dem parti
Next (2) - Last Page (88)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

bunlardan bir buyukbas "bizim hicbir belediyemiz yolsuzlukla anildi mi?" diyor.

hani boyle "*rospu yenge" diye bir klise var ya kulturumuzde, boyle sofraya oturur, cins cins konusur, ince ince laf koyar o aile yemeginin de anasini sker sulaleyi birbirine katar ya, tam oyle.

e tamam barismanin (mangalda ak-47 pisirme yoluyla) otesine gectiniz onu anladik da sonrasinda ne olacak? ılk "barisma" nasil bitti biliyoruz, bundan sonraki de oyle bitecek. bundan sonraki biterken hangi "yandim anam" feryadinizi kim duyacak?

valla ben duymayacagim cunku ben biktim. dincisi bitiyor kanzisi basliyor kanzisi bitiyor bunlar basliyor. ya amina koyayim ne dolmaz cilemiz varmis, evlat olsa sevilmeyecek adamlardan basimizi kaldiramiyoruz.

yani bu kollektif ve din dil irk mezhep yas cinsiyet dinlemeden toplumun buyuk cogunlugunu ele geciren manyaklikla nasil basa cikacagiz bilmiyorum.

bitmiyor amk bitmiyor biri duruyor oburu basliyor bu nasil bir sey, neyin bedeli anlayamiyorum ya.
87 favorites - -
akp ile işbirliği yapan azınlık faşisti parti.
103 favorites - -
bir dönem türk solunu ve sosyalistleri davar gibi gütmüş,
şimdilerde cumhur ittifakı bileşeni olarak yoluna devam eden parti.
74 favorites - -
görsel
erdoğan'ın karşısında el pençe divan duran, ona minnetle gülümseyerek bakan büyük solcular, katıksız muhalifler!
bir arkadaşınızın elini mi sıkmayı unutmuş, vah vah, kıyamam size!

bir kez daha ortaya çıktı ki dem parti'nin, kürt hareketinin esas niyeti erdoğan rejimi, ekonomik-siyasal baskı vs. değil. onların tek amacı kürtler, kürt çıkarları. bu kadar. bunu aldıkları müddetçe erdoğan'la bir dertleri yok.

erdoğan da bunu bildiğinden ötürü, onların etrafında bir parça ekmek için toplaştıklarının farkında ve buna göre davranıyor. kurduğu oyunu adım adım ilerletiyor.

hep diyordum, tekrar diyorum: kürtleri eleştirmek sizi faşist yapmaz arkadaşlar, korkmayın. muhalif kılıflarının altında koca bir aşiret sistemi yatıyor.
https://cdn.eksisozluk.com/2025/10/2/y/ydy22pdi.jpg
37 favorites - -
tüm belediyelerindeki hukuksuzluklara ses çıkaran imamoğlu'na destek olmayı aklından geçirmeyen, mamalandıkları sürece ne kendilerine oy verenleri ne de başkalarını düşünen parti.
51 favorites - -
akp ile anlaştı ve sessizliğe gömüldü. ne chp hakkında yorum yapıyor, ne insan hakları ne demokrasi kaldı. her şeyi geçtim israil hakkında şu partiden herhangi bir açıklama duyan varsa beri gelsin. bunların savunduğu değerlerin evrensel değerler olduğunu zannedenler ne düşünüyordur çok merak ediyorum.
14 favorites - -
çoğu aşiret üyesi milletvekillerinden oluşan feodal zihniyetli partidir.

demirtaş, hariç, o da zaten hapiste.

feodal zihniyetten demokrasi çıkmaz, yobazlık çıkar.
12 favorites - -
işid'e karşı savaşta oğlunu kaybetmiş pyd eşbaşkanı salih müslim 2014 yılında abd ile kurdukları koalisyona yönelik sorulara yanıt olarak diyordu ki;
"evet abd ile ittifak halindeyiz, inkar etmiyoruz. rusya ile de konuşuyoruz. biz gerekirse esad ile, erdoğan ile, işid ile, el nusra ile de, öso ile, iran'la, israil ile, hizbullah ile de görüşüz. biz her şeyden önce politik ve siyasi bir hareketiz. askeri durum her zaman geçicidir, aslolan siyasi durumdur. halkımızın acil olarak ihtiyacı olan şey, savaş ortamından çıkmasıdır çünkü ortadoğu'da kimse azınlıklar kadar tehdit altında değildir. kürtler bu coğrafyada soykırım tehdidi altında olan, tek müslüman halktır. bizim, diyalog talebimizi kabul eden aktörler arasında seçim yapmak, eleme yapmak gibi bir şansımız da lüksümüz de yoktur. yoksa halkımız bize sorar bunu, konuşsaydiniz daha iyi olabilir miydi acaba, bunca ölüm yasanmayabilir miydi acaba diye. işid'e karşı bir yılda 7 bin gencimiz, onbinlerce sivil insanımız şehit düştü, savaş devam ediyor. biz siyasiler buna bir son verecek her yolu, herkes ile çizmeye hazır olmalıyız. askeri tasfiyecilik halklara tek seçenek gibi dayatılamaz."

pkk lideri öcalan, taa 1991'de diyor:
"biz öyle başbakan, cumhurbaşkanı seviyesinde görüşme ve muhatap da talep etmedik. dedim ki bana bir tane onbaşı ya da subay gönderin, bu savaşı durdurayim. yeter ki muhatap alınalım. sivil siyaset alanına cekilelim, derdimizi orada anlatalım. fakat en azından muhatap alsın devlet bizi dedik. bu anlamda bu savaş, tasfiyeciliğe karşı bir muhatap alinma, bir kabul görme iradesidir."

bunlar dışında sayısız kck, pkk, pyd açıklamasının yanısıra, dep geleneğinden beridir korkunç bir mucadelenin neferi olmuş legal kürt siyasetinden de sayısız açıklama bulup buraya yığabilirim. barış, muhataplık, diyalog, müzakere, çözüm, anayasal ve hukuki yollarla çözüm, demokratik siyasetin önünün açılması, savaşın durdurulması gibi talepleri yeni değil, ilk değil. bu taleplerini dile getirirlerken muhatap seçtiklerini, "falan parti ile çözüm ararız falan parti ile aramayız" dediklerini duyan da yok, gören de. refah iktidarında da böyleydi, mhp-dsp koalisyonu zamanında da, akp döneminde de, anap zamanında da.

sizin burada yaptığınız saçma sapan şahinler/güvercinler ayrımı bile bu söylemdeki birliğe halel getirmedi. en en radikal, sahin dediğiniz figür ile en en güvercin dediğiniz figürü karşılaştırın bakalım, birbirlerinden farklı ne demişler çözüme dair?; şahin dediğiniz sırrı sakık da, güvercin dediğiniz ahmet türk de aynı şeyleri söyledi, aynı şeyleri anlatmaya çalıştı yıllarca. artık kurdukları siyasi partilerin ismine bile barış, demokrasi gibi kavramlar koyarak sansürü aşmaya, kendilerini anlatmaya çalışmamışlar gibi burada şok geçirmenin anlamı yok. bu anlamda kürt legal hareketinin ne 90'lar cehenneminde ne de bugün, devletten yana gelen bir sorun çözme iradesini, niyet ve samimiyet test ederek reddetme şansı da, imkanı da haddi de yoktur. o sıkar biraz.

sürekli "terör 50 bin canımızı aldı" dediğiniz canların zaten 40 bini kürt tarafının kaybı. bunlar sadece can kayıpları. yaralanan, sakat kalan, deliren, yuvası dağılan, sürülen, yeri yurdu yakılan, hapsedilen, işkence edilen, malına çökülen, işinden edilen, mülteci edilen insanları da ekleyin, korkunç kayıplar vermiş bir halk gerçekliği var ortada. bu halkın en acil talebi yakıcı savaşın durdurulması ve kürt sorununun siyasi yollarla çözülmesiyken, kürt siyasetinin (pkk ve legal ayağı ile birlikte) karşısına çıkan herhangi bir fırsatı geri tepmesi düşünülemezdi. burası açık. çünkü savaşın öyle 50 yıl daha sürdürülebilir bir şey olmadığını halk iliklerine kadar hissetti ve biliyor da. devletin beli bükülemedi, pkk tasfiye edilemedi. istediğiniz kadar karşılıklı zafer naraları atın, durum bu ve bu çıkmazdan illa bir çıkış olmalıydı.

diğer nokta ise şu; en başından beri söylediğim şeyi tekrar edeyim; bu tür çözüm süreçleri, sonunda hiçbir şey elde edemesek bile, asla cesaret edilmeyen hatta dile bile getirilemeyen yollarin denenebilen bir şey olduğunu göstermesi açısından değerli. olası bir chp iktidarında, akp'nin bu çözüm süreçlerini yürütebilmiş olması, chp'yi daha cesur ve kendinden emin adımlar atmaya teşvik edecektir. en azından ilk defa chp yapmış olmayacağı için, halktaki psikolojik karşılığı daha ılımlı olacaktır.

bir diğer nokta;
kürt siyasetinin devletten gelen muhataplık talebini *reddetmesi ne kadar manasızsa, iktidarın gidişini geciktirmesi de bir o kadar manasız ve aptalca olacaktır. çünkü bu süreç şunu gösterdi ki, chp'nin bu sorunu siyasi yollarla çözme iradesi çok güçlü. sürecin en başından beri sağduyulu, rasyonel, sorumlu ve vicdanlı açıklamalarla siyasal çözüm iradesinden yana olduklarını her fırsatta beyan ettiler. işte bu duruş, kürt siyasal hareketini çok ciddi bir sorumluluk almaya itiyor. baykal dönemindeki rezil chp siyaseti gibi bir siyaset bugün chp'de hakim siyaset olsaydı, *, akp iktidarının devamına bin kere destek verseler bunda bir sorun görmezdim net söylüyorum. fakat bugün geldiğimiz noktada, kürt sorununun barışçıl yollarla çözümü konusunda sağlam bir irade gösteren chp varken, kürt hareketinin akp ktidarına can suyu olması tarihsel bir aptallık olacaktır. barışı vadeden iki güçten biri aydinlik, diğeri kapkaranlık. bu yüzden "en kötü barış en iyi savaştan iyidir" ikilemine kapılmamalari gerekiyor. en iyi barışı vaat edebilecek aktörle cesurca, kararlılıkla ve sonuna kadar götürme iradesi göstermek, türk ve kürt halkları için en onurlu ve gerçekçi yol görünüyor.
46 favorites - -
bugün dem parti, dün hdp, bir ara yeşil sol parti, ondan önce de bdp idi. bdp'nin açılımı barış ve demokrasi partisi'ydi. arada başka isimler de almış olabilir, izini sürmek kolay değil ama ben bdp'yi nasıl hatırladığımı yazacağım zaten.

2010 referandumunda üç cephe vardı: evet, hayır ve boykot. boykot tarafı kim? bdp. boykot çağrısının anlamı şudur: toplam oy 100 diyelim. 73 oy kullanılmış olsun. 41,5 oy alan kazanmış olsun. 30.5 oy da hayır demiş olsun. kullanılmayan 27 oy ve evetle hayır arasındaki 11 oy ülkedeki yargının siyasetin kontrolüne girip girmeyeceğini belirliyor. ülke yargısını hükümetin kontrolüne sokmak için hazırlanmış böylesi önemli bir referandumda, demokrasiyi ve güçler ayrılığını savunmak yerine sırtını dönüp kulaklarını kapatmak, fark yaratacak o 11 oydan fazlasını hükümete vermek demekti. bunu da yaptılar. o gün, adında demokrasi geçen bdp fiilen hükümeti ve teklif ettiği antidemokratik değişikliği desteklemiştir. katılımın en düşük olduğu yerler bdp'nin güçlü olduğu yerler olurken, o illerde ve ilçelerde de sonuç hep evet çıkmıştı. neden acaba?

bilin bakalım o zaman ne süreci başlıyordu. evet, açılım süreci ya da diğer adıyla kürt açılımı. hükümeti, "bir yıldır" yürüttükleri süreçle ilgili eleştirdikten sonra, bdp tarafından mealen altın tepside referandumu vermek demek olan boykot kararı alındı. bizi ilgilendirmez dediler çıktılar işin içinden. adında demokrasi ve barış olan parti yani bu da. referandumun olduğu yıl ne olmuştu bu çözüm süreci nedeniyle? habur karşılaması. yani bdp sırf küçük hesaplar peşinde koştuğu için ve işlerine öyle geldiği için ülkenin ateşe atılmasını umursamamıştı. seçmenine bu değişikliğin yaratacağı korkunç sonuçları anlatmamıştı. belki de okuduklarını kendileri de anlamamıştır, belki de bundan fayda sağlayacaklarını düşünmüşlerdir, bilemiyorum.

2012'de çözüm süreci resmen kabul edildi. o zaman imralı'da öcalan'la görüşüldüğü ilan edildi. 2013 yılını herkes hatırlar herhalde: megri megri. peki 2013 yılında ne olmuştu?: 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi. peki ülkede umutların yeşerdiği bu olayı bir şiddet olayı haline getirenler kimdi? polis o kadar uğraşmış, göstericilerin arasına karışan sivil polisler aracılığıyla taş, molotof kokteyli atmış, kalkanlara karşı hücum başlatmaya çalışmış ama istenen şiddeti yaratmayı becerememişti. ama bir süre sonra alanlara giren bazı gruplar; öcalan poterlerinin açılmasıyla ve tarlabaşında yağmalanan dükkanlarla, protestoları polisle çatışmaya indirgemeleriyle gayet güzel becermişti. halk hareketi olarak başlayan protestolar, hem güvenlik güçleri hem de bazı grupların körüklemesiyle şiddetin dozunun iyice artmasıyla marjinal bir hareket haline "getirildi". insanlara, ben de destekledim ama sonra amacından saptı dedirten olaylar bu grupların katılımıyla olmuştu. herkes kim olduklarını biliyor. elbette istihbarat, emniyet, hükümet elinden geleni yapacaktı, göstericilerin arasına bozguncu sokacaktı, bir sürü tatsız olay yaşanacaktı ki sıradan insan tedirgin olsun, korksun, sempatisini, desteğini geri çeksin, hükümet tarafına geçsin. diğer tüm taraflar gibi dönemin hdp'si, dem partisi de buna karşı çalışmalıydı, çalışmadı.

sonra 2015'te ortaklık bozulunca, bir yıl sonra selahattin demirtaş'ı hapse attılar. adam öldürmüş olsa yatacağı cezadan fazlasını yattı, yatıyor. şu ülkede en çok bedel ödeyen siyasetçilerden biri oldu. bu bedeli ödetenler sadece iktidardakiler de değil bu arada. bizzat kendi partisinin içinden ve dışından şiddet yanlısı birileri de demirtaş cezaevine girince oh çekti. artık demirtaş yerine demokratik toprak ağaları konuşuyor.

bugün artık seçme ve seçilme hakkının askıya alınması tehdidinden bahsediyoruz. tarihin garip bir cilvesi, birkaç ay içinde önce ilçe belediye başkanları, sonra ekrem imamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla başlayan bu tartışmalar ve yaşanan skandallar, abdullah öcalan'ın merkeze konduğu ikinci açılım süreci tartışmalarına paralel gidiyor. bugüne kadar kendilerinin elde edecekleri kazanımlardan başka bir şey düşündüklerine dair bir emare göremediğim dem partililer bu kez ne için çalışacak? ülkede demokrasiden kalan son parçaları kurtarıp ülkenin sırtındaki en büyük kamburdan kurtulmamız için çalışacak mı? yoksa rte ve bahçeli'nin uzattığı havuç elden gitmesin diye yine pasif mi kalacak? aman çözüm süreci zarar görmesin diye mi bakacak? niye şüpheciyim? çünkü dem parti'den seçilen belediye başkanı görevden alınıyor, yerine kayyum atanıyor. sonra bu belediye başkanı "ağa", ikinci çözüm süreci için çalışmaya başlıyor, devlet bahçeli'den iltifatlar alıyor, erdoğan'a iltifatlar ediyor. kimse de çıkıp garipsemiyor, kınamıyor. bu ne biçim iş yahu? tam yerine geldi koyayım. wtf?

partileri var eden kitledir. bu partinin seçmeni ne yapıyor, ne yapacak? benim esas merakım onlarla ilgili. sokağa çıkmalarına gerek yok. seslerini duyursalar yeter. ülkede ortalık her karıştığında hükümetin kürt siyasetçilerle pazarlığa girişmiş olması biraz fazla tesadüf değil mi? sürekli el yükselterek vaatlerle gelip karşılığında sessiz destek alması biraz fazla tesadüf değil mi? akp'li seçmen gibi dem'li seçmen de şapkasını önüne koyup biraz düşünse fena mı olur? o partiler seçmenine rağmen bu işlere girişebilir mi? cevabı ben de bilmiyorum ama en azından partileri üstünde biraz baskı kursalar da görsek fena olmaz bence.
13 favorites - -
tek bir alevi'den, türk solcusundan, liberalden veya muhalif kürt'ten oy almamasi gereken siyasi parti.

siyasi parti dedigime de bakmayin, urfali bir marabanin emrindeki dernek demek daha uygun olur.
11 favorites - -
Next (2) - Last Page (88)