anadolu yakasinda ice sinecek bir anaokulu...
18. ay’dan itibaren oyun grubuyla başlayan ve size alternatif saat aralıkları sunan caddebostan minikulup çocuk evi’ne çocuğunuzu yollarsanız;
çocuğunuz, kar kış demeden her gün kum bahçesinde doya doya oynar, haftada belli dersleri dışarıda bahçede yapar.
ingilizce, ispanyolca, almanca öğrenir.
satranç oynamayı öğrenir.
okulda sık sık gerçekleşen tiyatro etkinliği sayesinde tiyatroyu erkenden tanır, sever.
pek çok anaokulunun haberdar bile olmadığı drama dersleri sayesinde kişisel gelişimini, bilinçaltı gelişimini destekler.
yoga yapmayı öğrenir.
jimnastik yapmayı öğrenir.
nefes teknikleri dersinde ilkokula hazırlık sınıfları konsantrasyon sağlamayı ve dikkatlerini uzun süre bir konu üzerinde toplamayı öğrenir.
bahçecilik dersinde her çeşit tohumu ekip biçmeyi onları beslemeyi öğrenir.
aylık olarak eve yollanan raporlarla çocuklarınızın duygu durumları, dersleri, arkadaş çevreleri hakkında bilgi sahibi olursunuz.
yine aylık olarak eve yollanan dosyalarda çocuklarınızın günlük ders programlarından, aylık eğitim programlarından, aylık yemek listesinden (diyetisyen eşliğinde hazırlanıyor), haberdar olursunuz.
yılda iki kere eve boy kilo ölçümü ve çocuğunuzun gelişim tablosu gelir.
ayda bir kere uzman psikologları eşliğinde çocuğunuzla ilgili size özel toplantı yapılır.
çocuğunuz; sanat müzeleri, piknikler, galeriler, uçurtma müzeleri, yaşlılar evi, hayvan barınakları, itfaiye istasyonları, yelken kulüpleri, sörf kulüpleri, yaşlı bakım evleri gibi orta sınıftan itibaren pek çok gezi programlarına dahil olur.
atatürk’ü tanır, sever.
belirli gün ve haftalardan haberdardır. misal aşık veysel’i ölüm gününde anarlar, şarkısını ezberlerler.
çocuğunuz bir gün okula gitmese hiç sektirmeden hemen aranırsınız, haliniz hatırınız sorulur, merak edilirsiniz. çünkü kişi ayırt edilmeden, çocuğunuz da siz de seviliyorsunuzdur.
tırnaklarını size kestirmezse çocuğunuz hemen bir haber uçurursunuz, akşama o tırnaklar manikürlü gelir (mübalaga yapıyorum yoksa ağlıycam)
işin en güzel yanı çocuğunuzla aynı anaokulundan mezun olabilirsiniz. kurum 30 yıllık. örnekleri çok var. ileride de olacaktır.
tüm öğretmenler sizi tanır. dersine girmese de çocuğunuzun huyunu suyunu bilir ve severler.
çok memnun kalıp varsa diğer çocuğunuzu da yollarsınız. ama eve gelen etkinlik, ders programı vs, bir öncekinin aynısı olmaz. kendi kendisini tekrar etmeyen bir yer burası yani, sürekli geliştirir kendisini.
ilkokula hazırlık faslına gelince çocuğunuz, kara kara düşünmeye başlarsınız. şimdi ne yapacağım diye? nereden baksanız 3 yıldır kafanız o kadar rahattır ki okul konusunda, aynı konforu bulabileceğiniz bir ilkokul bulacak mıyım acaba diye uykularınız kaçar. böyle sözlükten okul aratırsınız. ve haklarında yazılan olumsuz yorumları okudukça iyice çaresiz kalırsınız.
bu okulun başlığını ilk kez çocuklarından ayrılacak olan anne babalar anaokulu ararken sözlüğe minikulup çocuk evini yazdıklarında bu enrty’i okuyup huzur bulsunlar ve gözleri kapalı bir şekilde çocuklarını yollasınlar diye açtım. iki çocuğunu birden bu okula yollayan ve çok memnun olan bir anneden sevgilerle…
edit: yazdıklarımın ardından farklı şekilerde reklam yapmakla itham edildim. eski bir reklamcı olarak reklam yapmayı inanın iyi bilirim. o tv de izlediğiniz reklamların %80'i benim çalıştığım ajanstan çıkıyordu... kuruşu kuruşuna bedeli neyse ödediğim ve işini iyi yapan bir kurumu fellik fellik iyi bir anaokulu arayan ebeveyinlere tüm samimiyetimle tavsiye ettiğim için parmakla işaret ediliyorsam vay bizim halimize. bizi şu an yukarıda eğitim almakta olan nesil kurtaracak haberiniz var mı? o gizli mesajlarla dizilerden gönderme yapanlarınız var ya, "ucuracak seni sözlük diyenler" aklınızı başınıza toplayın. sizi de bu nesil, kurtaracak. onların temel eğitimi için tüm çabam. ama bunu anlayacak zihniyet nerde. siz ancak tecavuzcusuyle magduru evermeyi bilirsiniz değil mi?
edit: ve sonra sabah olur. bir bakarsınız ki okuduklarından sonra size küfredip bir de , "riklim yipiyi hede hödö" yazanlar entry'lerini uçurmuşlar. önce adam olalım, insan olalım arkadaşlar. yazar olunca klavye şövaleliği yapmak, insanlara küfür etmek, hakaret etmek hakkı elde etmiyorsunuz. tuşlara basarken saçınızın altındaki iki lobu biraz çalıştırın. bunu yaparken iki göğsünüzün arasında tık tık atan sesi de dinleyin. orada boş yere atmıyor. haydi sağlıcakla...