bol bol okumalı üflemeli bir ziyaret oldu zirve. fatiha'dan huzur'a, huzur'dan zamanın parçalanmaz akışına eriyorduk ki; birden mezar taşındaki
büsbütün'ün b'sine değiverdi serçe parmağım ve geçit açıldı. servilerin hemdem yeşilinin, geçmiş güllerin solgun pembesine karıştığı mermer engebeli yollarda kaybolmuş bulduk biz bizi. neyse ki mezarcı geldi ve tezer'in oyma taştan kapısından çıkıverdik aydınlığa yeniden. orada da rahat durmadı serçe parmak, bir cevizin canına kast etti, bir mavi boğaza dokundu uzaktan. mezarcı "su ister misiniz?" dedi tezer'i sulamaya. acemice "o herhalde mutludur böylece" demişim ve şimdi çok üzgünüm belki yeşertebilirdim diye! orhan veli'yi uzaktan selamladık, bir sarmaşıkla halvetteydi rahatsız etmeyelim istedik. cansever'in yerçekimli karanfil'ine kondu serçe son olarak, sonra zıplayıp hisar kapı'dan okul yolunu tuttu.