gerçek bir beyefendi olan
zeki müren'in hayatı boyunca hazzetmediği insandır. zeki müren, son derece zarif bir insandı. bu kişinin vermeye çalıştığı süper-ekstra-kibar imajı ise paçalarından dökülüyor.
şarkı söyleyiş stilleri de birbiriyle taban tabana zıttır: zeki müren'in son derece akademik bir şarkı söyleme stili vardı. sesine çok hakimdi, parça içindeki iniş-çıkışları hakkını vererek söylerdi, ama hiçbir zaman haykırarak güç gösterisi yapmazdı. bülent ersoy ise, gür sesini dinleyenlerinin gözüne sokmaktan özel bir zevk duyuyor.
zeki müren'in insana huzur veren berrak bir sesi vardı. bülent ersoy ise, bir jet motorunu bastırabilecek volümü ve -aldığı hormonlardan mıdır, nedir- pürüzlü, travesti ses rengiyle, her ne kadar sanatına hakim olsa da, insanı irrite eden bir sese sahip. zeki müren, terapi niyetine saatlerce dinlenebilirdi. bülent ersoy'a ise, özellikle benim gibi alaturkadan pek de hoşlanmayanların 1-2 şarkıdan fazla tahammül etmeleri pek zordur sanırım.
zeki müren, billur gibi, kusursuz bir türkçe konuşurdu. bülent ersoy ise, yarım yamalak bildiği, kulaktan dolma osmanlıca kelimelerle süslü, ağdalı kisvesi altında sakil bir türkçe konuşuyor.
bülent ersoy, hayatı boyunca zeki müren'e yetişmek, onunla mukayese edilmek istedi. kırmayalım, edelim: zeki müren,
sanat güneşiydi. bülent ersoy ise, zeki müren'in olmadığı yerde bülent ersoy'dur.