doğrusu "burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi" olan tezer özlü sözünün sözlüğün 50 karakter sınırına uydurulmuş hali.
hüzünlü hayatına bütün saygım bir yana şunu demek istiyorum: aferin, ne güzel düşünmüşsün.
madem bu kadar güzel düşünmüşsün bu fikri biraz daha ileriye taşıyalım. bugünlerde bu sözü alıntılayıp duranlar
a) ya avrupa birliği'nde, amerika'da falan demokrasi olduğunu düşünen hamsalak * liberallerdir.
b) ya da dünya ülkelerinin çoğunun bu halde olduğunu, en kaba tarifiyle "iyi şeyler isteyen insanlar"ı öldürmek, olmazsa süründürmek istediklerini bilen kiniklerdir.
a şıkkındakilere diyecek bir şey yok, devam etsinler. daha az umutsuz vaka olan b şıkkındakilere gelelim. o zaman bu sloganı şuraya taşımak lazım: "bu dünya bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin dünyası"
bu halde de tek olası çözüm intihar, yani ölüm olur. biz ölüm isteyeceksek bizi öldürmek isteyenlere niye bu kadar gıcık oluyoruz ki?
sonuç: oturun oturduğunuz yerde, ülkenize laf etmeyin.
e bunun saçma olduğu zaten belli *. demek ki bu sloganı öyle sağda solda tekrarlamanın manası yok. salakça bir laf, ilk söyleyenin edebi ve insani kişiliğini tenzih ederim, herkes saçmalayabilir sonuçta.
tam tersine, bu ülke bizi öldürmek isteyenlerin değil bizim. bu ülkenin günlük hayatını onlar üretmiyor (mesela buğdayı onlar biçmiyor, ekmeği onlar yapmıyor, ekmek kamyonunu onlar sürmüyor), bu ülkenin insanını onlar sevmiyor (zaman zaman onların düşünsel ağlarına takılsalar bile), o zaman bu ülke neden onların olsun.
senin dediğin ülke değil devlet.
bu ikisi arasındaki farkı bilmiyorsan da oturup politika konusunda klavye oynatma bir zahmet.
edit: zamanın ötesine gönderilmiş entry, ama gezi günleri bu ülkenin bizim olduğunu herkese gösterdi, edebi bir umutsuzluğun yerine fiili bir umut getirdi. bu yüzden sokaklarda tezer özlü'nün bu özlü sözünü değil bu halk bi harika dostum yazılarını gördük.