fiko'nun kahvesi..
ortaokulda iken bazen okul çıkışı gidip, marketten abur cubur yüklenerek çekimleri izlemeye giderdik çınarlaltı'na.. kimseyi rahatsız etmeyerek bir masaya oturup hiç konuşmadan bakardık.. benim çocukluğumda çok az kişinin rağbet ettiği bir mekan olduğu için genelde çengelköy'ün yerlisi gelirdi.. yan masalarda tontiş amcaların efendi sohbetlerini dinler, gençlerin çay içerek birbirlerine attıkları kaçamak bakışları yakalardık..
yaş ilerledikçe daha sık gider oldum.. ama o çocukluktaki gibi olmuyordu artık.. gündüzler yoğun, haftasonları feci kalabalık.. neyse ki sabaha karşı 04:00 'e kadar açık bir yerdir burası.. şimdi böyle mi bilemiyorum.. gecenin bir yarısı inip, hırkalara sarılıp çok denize durgun durgun bakmışlığımız var.. garsonlar da rahatsız etmez sizi böyle bir durumda.. yalnızlığınızla aranıza girmezler, halden anlarlar.. herkes genelde denize en yakın masada oturmayı tercih eder.. ben duvar kenarına geçip insanları izlemeyi severim, ya da bir kitap okumayı.. eskiden sadece geceleri denizde göğün yansımasını görürdünüz, şimdilerde ise bol bol patlayan flaşlarla bozuk deniz manzarasını.. kıyısına çekilmiş eski, yorgun kayıklar vardır.. biri hep satılıktır.. her gittiğimde "şunu bir alsam ya, üstüne binip kürek çekmesem de alsam, benim için sadece orada dursa" derim.. envai çeşit yiyecek bulundurur, lakin özü itibari ile insanların dışarıdan yiyecek getirmesine hiç ses etmezler.. ne de olsa fiko'nun kahvesi orası..
benim için hala kahvedir.. ahşap kulübesine girip kocaman istanbul resminin önünde gazete okuduğum tek mekandır.. hiç bir zaman yıkılmaması için dua ettiğim tek sığınaktır..