metodolojide bazı sıkıntılar olsa da, ana hatları itibariyle 'ekonomisi iyi giden' ülkeleri genellikle sıralamada hak ettikleri yerlerde görüyoruz.
türkiye, enflasyonun çok yüksek olduğu, berbat yönetilen, 'gırtlağına kadar borç batağına batan ve çıkmak için çaba harcamayan' sefil bir ülke.
türkiye'nin “iyileşeceğine ve düzeleceğine” dair, o sıralamada daha iyi bir pozisyona geleceğine dair emare var mı? hayır, hiç yok. erdoğan'a oy vermiş, vermeye de ısrarla devam edecek olan '27 milyon' var maalesef. 'depremde evi başına yıkıldığı halde' erdoğan'a inatla oy veren, aklını yitirmiş bir kalabalık var.
mehmet şimşek ya da hafize gaye ile 'düzelme' olur mu? hayır olmaz. bu son 21 yılın problemli ekonomi politikalarında mehmet'in payı yok mu acaba! vitrin değişiklikleriyle ekonomik sorunlar çözüldü mü? tabii ki hayır.
başıma bir şey gelmeyecekse, türkiye'nin bunu hak ettiğini düşünüyorum. ucuz borç parayla ve sıcak parayla, mirasyedi görgüsüzlüğüyle rahat ve geniş yaşama devri bitti. dünya enflasyonun kontrol altına alınması için faiz yükseltiyor. yani cebinde paran yoksa, 'taşıma suyla değirmenin döndürülmesi' mümkün olmayacak.
“krediyi krediyle ödeme, her şeyi borçla ödeme ve borcu borçla kapatma” zamanı bitti. finansal okuryazarlık dersi gerekiyor herkese. türkiye, o konuda çok kötü bir ülke. rude awakening deriz ya, “gaflet uykusundan uyanmak” da denilebilir. türkiye, 21 yıl boyunca yediği hurmaların, kıçını tırmaladığı bir döneme sert bir geçiş yaptı. hadi bakalım sefiller,
victor hugo romanından beter olacaksınız.