doomsday machine
Next (2) - Last Page (2)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

kıyamet mekanizması gibi bi anlama gelir. dr strangelove'da vardı, bi bomba atıldığı anda tüm bombaları patlatarak dünyayı yok edecek bi mekanizma
0 favorites - -
0 favorites - -
dr strangelove'da ruslarin icat edip gizli bir adaya kurdugu silah.
(bkz: mad/#1887756)
1 favorites - -
arch enemy'nin 26 temmuz'da century media etiketi ile yayinlayacagi yeni albumu.rickard bengtsson tarafindan grupla beraber produktorlugu yapilmi$, andy sneap tarafindan da mikslenmi$tir.

album kapagi http://www.centurymedia.de/…/media/news/id_1046.jpg adresinden gorulebilir.

ve icindeki parcalar:

enter the machine (intro)
skeleton dance
my apocalypse
carry the cross
i am legend out for blood
mechanic god creation
machtkampf
slaves of yesterday
we are one
taking back my soul
opium
hybrids of steel (enstrumental)
nemesis
0 favorites - -
bu albumden bir takim ornek sarkilar bira darkzineden bulunabilmekteymis, soylemedi demeyin..
0 favorites - -
anthems of rebellion'da nasıl ki trash etkileri gordüysek bu albumde de heavy + trash + progressive metal etkilerini rahatlıkla görebiliriz (özellikle hybrids of steel'e dikkat edin). şarkılarda hala hoşa giden sololar bulmak mümkün* (i am legend), bazılarınınsa nakarat kısımları oldukça akılda kalıcı (özellikle taking back my soul ve carry the cross) fakat eski albumlerine nazaran farklı bir album doomsday machine, anthems of rebellion'la başlayan değişimi gelişerek devam ettiriyor, ve ondan daha melodik (angela bildiğimiz gibi).

fakat tüm bunlara ek olarak albumün beni çok çok çok etkileyemediğini soyleyebilirim. saniyorum "daha ilk" duydugumda gaza gelmek, coşmak istiyorum onları dinlerken, belki ondan boyle olmuştur*. yine de şu parçalara karşı koymak pek mümkün değil:

machtkampf, taking back my soul, i am legend, hybrids of steel, carry the cross, nemesis

*unutmadan ufak bir ayrıntı daha vermek istiyorum: icra ettikleri müzik türüne kendileri "ultimate metal" diyorlarmış yanılıyorsam duzeltin, olabilir mümkündür. zira angela'nın gittikçe daha da brutalleşen vokali (ve aralara serpiştirdikleri swidiş melodik det rifleri) olmasa rahatlıkla trash metal diye adlandrabilirdim bu müziği.
0 favorites - -
angela'nın bol efektli, hatta direk reroute to remain'i andıran vokalini duyunca soğudum albüm. yavaş yavaş ısınma turları atmaktayım çünkü parçalar gayet güzel fakat o vokal alışılacak gibi değil.

edit: parçalar gayet güzel değil, bolca vasat şarkı var. kötü albüm değil ama ben beğenmedim.
0 favorites - -
angela’nın katılımı ile ortamlara ayarı veren arch enemy, death metalin en çok para kazanan, albüm satan ve tanınan birkaç grubundan biri haline gelmişti. başlarda bir in flames kopyası olarak nitelenen, ancak albümden albüme müzisyenliklerini ön plana çıkartarak melodik death metalin en “müzisyen” grubu haline gelen arch enemy, satış grafiğini ve turne sürelerini günden güne arttırarak, günümüz metalinin devler arenasında kendine bir yer edinmeyi başardı. her ne kadar grup fazlasıyla kolay dinlenebilen -yabancılar buna “radyo dostu” diyor- bir müzik yapsa da, sonuçta ortada bir death metal olduğu açık. “anthems of rebellion” ile basına göre en iyi, bana göre ise en sıradan albümünü ortaya koyan grubun yeni albümü öncesindeki durumu, benim açımdan açıkçası biraz muallaktaydı. zira “anthems…” delice satmış ve century media tarihindeki en hızlı satan albüm olmuşsa da, müzikal anlamda grubun önceki çalışmalarının bütünlüğünü ve çeşitliliğini aratır nitelikteydi. buna hit şarkı azlığı veya vurucu melodi noksanlığı deyin, sonuçta “anthems…” bende ufak da olsa bir hayal kırıklığı yaratmıştı. arch enemy’nin eleştiriye konu olabilecek diğer bir yönü de, zamanla şarkıların çok daha kolay icra edilebilir hale gelmiş olmasıydı. tabii ki arch enemy gibi solo atabilen pek fazla grup yok, ancak şahsen ben “black earth”, “stigmata”, “burning bridges” veya “wages of sin”deki şarkıları kendi başıma gitarla çalarken çok daha fazla eğleniyorum (neyse ki “doomsday…” bu konuda biraz daha olumlu bir portre çiziyor).
“doomsday machine” nedense bana gerektiği kadar promosyon yapılmamış bir albüm gibi geldi. “anthems…” çıkmadan çok öncesinde her yerde haberlerine, afişlerine rastlıyordum, ancak “doomsdsay…” için aynı şeyi söyleyemem. bu kadar çok satan bir albümden sonra ortalığın “doomsday machine çıkıyooo!” diye yıkılmasını beklerdim. albümün satın alışım bile tesadüf eseri oldu (“aaa… bu türkiye’ye gelmiş mi yahu”). kapak, grup fotoğrafı, şarkı sözleri ve sunum göz önünde bulundurulduğunda, “doomsday machine”in önceki albümlere, en azından “burning…”, “wages…” ve “anthems…”e göre çok daha karanlık bir yapıda olduğunu söylememiz mümkün. albüm kitapçığı da bu tavrı yansıtır nitelikte ve geleceğe -ve albüm ismine- atıfta bulunurcasına yıkım ve çöküş resimleriyle, nükleer atık ve toksik madde işaretleriyle dolu.
şarkılara geçmeden önce, grubun bu albümde “anthems…”den bile daha az hit şarkı yapmış olduğunu, hatta zaten böyle bir derdinin olmadığını gösterircesine bir tavır takındığını söylememiz mümkün. ilk dinleyişte “vay anam bu da neymiş” diyebileceğiniz parça sayısı, örneğin bir “wages of sin”le kıyaslarsanız oldukça az. açılışı yapan “enter the machine”, tıpkı bir önceki albümün açılışındaki “tear down the walls” gibi kısa bir intro niteliğinde. oldukça güzel bir giriş olduğunu söyleyebilirim. sonrasında gelen ve albümün en iyileri arasında yer alan “taking back my soul”, kalıplaşmış arch enemy beste yapılarından farksız, her şeyiyle bir arch enemy parçası. “hep aynı şeyler…” diyenleri duyar gibiyim. evet, açıkçası arch enemy -tıpkı children of bodom gibi- bir süredir aynı albümü yapıyor. bu hususta grubu eleştirmek mümkün. son 2-3 arch enemy albümündeki şarkıları karıştırıp tekrardan albümlere dağıtsanız, göze batan pek bir şey -hiçbir şey- olmaz. grupları kıyaslamak ne kadar doğru olur bilmem, ama “müzisyenler” hatta “profesörler” grubu denen arch enemy ile müzikal gelişimin kitabını yazan dark tranquillity’nin son albümlerini karşılaştırırsak (ikisi de melodik death metal olarak adlandırıldığı için), ben asıl müzisyenler grubunu dark tranquillity olarak görüyorum (dark tranquillity zaten her açıdan arch enemy’den üstün, orası ayrı –amott’lar kadar hızlı ve iyi solo atmayıversinler, o kadar olur). demek istediğim şu ki, arch enemy aynı yemeği ikinci, üçüncü kez önümüze koyuyor. bu yemek güzel ve lezzetli, ancak yine de bahsettiğim bu sorun pek aşılamayacakmış gibi gözüküyor (aynı durum children of bodom için de geçerli) ve biz daha uzun yıllar benzer ve aynı albümden fırlamışçasına duran şarkılar dinlemeye devam edecekmişiz gibime geliyor. kimilerinin “ne lan bu?”, hatta iyice saçmalayıp “hardcore olmuş” dediği in flames’in nasıl doğru bir mantık izlediğini bu şekilde görüyoruz (eleştireceksen bari hardcore’un ne olduğunu bil de konuş). aynı şekilde dark tranquillity, aynı şekilde opeth’ten de söz edilebilir.
yine de, bu kadar eleştirdiğim arch enemy’yi sevmediğim, kötülediğim düşünülmesin. arch enemy ne olursa olsun çok sağlam ve güçlü bir grup. belki benzer albümler yapıyorlar, ama sonuçta kişilikli bir müzik yapıyorlar.
nerede kalmıştık? evet, “taking back my soul” diyorduk. bu şarkıda dream evil ve nightrage’den tanıdığımız ve kimilerince dünya üzerindeki en iyi yunan gitarist diye gösterilen gus g.’nin “sweep’li mweep’li” delişmen bir de solosu var. ikinci sıradaki single ve klip parçası “nemesis” de albümün iyilerinden. fazlasıyla tahmin edilebilir ve “geyik” bir ana melodisi olsa da, sonuç olarak iyi bir şarkı. özellikle christopher’ın albümün giriş kısmında attığı ışık hızındaki kısacık solo, jeff loomis havaları estiriyor ve ağızlardan salya akıtmaya yetiyor. “my apocalypse”i 2.30’da giren kısım dışında oldukça vasat buldum. “carry the cross” tapping’li melodisi ve ritmik nakaratıyla, “i am legend/out for blood” sağlam riff’leri ve mükemmel davul kullanımıyla (çok kral bir blast beat bile attırmış danielcan) öne çıkan diğer iyi parçalar. grubun bu güne dek yazdığı kesinlikle en “acayip” şarkı olan ve oynak doğu ezgileriyle dumurlara uğratan enstrumantal “hybrids of steel” (albümün bana göre kesinlikle en iyisi –en azından farklı ve cesur bir yaklaşımı olduğu için) ile nefis davul girişi ve taşıdığı hit potansiyeliyle öne çıkan “machtkampf” bence albümün mutlak favorileri. geri kalan şarkılarda, “anthems’e konsalar da olurmuş” gibi bir hissiyata kapılabilirsiniz; dinleyin, sebebini anlarsınız.
grubun en az hit şarkı taşıyan bu çalışmasını arch enemy sevenlere ve isveç death metalinden hoşlananlara öneriyorum. ama bu yıl çıkan bir “character” varken, yani bu tür içinde bile daha yapılabilecek çoook şeyin olduğu kanıtlanmışken, kusura bakmasın ama arch enemy’nin de daha iyisini yapması gerekirdi. bu iki grubu kıyaslamak belki doğru değil, ama kendini geliştirmek adına tüm sınırları aşan bir grup, ve yaklaşık olarak benzer türde müzik yapan ama ikidir aynı albümü çıkartan diğer bir grup olunca, insan ister istemez bir mukayeseye gidiyor. çok sevdiğim bir grup için bu tabiri kullanmak istemesem de, vasatın az biraz üstü diyebileceğim bir albüm “doomsday machine”.
belki işe yarıyor, ama aynı formül de bir yere kadar öyle değil mi?
0 favorites - -
kıyamet silahi mekanizması olarak adlandırılan ve dr.strangelove'da da işlenen, bir seri tetikleyicili atom bombası projesi. sanıldığı gibi sadece dr.strangelove'a konu olmuş hayali bir silah değildir. soğuk savaş döneminde, amerika'yı en tedirgin eden rus silahı olarak nitelendirilirdi. soğuk savaşın bitimini takiben bile, rusyanın bu projeyi rafa kaldırmadığı ve hala aktif durumda, birbiriyle bağlantılı ve stratejik belli yerlere gelebilecek saldırılar akabinde tetiklenebilecek sıralı atom bombaları olduğu iddia edilmiştir. bununla ilgili çeşitli makaleler yazılmıştır. bunlardan biri, 8 ekim 1993 yılında the new york times'da yayımlanan ve bruce blair'e ait makaledir ki hafızam beni yanıltmıyorsa bu tekil ama çoğul silahın hala ciddi bir tehdit oluşturma potansiyeline sahip olduğuna dair iddialar vardır. bugün bile, nükleer silahların azaltılması anlaşmasına karşın rusyanın elinde böyle bir gücün bulunduğu iddia edilmekle birlikte, artık, hemen her devletin kendi nükleer silahını, ansiklopedilere bakarak üretebilecek kapasitede olması, bu silahın eski havasını yitirmesine sebep olmuştur..
0 favorites - -
bu albümü ilk dinlediğim zamanlar pek beğenmemiştim,eski albümlere nazaran daha tekdüze giden bir albüm fikrine kapılmıştım..aradan uzun süre geçtikten sonra şu sıralar anlıyorum ki,arch enemy gayet kaliteli bir albüm daha çıkarmış,dört dörtlük bir albüm değil fakat iyinin altında kalmadığı kesin...

albümde dikkatimi çeken bir diğer nokta da soloların iyiden iyiye progressive temellerine dayandılırmış olması(özellikle taking back my souldaki gus g solosu harikulade),amottlar ritm gitarlarda yine döktürmüşler zaten aksi durumda kıyamet alameti belleyecem bu durumu...

angela gossowun efektli vokali ise eskisine nazaran çok daha mat bir hava veriyor..kendi tercihleri mi bilemeyeceğim fakat,geçmiş vokal stili çok daha etkili kılıyordu müziği..bu derece capcanlı,temiz prodüksiyonlu müziğe böyle yapay vokal gitmez..şu an totem adlı polonyalı death/thrash grubunda vokallerin önemli bir kısmını üstlenen,sceptic adındaki çılgın bir diğer polonyalı death metal grubunun(arch enemy seven herkese bu iki grubu tavsiye ederim) son albümü olan internal complexityde yine kendi harika vokallerini dinlediğimiz(eski vokalin kayıtlarının olduğu aynı albümden bir tane daha var)weronika zbieg adındaki hatun kişisinin sesinin bu albüme çok daha yakışacağını düşünmekteyim(evet günümüzdeki angeladan çok daha iyi bir bayan brutaldir)

sonuç olarak bir wages of sin değildir,doomsday machine..tarz olarak anthems of rebelliona çok yakın bir albüm,vokal dışında da ondan geri kalır bir albüm değildir..birkaç dinleyişte keşfedebileceğiniz çokça artıları olan doludolu bir albümdür...

this shortness of breath
between birth and grave
fading in the distance
i am nothing...
1 favorites - -
Next (2) - Last Page (2)