türkiye'deki öküzlerin yetiştirilme tarzıdır. halkımızın mazisidir. türkiye'mizin geri kaslmışlığının tarihidir, memleketimize dair beğenmediğimiz bütün kötülüklerin anası, hısımı, akrabası, teyzeoğludur.
ne yalan söyleyeyim nüfusun en az %70'i böyle yetiştiriliyor beyler. biz çocuk sahibi olduktan sonra daha bir tabi çocuk yetiştirme falan, o şekilde bakar olduk çevreye, dünyaya... esası itibarı ile başlık da büyük oranda bizim hanıma aittir aslında. uzun zamandır aklımda, yazacağım, kısmet mubarek ramazan ayının bu ilk gününe, ilk oruca imiş, kutlu olsun. kullanacağım az miktardaki kötü kelimeyi allah affetsin.
buradaki kilit cümle, can alıcı olan kalıp, gülerek pişkin pişkin söylenen, hatta bazen çevreden daha çok kişi duysun diye anıra anıra söylenen, o kilolu teyzenin, üzerinde beşibiyerde büyüklüğünde aşı izi olan o sarkık antrikot kolları titrete titrete çıkan, ses tellerinden hönkürülen:
- çok fena olcak bu!
cümlesidir. bazen sonunda işaret olaraktan bir zamir veya isim de bulunabilir.
memleketimizde sadece siktirtip, çocuğu 9 ay sonra doğurunca, bir de üstüne çocuk ölmeden kilo almaya başlayınca anne olduğunu zanneden sığırlar var, babalık görevi döllenme esnasında "- huoağğğğgghhh..."ın içindeki son "h" harfi ile biten mandalar var. bu fizyolojik babalar başka başlığın konusudur. huoağğğğgghhh deyince aklıma geldi:
(bkz: boşalırken orangutan olduğu anlaşılan erkek modeli)
bir anne veya babanın, kan bağı olması gerekli değil, bir veli veya vasisin, bir ebeveynin bir numaralı görevi çocuğa sevgi göstermek ve buradan hareketle çocuğa sevmesini öğretmektir. sonra gerisi gelir zaten. çocuk kendi halinde boy uzamasına ve kilo almasına bırakılacak bir diyarbakır karpuzu'ndan az biraz daha ciddi bir varlıktır. ama çevrede görüyorum ki böyle olduğunu zanneden çok ana baba var, ki babalar işte olduğu için biz anaları görüyoruz. be amına koduğum anne adayı, demiyorum ki arızalı psikolog doçent doktor kadın edasında çocuğun her hareket ve sözünden bir eğitim, öğretim malzmesi çıkar ama çocukla biraz da ilgilen be kardeşim, biraz ilgilen.
çocuk başka bir çocukla oynuyor, annesinin gözü önünde arkadaşının kolunu kapmış ısırıyor, çocuk bağırdıkça daha çok ısırıyor, annesi bağırışlar arşa çıktıktan sonra geliyor ve bilgelik dolu yaklaşımını sergiliyor:
- çok fena olcak bu komşum, çok fena olcak...
çocuk arkadaşının oyuncağını almış, yerlere sürtüyor, atıyor, kırıyor, üstünde tepiniyor, kıskandığı için, oyuncak parça pinçik olduktan sonra bu sikik ana geliyor:
- çok fena olcek buuu, çok fena olcek saliha, bak arabayı ne hale getirmiş, ahahahaaaaahhh...
çocuk yavaş yavaş aklı ermeye başlamış, arkadaşı ile birlikte kendilerine paylaştırılarak verilmiş çikolatayı yiyiyorlar, eleman hem kendisininkini hem arkadaşının hakkını yiyior, bitiriyor, sonra da beraber yedik diye yalan söylüyor herkesin gözünün önünde, annesi durur mu, yapıştırmış cevabı:
- çok fena olcak bu, çok fena bu!...
deyip o geleceğin milletvekili, bakanı olacak evladını öpüyor. bilge nasreddin hoca'nın sikik torunu...
çocuk yavru köpeği boynundan iple bağlamış yalağa batırıyor, hayvanı boğmaya çalışıyor, köpek can havliyle ağlıyor, yırtınıyor. bu sefer sikik anamız acaba köpek çocuğunu mu ısırıyor diye hayvanı tekmelemeye, kovalamaya geliyor uzaktan, bakıyor durum tam tersi, çocuk güvende üstelik köpeği öldürmek üzere, ay neyse çocuk iyi deyip:
- çok fena olcek bu saliya (bkz: saliha). çok fena olcek bu, bak köpeği bağlamış!...
yahu bir insan, bir hayvan, çocuğunun gösterdiği her olumsuz davranışa, bazen davranışın olumsuz olduğunun farkında bile olmayarak "- çok fena olcak bu..." der mi, hatta bundan zevk alır mı. bu çocuk bu davranışı niye yaptı, nesini eksik koyduk, mayası mı az geldi, hamuru mu çok geldi, proteinsiz mi kaldı, fosfor soğancığını mı eritti diye düşünmez mi? bu davranışını düzeltmek, değiştirmek için ben nerede hata yaptım, neyi düzeltmeliyim diye düşünmez mi? hepsini geçtim, allah'tan korkmaz mı, kuldan utanmaz mı?
işte çevrenizdeki katiller, tecavüzcüler, hırsızlar, dolandırıcılar, sahtekarlar, rüşvetçiler, şerefsizler böyle yetişiyor. annelerinin dediği gibi oluyor. dedik ya bu anneler çok bilge çok sikik diye, çok fena oluyorlar bu çocuklar, hele hele büyüyünce çok fena oluyorlar!
ey türk istikbalinin anaları,
babalar ne kadar iyi, yardımcı, bilinçli, ilgili olursa olsun, yüzyıl her ne kadar 21-22 olsa da, çocuklarınızı yetiştirmek "daha çok" sizlerin görevi olmaktadır. bu sizlere tarihin ve genlerinizin yüklediği kaçınılmaz bir misyondur. onları büyütmeyin, yetiştirin.