amerikadaki cambridge ile ingilteredeki cambridge arasında sermaye teorisi yüzünden ortaya çıkmış kapışmadır. amerikanın başında paul samuelson, ingilterenin başında ise joan robinson vardır. sonunda paul samuelson yönetimindeki states-cambridge takımı bu kapışmayı kazanarak iktisat kitaplarının arkasındaki indexlerde ezici bir üstünlüğede kavuşmuşlardır.

bu kapışmayı sraffa ve robinson'ın başını çektiği ingiliz okulu kazanmıştır. daha sonra samuelson pek çok kereler kendi oluşturmaya çalıştırdıkları neoklasik sermaye teorisine getirilen eleştirilerin hakkını teslim etmiştir. hatta kendisi bile sraffa tarafından geliştirilmiş bir input-output modeli kullanmıştır. fakat bugün nerdeyse tüm iktisat cemaatinde kabul gören model neoklasik modeldir. bunun nedenini akademik bir zeminde aramak yanlış olur. belki bu anlamıyla samuelson'un politik alandaki kapışmayı kazandığı öne sürülebilir.

paul samuelson’la joan robinson’ın bu konuyu tartıştıkları bir paneli dinleme mutluluğuna erişen bir hocamın anlattığına göre, şöyle bir olay olmuş ikili arasında:

dindar bir yahudi olan samuelson, sürekli olarak cümlelerini “i believe that...” diye başlayarak kuruyormuş. tartışma hararetlendikçe ve samuelson sürekli “i believe that...” diye konuşmaya devam ettikçe, joan robinson şöyle demiş:

- hey paul! we are not in a church, we are in academia. we don’t believe here. we either prove or assume!

bütün salon gülmüş bunun üzerine, paul samuelson dahil. yakın arkadaşlarmış zaten.

joan robinson’ın paul samuelson’a verdiği bu ayar, neoklasik iktisatın temel varsayımına verdiği ayarlar yanında solda sıfır kalır. son derece ileri matematik de kullanarak, sermaye teorisinin içerdiği totolojiyi çok güzel göstermiştir. hatta bizzat samuelson bile, robinson’ın (piero sraffa ile beraber) gösterdiği kanıta ikna olmuştur, sermaye teorisindeki totolojiyi kabul etmiştir.

lakin, heyhat, sanki böyle bir tartışma hiç yaşanmamış gibi, bütün iktisat kitapları neoklasik okulun varsayımlarını anlatmaya devam etmiştir. samuelson, yıllar sonra, “we had lost the battle, but won the war” diyecektir.