işin aslı cennette ne istersen o var.
cennetin amacı zaten budur.
sende tatmin edilmemiş tek bir duygu kalmasın. içinde hiçbir ukde kalmasın...
malumunuz çocukken oyuncaklarla oynamaktan büyük zevk alırdık. şimdi niye zevk almıyoruz? çünkü büyüdük. bilinç olarak geliştik. oyuncaklarımız da ona paralel olarak gelişti. para kazanmak, arabalar, evler, bilgisayarlar, cep telefonları, makamlar, ünvanlar, şöhret olmak, karşı cins vs...artık yeni oyuncaklarımız bunlar. ama bunların da oyuncak olduğunu ancak bilinç olarak bunları aşacak seviyeye gelirsek görebileceğiz.
kısacası rabb(en büyük eğitici, en büyük öğretmen) çocuk bilinçleri oyunlarla, oyuncaklarla yetiştiriyor. eğitimi reddeden çingene tıynetli çocuklar da çıkıyor arada. onlara da dayak var...
esasen bilincin asıl eğitim yeri dünyadır. bu nedenle dünya bir bilinç eğitim merkezi hükmündedir. ancak ölümden sonra dahi eğitimin bir açıdan devam ettiğini söyleyebiliriz.
mesela içinde tatmin edilmemiş kadın ukdesi bulunuyor. cennette sana bunun için hayalinin ötesinde bir güzel sunuldu. onunla en büyük ve tutkulu aşkı yaşadın. visalin tüm sırlarını tattın.
içinde güç ukdesi var. hemen senin için bir matriks ortamı açıldı ve sen son derece gerçekçi şekilde imparator oldun. bir imparatorun yaşayabileceği her şeyi yaşadın.
şöhret ukden vardı. matrikse girdin ve sen artık dünyalar çapında ünlü film yıldızısın veya şarkıcısın. ünlülerin lüks hayatını yaşıyorsun. milyonlar seni alkışlıyor.
yemeklere çok düşkünsün. tüm lezzetleri en yüksek seviyeden tatman sağlandı. tatmin olana kadar...
peki ya sonra?
ukdelerin çözüldükten sonra hazzın da bitecek. ister istemez daha yüksek zevkler arayacaksın. bu süreç seni bir noktadan sonra zorunlu olarak nimetlerden, nimetleri verene intikal ettirecek.
en sonunda, "bu kadar zevkler, hazlar yaşadım. sayısız nimetlere erdim. bana bu nimetleri veren zat nasıl biri acaba?" diyeceksin. işte bu noktaya gelmen, artık senin çocukluktan çıktığın ve büyüdüğün anlamına gelmektedir.
cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver sen anı, bana seni gerek seni
yunus'dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum(od=ateş)
iki cihanda maksudum, bana seni gerek seni
bakınız yunus emre bu noktaya henüz dünyada iken gelmiş. daha dünyada iken oyun oyuncaktan geçmiş ve işin aslına varmış.
"allahü teâlâ, ayrıca bir cennet yaratmıştır ki, burada hûrîler ve köşkler yoktur. burada allahü teâlâ, güler gibi tecellî eder"(mektubat-ı rabbani, 263. mektup)
işte nihai hedef ve insan için sonsuz mutluluk, sonsuz sevinç, sonsuz huzur budur. yani allah'ın huzuruna çıkmak ve o'nu görmektir. tüm bu kainat simülasyonunun varlık hikmeti de insanı allah'ın huzuruna çıkacak olgunluk ve bilince eriştirmektir. cennet içindeki cennet ve cennetin hakikati, allah'ı görmektir. cehennem içindeki cehennem de allah'ı görmekten mahrum bırakılmaktır.
velev ki allah'ı gördük, ondan dahi bıkmaz mıyız?
bu mümkün değildir. zira allah'ı mutlak olarak görmek imkansızdır. sınırlı bir varlık, sonsuz olanı ihata edemez. sadece o'ndan cüzi bir tecelli, bir yansıma alır. bu tecelli her seferinde artarak devam eder. sonsuz olanın her an daha yüksek bir tecellisi ile karşılaşmak söz konusudur artık. bu sevincin, bu mutluluğun, bu huzurun, bu seyrin sonu olmaz. sonsuza kadar devam eder. her an yepyeni ve eşsiz ve yüksek bir tecelli ile...