den stygge stesosteren
Next (2) - Last Page (3)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

burada genelde gömülmüş ama ben filmi bir külkedisi uyarlaması olarak başarılı buldum. pompacı külkedisi, annesinin ve toplumun hırslarına kurban olmuş büyük üvey kardeş ve bunların anlamsızlığına uyanmış küçük üvey kardeş. dört kadının hikâyesi çoğu kadınlık hâlini ele alarak işlenmiş. artık çağımızda kadından bahseden her şeyin feminist kodlarla yapılıp yorumlanması ve body horror öğeleri dışında the substance ile bir ilgisini de görmedim.

külkedisi masalını bu şekilde yapısöküme uğratmak iyi fikir. üstelik fikir olarak kalmamış, iyi sinema olmuş. sinemasallığını polonya eli değmesine borçlu olduğunu düşünüyorum (lodz ekolü). estetik açıdan şişli kız'a* benziyor hatta. filmin temposu seyirciyi düşürmüyor, finalde nefesi de kesilmiyor. bunlar günümüz sinemasında mumla aradığımız şeyler. ayrıca mizahı da iyi yedirilmiş, abartılı ve yabancılaştırıcı bir komedisi yok. masal havası da yerinde.

kendini beğendirmek adına kadınların attığı taklalar bu filmdekinden katbekat fazla, sadece daha steril ve acısız ortamlarda yapılıyor. kimse stilettoya ayağını uydurmak için satırı eline almıyor gibi düşünebiliriz ama çin'deki lotus ayak geleneğini unutmayalım. sonunda kızın içinden çıkan yılan(ımsı) metaforunu beğendim. çeke çeke çıkan şey: beğenilmek arzusu. kızcağız onca badire ve acıdan sonra içindeki arzudan kurtulup özgürleşiyor. yani filmde masalın kazananı çirkin üvey kardeş. külkedisi ise bir yalanı yaşayangiller familyasına katılarak kaybetmiş.

film viktoryen ahlakı da alaşağı ediyor. prensin yazdığı şiirlerin alt metninin seks olduğunun, erkeklerin nihayetinde penis hükümranlığında yaşadıklarının; kızların da aslında bu romantik masallara kanmayıp her haltı yediklerinin, görünüşte masum ve bakire olarak kendilerini pazarladıklarının altı güzel çizilmiş. çirkin üvey kızımız, cinselliğinin yerine yemeği ikame etmiş biri olarak onun da aklı fikri prenste değil peniste (yemekte). kimsenin aklı bir diğerinde değil. annenin ve külkedisininki pompada ve parada, çirkin olduğunu zanneden üveyin çirkinlik kompleksinde ve bu kompleksin komplikasyonlarında (yemek ve penis korkusu gibi). filmin bu yönü psikanalistlerin ağzına layık olmuş sahi.

külkedisi karakterinin, hatta küçük üvey kardeşin de epey gelişim potansiyeli varmış. fakat aynı anda üç karakteri geliştirmek tecrübe işi, bir yönetmenin ilk uzun metrajı için fazla beklentiye girmenin âlemi yok. hülasa, masallara meraklı olanlar izleyebilirler.
6 favorites - -
murathan mungan'ın güzelliğe dair bir cümlesi vardır. " güzellik başlı başına bir faşizmdi; dünyanın en adaletsiz dağıtılan şeylerinden biriydi." der. bu film de yakın zamanda izlediğimiz the substance gibi kadınlara dayatılan güzellik algısı ve güzel olma zorunluluğu üstünden anlatacağını hikayeyi " külkedisi " masalı üzerinden kurgulamış.

öncelikle, fikri filmden daha çok beğendim diyebilirim. yüzyıllardır devam eden güzellik algısını, iyi - kötü üzerinden anlatan bu masalın uyarlaması da derdini anlatıyor bu çerçevede ama anlatan güzel ve yalnız külkedisi değil, onun kadar güzel olmayan, kıyaslanan ve sıklıkla aşağılanan üvey kardeş yani kötü karakterin gözünden anlatmış yönetmen. bu bakış açısı farklılığı filmin iyi yönlerinden biri.

herkesin bildiği bir masali anlatmanın bir avantajı varken dezavantajı da karakter gelişimi vb.detaylari göremiyor olmak. güzel ve ezilen yetim kiz, kötü kalpli üvey anne, kıskanç üvey kardeş vb. derken karakterleri biliyoruz ve bu nedenle seyirciye anlatılması, tanıtılması gibi bir süreç yok. son derece aşina olduğumuz bir kurgudan çirkin olarak nitelenen kızın güzel olma, prense ulaşma, kendi hayallerine kavuşma süreci anlatılmış.kendisinin en iyi versiyonu olmak için bu yolda çektiği acılar ( zaman zaman fazlasıyla rahatsız edici sahneler var ) ve güzel üvey kız kardeşle olan içsel rekabeti fazlasıyla bildik, bu da filmin etkisini düşüren bir nokta olmuş.

the substance'la benzer temada olması ise bir diğer dezavantaj bence. hafizalarda çok daha iyi bir versiyon olması filmin etkileyiciliğini azaltıyor ancak kadına yönelik aslında psikolojik baskı haline gelmiş " güzel ol, en iyisi ol ve bunun için tüm sınırları zorla" fikrinin yanlışlığını vurgulamasi açısından bu anlatımları destekliyorum. hem the substance hem de burada güzel olmak istedikçe karakterin yaşadığı fiziksel deformasyonla bu mesaj vurgulanıyor, bu da beğendiğim bir diğer yön oldu.

kadınlara yönelik güzellik baskısını, çocukluğunuzdan sevdiğiniz bir masalla birleştiren bir filmi, body horror türünde izlerim derseniz 2 saatlik bildik ama seyir zevki olan bir anlatı sizi bekliyor demektir.
5 favorites - -
ilk izlemede de beğenmiştim ama bende kafası sonradan geldi*. nefis film. ayrıca neredeyse her gün müziklerini dinliyorum. son yılların en güzel müzikli filmlerinden. elinize kulağınıza sağlık çirkinler eheh.
1 favorites - -
--- spoiler ---

samanlıkta seyise dötten verdiğini öğrendikten sonra cindirella'yı 'orospu oldun!' diye dövüp hizmetçi yapan üvey annenin daha sonra paralar iyice suyunu çekmeye başlayınca önce kızına balo kostümünü getiren adama verip, daha sonra da saraydan eve attığı zengin soyluya oral yapması da ayrıca irdelenmesi gereken bir konudur*

--- spoiler ---
0 favorites - -
bu aralar izlediğim filmleri tokat manyağı yapasım geliyor, galiba benden kaynaklı ama lütfen şu filme korku filmi demeyin artık. (emrin olur)

son yıllarda sinemada güzellik endüstrisi eleştirisine artan ilgi temasıyla ortaya çıkan filmlerden biri. the substance, (yaklaşık) a different man gibi filmlerden beklentiniz neyse burada da o olabilir. klasik külkedisi masalına rahatsız edici bazı sahneler serpiştirilmiş ve ortaya the ugly stepsister çıkmış. normalde ekranda iğrenç şeyler izlemeye oldukça alışık biri olmama rağmen benim bile canımı sıkan mide bulandırıcı görüntüleri vardı. gelelim filmde en sevmediğim şeye: tamam, anladık masallar, masal gerçeklikleri, metaforlar, tamam ama artık bu "al sana kapı" tadında cinsellik vurgusu gereksiz gelmeye başladı. zaten sahnenin yönünden ve hikâyenin gidişatından bağlantıyı kurduk, "dur belki yeterince anlamamışlardır" deyip "bakın her şeyin sebebi" gibi basit basit bağlantı kurdurtma çabası nedir? mesela poor things bile bunu daha iyi yansıtmıştı.

bir de birkaç ay önce may filmini izlemiştim, orada bu filmle ortak diyebileceğim bir frankenstein vurgusu vardı ve izlerken aklıma sık sık o filmi getirdi. bence -ufak tefek benzerliklerini de hesaba katarak karşılaştırıyorum izninizle- may şu prodüksiyonla çekilse bundan daha iyi olacak bir film. nok. ben the ugly stepsister izleyeceğim dediğimde düz adam sami arkadaşım "ne o, porno mu?" demişti ve kendisiyle neden arkadaşım diye iki saniye düşünmüştüm. işte o zaman izlemekten vazgeçebilirdim sanki. türünün iyi örneklerinden biri değil, korku hiç değil.
bugün de eleştirdik, kusura bakmayın.
1 favorites - -
--- spoiler ---

sonunda prensin val kilmer ile evlenmeye karar verdigi filmin sanirsam akilda kalacak tek kismi the big lebowski filminde gecen bovling salonu dans koreografisinin bu filmde de kullanilmasi idi.

--- spoiler ---
1 favorites - -
külkedisi masalını üvey kardeşin bakış açısından gördüğümüz bir filmdir. annesinin ve kültürün ona biçtiği rolü gerçekleştirmeye çalışan elvira, toplumun sevgi ve güzellik kalıplarına uyabilmek için film süresince an ve an bireyliğini kaybeder.
0 favorites - -
mubi'de denk gelince izledim, külkedisi masalına orijinal bir bakış olmuş. body horror desen o da dozunda var. bolca yazıldığı gibi the substance ile benzer yoldan ilerliyorlar bakış açısı olarak.

bu instagram ve güzellik çağında, izlerken bol bol güzellik uğruna, beğenilmek uğruna daha fazla ne çılgınlıklar yapılabilir diye düşünüyoruz haliyle. milyon * dolarlık kozmetik pazarı, estetik pazarı her şey tek bir amaca hizmet ediyor: güzellik. yönetmen emilie blichfeldt'in tarzını da beğendim. biçim olarak da güzel film. hele ki müzik seçimlerine bayıldım.

son olarak anne rolünde ane dahl torp var. norveç'in bilinen oyuncularından. heimebane sonrası kendini görmek iyi oldu. filmi imdb'de 19.000 kişi oylamış ve şu an puanı 7.0. benden de şöyle bol tenyalı bir 8 çalışır hacım.
0 favorites - -
müthiş olmuş, bir ilk film için atmosfer yaratma, oyuncu yönetimi, anlattığı hikayeye hakim olma gayet başarılıydı.

uzun zamandır, bedensel şiddeti bu kadar provoke edici bir film izlememiştim, substance bu filme göre çok daha soft kalıyor. nasıl ki substance bir sürü filmden ilham alıp kendi bir kült harmonisini oluşturuyorsa bu film da masalıyla, mitolojisiyle, göndermesiyle kendi harmonisini yaratıyor.

kadının varlığı ve beden güzellik algısı üzerinde kurulan algıyı da body horror elementleriyle çok iyi bir şekilde birleştiriyor.
0 favorites - -
norveç yapımı the substance.

the substance da sözünü sakınmayan bir filmdi ama bu film bir başka seviyede. bir yanda külkedisi masalını tersyüz ederken diğer yanda da 21. yüzyılda ayyuka çıkmış et pazarını anlatıyor.

the substance, kadını mağdur olarak anlatan ve patriyarkaya savaş açan bir yerden seslenir gibi görünürken bir hayli eğreti duran bir alt metne sahipti. bu filmse 21. yüzyıldaki et pazarının alıcı ve satıcılarını afişe etmeye odaklanmış.

--- spoiler ---

üvey kız kardeşin yapay güzelliğine rağmen bir şekilde kendisini pazarlaması; külkedisinin aslında (seyis ile) pompadan pompaya koşarken bakire olduğu vurgusu ile prens tarafından seçilmesi vs... bu filmin the substance'e kıyasla daha cesur olduğunu düşündürdü.
--- spoiler ---
0 favorites - -
Next (2) - Last Page (3)