çay karıştırma sesiyle uyanmak
Next (2) - Last Page (21)

Şükela: Nice | Last 24h | Today | All

lise yillarim. okul evimizin hemen yaninda. zil caldiginda evden ciksam derse yetisirim, o kadar. o zamanlar nedense herkes yatttiktan sonra gecirdigim saatler en guzeli benim icin, tv yok, telefon yok, ipad iphone yok bilgisayar yok, gecelere kadar vakit nasil gecirilirdi derseniz soyleyeyim. once ders calisilirdi, hem de eve gelir gelmez odevlerin basina oturulurdu bizim evde. annem olsun olmasin. bu isler yemekten once biterdi . yemekten sonra gazete okunurdu. sonra tekrar ders, sonra kitap. sonra gece yarilarina kadar mektup yazilrdi. sira arkadasima sayfalarca mektup yazar icimi dokerdim. emelcigimi daha 18 yasina girmeden cok kotu bir trafik kazasina kurban verene kadar surdu bu. okulda pek fazla konusamazdik, teneffusler kisaydi, okul kalabalik, sinif altmis kisiydi. dersler zor, hocalar, bir sinifa dolusmus altmis kizi kontrol edebilmek icin olmali cok kati ve acimasizdi. en guzel care mektup yazmakti. geceleri icimden dolup gelen, kimseyle paylasamadigim hislerimi, dertlerimi emel'e yazardim, o da ban yazardi. tek mektup arkadasim o degildi ustelik, o zamanlar penpal denilen programla dunyanin bilmedigimiz yerlerindeki genclerle de mektuplasirdik. koleje degil de devlet lisesine giden bizler icin ingilizce mektup yazmak hayaldi tabii. ama komsularda ingilizcesi iyi olan abla ve abiler olurdu onlar yardim ederlerdi bir sekilde. uzaktaki kuzenlerime, teyzeme, dayima halama, arkadaslarima da yazardim. mektuplari yazip okudugum kitabi da kapattigimda saat gece yarilarini gecmis olurdu. eski ankara evinin ikinci katindaki oturma odasindaki yattigim sedir, giderek yana yatan evin egimine uymak icin odanin en dibindeydi. isiklari sondurup yattigimda kardesim zaten coktan uyumus olurdu. karsimdaki kucuk pencereden mahallenin tek isik kaynagi sokak lambasinin isiklari suzulurdu. o ara sokaklardaki pencerelerden gorunen ufacik gokyuzune yildizlar ugramazdi. ankara semasi havasindaki is kadar kara dururdu. sokak lambasindan gelen ciliz isinlara bakip hayal kurardim, cok onemli cok muhim biri olacaktim, ya mucit, ya kasif, ya ses sanatcisi, ya doktor, ya tiyatrocu, hepsini olmak istiyordum, hayallerim beni sonunda uyuturdu ama hemen sabah olurdu, benden saatler once yatip uyumus kucuk kardesim annesinin ilk sevecen "kalk benim guzel oglum" nidasiyla yataktan ziplamis olurdu. yuzunu yikamis, giyinmis, annesinin dibinde sakiyarak kahvalti sofrasinin hazirligina yardim ediyor olurdu. ama annenim her iki dakikada bir "kizim kaaaaaaaaaalkkkkkk"nidalari beni yerimden kipirdatmaz, bilakis yeni bir ruyanin baslamasina neden olurdu. yatak miknatis ben demir tozuydum sanki, yataga yapistikca yapisir, annemin nidalariyla bir saniyeligine uyanan bilincim iki salise icin o gun okula gitmemek icin neden bulmaya calisirdi. ama okula mutlaka gidilecekti, uykusuz beynin hezeyanlariydi onlar. annemin kardesime "git ablani uyandir" dedigini duyar, yorganin altinda kurbanini bekleyen leopar misali gerilir bana yaklasmaya zaten cesaret edemeyecek kardesimi yari uyanik bilincle beklerdim. o ablasini tanirdi, gelmezdi zaten. annenim cigliklari dinmeye yuz tuttugunda bilincaltim bilincimi uyandirmaya baslardi, sona iyice yaklasiyorduk anlardim, ama hala bedenimin yapistigi yerden kalkacak gucu olmazdi. beni yataktan kaldiracak gucun damarlarimda akan kanin cay rengi olmasina borclu oldugumu iste o zaman anlamistim.
ne anne korkusu, ne calacak okul zilinin korkusu, ne sifirci matematik hocamiz caydanligin korkusuydu beni yerimden yayi bosalmis gibi ziplatan.
hayatimda duydugum en guzel, en mutlu ses: cayin hazir oldugunu mujdeleyen cay bardaginin icindeki sekeri eritmeye calisan cay kasigi sesiydi.
gozlerim yari acik masayi suzerdim, illa ki iki cay bardagi olurdu masada, ikisi de dolu olurdu. ustumden kacan geceligim, sabaha kadar yorgan ve yastikla edilen kavga sonucu iyice karisan saclarimla orada durur huzunle sofraya bakardim.
"gene unuttunuz beni, degli mi?"
87 favorites - -
su an sozlukte gorunce icimin bir tuhaf olmasina sebep olan cok hos bir uyanma sekli. opulerek uyandirilmak kadar hos. yilar oldu cay kasigi sesiyle uyanmayali, o yasam enerjisi, hayat devam ediyor duygusu, ailebireylerinin evde varliginin ve senin aralarina katilmani beklemelerinin verdigi guven hissi. bir ani olarak kalmamali yahu.
15 favorites - -
yalnızlığı hiç tatmamış olanlarca gürültü, yalnızlığı bilenlerce huzurdur. hele ki sevdiğin insanlardan geliyorsa o ses.

yaşlı anne-baba senden önce erkenden kalkmış, kahvaltıyı hazırlamış ve ses etmemeye çalışarak mırıl mırıl konuşmaktadırlar bir yandan. sen önce çay kaşığının sesiyle uyanırsın. ilk anda ne olduğunu anlamaya çalışırsın, annenle babanı hatırlayıp sonra rahatlarsın. "oh bugün de hayattalar ve biraradayız" dersin. bu mutluluktur. sonra burnuna sıcak çayın, varsa kızarmış ekmeğin kokusu gelir. sana da pay ayrıldığını bilirsin. bu şevkattir. hemen sonra o mırıl mırıl konuşmaları duyar, ne konuştuklarını anlamaya çalışırsın. "yavaş konuş, kızı uyandırma" der biri, "ama uyansın o da artık, bak çay soğuyor " diye itiraz eder öteki. bu sevgidir.

çocukluğu tekrardan yaşamak gibi.

bu sesi kalbinizle dinleyin. seversiniz.
25 favorites - -
miskinlik yaptigim universite oncesi ogrencilik yillarimda siklikla yasadigim bir seydi bu. mutfakta kahvalti yapan aile bireylerinin cay karistirirken fisir fisir konusmalari esliginde tatli tatli uyanirsiniz.
10 favorites - -
şimdi düşündüm de, neredeyse altı senedir bu şekilde uyanmıyorum ben.. bu sese eşlik eden kokular da eksik hayatımda.. babamın sigarasının kokusu mesela.. ya da tıraş losyonunun, parfümünün.. veya yıllardır okuduğu, sayıları üçten az olmayan gazetelerin kağıtlarının kokusu..

evimizde çayı şekerli içen tek adam, babam, gitti önce.. sabahın sessizliğini bozan çay kaşığı sesi de.. çay kaşıkları sadece misafir geldiğinde kullanılır oldu.. gazetelerin sayısı yıllar içinde azaldı.. gazeteler, yeri geldi kokusu olmayan internetten okunur oldu.. tıraş losyonu, parfüm de dolabın içinde zamana yenik düştü..

çay kaşığı sesiyle uyanmak, her şeyin tam olduğu, tamam olduğu, kimsenin gitmediği çocukluğumu hatırlatıyor bana.. büyüyorum, babam gidiyor.. o'nun gidişi ile bazı sesler, kokular da gidiyor hayatımdan.. o sesler, kokularla uyanma devrim de kapanıyor.. başka pek çok şey gibi..

"...daha kimse ölmemişken,
eskidendi, çok eskiden.." *
5 favorites - -
boş ve sessiz bir evde uyanmaktan çok daha iyidir.
4 favorites - -
özlediğim olay...
cumartesi sabahları yan odadan gelen annemle babamın kahvaltıdaki çay karıştırma seslerini özlüyorum ben.
16 favorites - -
yaninda sucuk kokusu da varsa mutlulugun resmidir.
2 favorites - -
uyanma ile kalkma arasında süreyi minimuma vurduran uyanma biçimi. nereden çıktığı belli olmayan boğuk bir sesle "ben de içijeeeem" diye bağırırsınız bir yandan yatağın altında terliğinizin tekini arayaraktan.
4 favorites - -
dışarıda lapa lapa kar yağıyorsa müthiştir. içinizi ısıtır.
1 favorites - -
Next (2) - Last Page (21)