maalesef
sahaf * diyince akla ilk gelmeyen, geldiginde ise kotu anilar ve anektodlarla gelen dukkan ve dukkanla ozdeslesmis sahibi
*. "kadikoy'de kalan tek sahaf gibi sahaf" degildir, asla da olamayacaktir. cunku sahaf denildiginde kiside olmasi gereken en buyuk ozelliklerden,
empatiden, yoksundur. sahaf kulturune yabanci olmayan ve kutuphanesindeki kitaplarin buyuk cogunlugunu cesitli sahaflardan toplamis olan kisiler cok iyi bilirler ki, ikinci el kitaplar dokundukca sevilir. sayfalar arasindan cikan bir kuru cicek, ic kapaginda eski yazi not bulunan sararmis sayfalar, kenarlari porsumus ama icerigi hala taze bir ilkbasim icinizi hoplatir. iste cinardibi sahaf sizi bunlardan mahrum eder. dukkani bir kitap hapisanesi, kitaplar mahkumlardir adeta. sizler ise gorus gununde ziyarete gelmis yakinlarsinizdir. ancak dukkan sahibinin kafasindaki yakinlik derecesindeyseniz izin cikar. cikmazsa da kaybeden siz degil, o olursunuz gercekte. cunku cok kiymetli kitaplarini size gostermek icin koca camli vitrinini acmaktan cekinmeyen kafkas pasaji'ndaki babil sahaf lutfi bey, kitabin iyisini de okurun iyisini de gozunden-sozunden taniyan, sakallarini sevdigimiz muteferrika sahaf lutfu abi, universite yillarimin kitap-kaset saglayicilari, tesvikiye'den beyoglu'na gecis yapan tezgah'in sinan-nejat-ferruh uclusu, cok duzenli olan ve istediginiz kitaplari -varsa- aninda onunuze koyan beyazit'taki karadeniz sahaf nihat bey, goztepe istasyon caddesi'nin bir tanecik sahafi adnan abi ve daha nice sahane insanlar vardir bu sektorde. serbest piyasa ekonomisinde sahaflar bile rekabet icindedir. ve kitapseverler de istedikleri sahafi secmekte, karsilikli maddi-manevi alisveriste bulunmakta serbesttir.