yaşar kemal'in
bu diyar baştan başa isimli kitabında, 1951 yılında gittiği diyarbekir'de girmiş olduğu bir diyalogda, "bu karpuzu nasıl ekiyorsunuz?" sorusuna aldığı cevap şudur:
"... gardaş, dedi, karpuz ekilecek kumluk iki türlüdür. birisi suyun işgal edip de, yazın çekildiği yer. bunu kılıc derler. öteki de asıl
dicle kenarları. karpuz kılıc denilen yerde daha iyi olur. karpuz ekilecek yer dümdüz ve çakıllı olmalıdır. ama ufak çakıllı. burası iki kürek boyu uzunluğunda yani, bir buçuk metre, iki kürek ağzı genişliğinde, yani yarım metre su çıkıncaya kadar kazılır. kazılan yere kuyu derler. kuyunun, biri baş ucunda, biri de ayak ucunda iki yastık bırakılır. yani bu yastıklar su çıkmamış topraktır. yastıklara üçer tane fide ekilir. ekildiğinin ikinci gününde yanmış, yani eski hayvan gübresiyle gübrelenir. bir hafta sonra da hayvan ve güvercin gübresi kumlu mille karıştırılarak verilir. bu zaman içinde kuyunun içindeki su kurumuştur. birkaç sefer daha gübre verilir. tama m. kırk günü say. karpuz olmuştur. dağ gibi. inan benim senin kadar olmuştur. aha böyle böyle...."
20.05.1951