyargının duygusal ilişkileri nasıl yıktığını anlatıyor.
seneryo, iletişimsizliğin yıkıcı gücünü de oldukça net hissettiriyor.

ikinci sezonu umarım daha keyifli olur. iyi seyirler!
edit; imla

olumlu olumsuz bir çok şey var dizide ve tabi saçmalıklar barındırıyor.
ancak ben genel anlamda beğendim.özellikle engin ve nihal son sahne gayet güzeldi.

bir yerinden bir sürpriz yapar dedim ama yapmadı, kötü bir işti. bilerek ve isteyerek yapılmış olmalı diye düşünüyorum. ticaretlerini döndürmeyi başardıkları için emeği geçenleri (heba olanları) tebrik ederim ama dizi/film kültürü açısından bir değer taşıdığını düşünemiyorum.

senarist, yönetmen, oyuncular.. neresinden bakarsam bakayım elimde kalıyor.

ben diğer işlerine baktığımda meriç'i beğenirim, elbette ekşide de sıkça linçlenen diğer senaristler gibi o da yazdıkları ile zekasının ve yaratıcılığın ispatını yapma lüksüne sahip değil. özgün bir terzi gibi düşünmeyin senaristleri, hazır bir saçmalıkla geliyor işler, ya da yolda saçmalaşıyor talepler. meriç akıllı bir kadın, elinden bu çıkmışsa vardır bir eziyet edeni diye düşünüyorum. umarım kendini ifade edebildiği işlerle bu işin izlerini hızla siler.

uluç ise benim dil uzatamayacağım bir adam, yaptıkları ortada. rüştünü ispatlamış oyunculardan bu sahneleri nasıl ve neden çıkardı? gerçekten şu uzakdoğu menşeili yeni nesil pembe dizi uygulamaları gibi olmuş, hani şu instagramda falan kesitlerini gösterip devamı için app indirip üye olmanızı isteyen işler gibi.

sanki herkes bir deneye katılmış, sanki tepeden tırnağa herkes bir çeşit gizli boykot yapmış, ne bileyim kariyerlerinin en kötü işlerini parmakla gösterebilelim diye dibini sıyırmış gibi.

sinirliyim,
onlara bunu yakıştıramadığım için sinirliyim.
bize bunu reva gördükleri için sinirliyim.
piyasayı kokuşuk hale getiren bipolar netflixe sinirliyim.
globalde bir türk yapımı olarak vitrine girmiş olmasına sinirliyim.

lütfen tez zamanda unutturun bu eziyeti canım ekip. neyse rahatladım bir nebze.

bomboş bir dizi

tatlım ile gin , indian water, buz. evet.

başrol hanım ve beyefendinin kimyası tutmuştu onların gerilimini izlemek keyifliydi ama maalesef dehbli olduğum için atlayarak sadede geldim. yavaş işleyen işlere, plana camları, lüks ortamların penceresinden bakmalar falan içim bayılıyor

atlaya atlaya izledim bitirdim. berbat bir diziydi. engin akyürek’in girdiği tripler falan neydi öyle ya. adamın tipinde köylülük olduğu için sonradan görme rolüne uygun bir seçim olmuş ama aslı enver’le aralarında hiç uyum yoktu. istanbul manzaraları hoştu, ismail demirci’yi izlemek keyifliydi. canlandırdığı karakter bomboş olsa da adamı çok karizmatik bulduğumdan izledim.

özet: zaman kaybı. izlemeye değmez