ultra özel okullarda öğretmeni veli karşısına çıkartıp söyletilen ifade.

twitterda dile getirilmiş ilginç iddia. (bkz: https://twitter.com/…tatus/1432392932515065857?s=21)

flood’un tam metni :
“eğitim paralı olmaz. senede 100 bin istenen özel okullarda, öğretmenlere hayatlarını zorlukla idame ettirecekleri ücretler verilmektedir. haftada 6 gün çalıştırılıp, hafta içi geç çıkarılmaktadırlar. sonra veli de bu 100 bini ogretmen alıyormuş gibi -ki alsa da böyle bir hakkı yok-öğretmeni satın aldığı yanılgısına kapılır.

velilerin karşısına çıkarıp öğretmenlere “4 yıl hamile kalmayacağım” diye açıklama bile yaptırılıyor. son derece cirkin bir uygulama. ama bir yandan da veliler genç dinamik öğretmen istiyorlar. genç olacak ama hamile kalmaması isteniyor.

sizleri de anlıyorum yemenizden içmenizden kısıp çocuğunuzu o okula gönderiyorsanız her şeyi isteme hakkına sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz. sürekli “özel” çocuklarımızın “özel” eğitimlerini konuşuyoruz bunları konuşurken yaklaşık 14 milyon çocuğun devlet okullarında okuduğunu, ödenek verilmeyen, tuvaletleri akan okullarda eğitim gördüğünü de düşünmek gerekiyor. eğitimde eşitlik yoksa hayatta da yoktur bunu unutmamalı.”

tweetin altında başka ilginç tweetler var.

1) bir velim “aman hocam atın nişanı evlenip çocuk falan yapmayın bizim çocukları mezun edene kadar. kendi çocuğunuza, kocanıza bakarken bizimkini unutursunuz” dedi yüzüme bakarak, ciddi ciddi, koluma da hafiften “dostane” dokunuşla söyledi.

2) geçen gün böyle bir açıklama yapmaya mecbur kaldım. ah öğretmenim sesim olmuşsunuz, iyi ki varsın.

3) şuan devlet okulundayim ama vaktinde ozel okulda ogretmenlik yaparken ı.k anlasma yaparken ve sonraki yil anlasmayi yenilerkende yani her i.k doneminde "hamilelik dusunuyorsaniz lutfen dogumu yaz tatiline gelecek sekilde ayarlamaya calisin"derdi.
en iyi okul bile ogrtm icin zor!!

utanç verici bir durum.

işe öğretmen almış değil de sanki köle satın almış gibi davrananların söylettiği söz. veliler de bunu istiyor ya gerçekten tuhaf.

hak hukukun gak guguk olmasından kaynaklı, çok olası bir durumdur. lakin pratikte bir karşılığı yoktur. zira gidip öğretmenin yatağının başında korunma yöntemlerini kontrol etmiyorsanız o iş yaş olur. velev ki hamile kaldı ne yapacaksın. söz vermiştin banaaaaa, kalmayacaktın...

şu an tüm sistem kendini upper-mid class hisseden lümpenleri iyi hissettirmek üzerine. getir'den tutun eğitim sistemine kadar.

köle çalıştırıyosunuz sanki amk.

ülkede herkes iyice şaşırdı, sapıttı. kimin ne yaptığı belli değil. her kişi, kurum kendini düşünüyor.

kadın olmak harbiden baya zor.

hamileliği özellikle asistanlık dönemine getirip nobetlerden yırtan o kadar çok doktor gördüm ki , tamam kapitalist sistemi elestirelim de ülke insanı da çok temiz değil yani

iki hafta önce iş görüşmesine gitmiştim. konu dönüp dolaşıp bekar olmama geldi. yakında nişan düğün var mı diye sordu, bunalan ben de dedim ki; siz bekarsınz sanırım hoşlandınız benden.
sonuç mu? ararız deyip aramadılar ^*
ülkede emekçi değil köle arayan tiplerin varlığını yüzümüze vuran durum...

utanç verici bir söz.

geçen hafta kızımı kreşe yazdırdım. genelde zengin çocuklarının gittiği bir yer maalesef. öğretmeni geldi dedi ki; "yemek seçiyor mu?" alerjisi falan yok hocam dedim. "yememeyi tercih ettiği bir yemek var mı?" dedi bana. ben de "valla evde yememeyi tercih etme gibi bir lüksü hiç olmadı. burada da ben bunu yemem derse, siz de tamam yeme deyin gönderin, aç kalsın; bir sonrakine yer" dedim. kadın şok geçirdi.

işin içinde değilim ama anladığım kadarıyla, bu özel okullarda çocuklar yaşadıkları çevreden münezzeh, suni bir norveç'in içindeymiş gibi yetiştiriliyor ama hayat öyle değil. çocuğunuzu uzun vadede iskandinav ülkelerinde yaşatmayacaksanız bence cam fanusun içinde yetiştirilmesine izin vermeyin.

ben kızıma bağırmayı, vurmayı öğretiyorum. birisi vücudundaki özel bir bölgeye dokunduğu anda "ayııııp" diye bağırmaya başlıyor ve vuruyor. doğrusu nedir, pedagojik olarak şöyle midir, böyle midir bilmiyorum ama bu ülkede yaşayacaksa maalesef gerçekler bunlar. öğretmeninin "100 bin papellik" öğrenci olarak görmek zorunda kaldığı bir çocukla, öğretmen-öğrenci ilişkisinin tam manasıyla gerçekleşebileceğine inanmıyorum şahsen.