gittik. gitmez olsaydık demiyorum çünkü yeni bir dip görerek, hayattaki zorluklara olan direncimiz katlandı diye düşünüyoruz
*. bu şekilde düşünen tek biz de değilmişiz ki, salon tıklım tıklımdı. iyi oyunu herkes izlemiştir. bu kolay. ama hayatınızdaki en kötü oyunu anlatabilir misiniz? biz anlatırız. provasını yaptıysalar (bilmiyoruz) bu rezilliği önceden görüp de "ya vaz mı geçsek" diyecek cesaretleri olmadığı için "oyunculara yazık, büyük travma" demiyorum mesela.
zorlu bir yarım saat sabredebildik. başkası adına utanma duygusunu iliklerimizde hissettirdi. her saniye artan tepkilerden sonra, sanırım organizasyondakilerden biri "bekleyin oyun bitsin, sonra paranızın iadesini biletix'ten istersiniz" gibi sözler söyledi. bekleyin mi? üstüne para verseler kabul etmeyiz. oyundan sonra kendimize gelebilmek için saat 1'e 2'ye kadar ne yapabilirim de bu anı hem kendime hem arkadaşıma unutturabilirim diye uğraştım.
bir oyunda kötü ne yapılabilir desem nefes almadan 10 madde saymamı sağlayacak kadar kötüydü. oyun kötü. metin daha kötü. hikaye var mı? bilmiyoruz. arkadakiler sesleri duyabiliyor muydu? bilinmiyor. dekor? şaka gibi. kostümler? makyaj? ışıklar?... elbette ikinci bir
cyrano de bergerac olabileceğini hiç düşünmedim ama öyle kötüydü ki geçmiş yıllardaki bazı oyunlardan sonra "ya şurası iyi değildi" dediğim oyunların tamamından özür dilemek zorundayım. affedin.